English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Z ] / Zorlandı

Zorlandı traducir francés

1,263 traducción paralela
Evet, anlıyorum, sadece bu evden bin mil uzaktaki bir askeri... okulda yaşamaya zorlandığım gerçeğini ve gerisini unutmaya çalışıyordum.
C'est vrai, tu vois, j'oublie juste ça, en étant forcé de vivre... a cent miles d'ici dans une école militaire et tout.
İkinizin de cinsel konuları kelimelere dökmekte zorlandığını seziyorum.
Je sens que vous avez du mal à exprimer vos problémes sexuels.
Seven of Nine onu anlamakta zorlandı.
Seven essaie de les interpréter.
O bir dövüşe zorlandı..
On la force à se battre jusqu'à la mort.
Savunma şebekemiz onları yoketmeye zorlandı.
notre défense a dû les détruire.
Ya da bu adamların geçitten geçmeye mi zorlandıklarını yoksa öleceklerini bile bile kendi kendilerine geçitten geçmek ihtiyacı mı hissettiklerini.
Ou pourquoi ces hommes ont été forcés à traverser la porte, ou ont préféré le faire d'eux-mêmes, sachant qu'ils mourraient.
Bana asıl, babamı öldürdüğün halde seni affetmeye zorlandığımda, yalan söyledi.
Il m'a menti quand il m'a poussé à te pardonner pour avoir tué mon père.
Annem kabullenmekte zorlandı... sonra babamın alacaklıları onu bir kaç okla vurdular ve öldü.
Maman fut effondrée. Les flèches des créanciers de papa la tuèrent.
İlk araziden geçerken biraz zorlandık ama...
J'ai eu du mal à traverser le premier champ.
- Buraya gelmeye zorlandık.
- Quoi? - On a été contraints de venir ici.
Zorlandığına göre iyi bir şey söylemeyeceksin.
ça ne doit pas être une bonne nouvelle.
- Saat 07 : 20! - Şifreyi çözmekte zorlandık.
- Le temps de décoder...
Çok zorlandım ama başardım.
Ca a été dur, mais j'ai refait ma vie.
Jerry'nin Meksika'dan getirmekte zorlandığı tabancayı.
Le pistolet que Jerry a tant de mal à ramener du Mexique.
Eğer kabul etmeye zorlandığımız dünya sahte ve hiç birşey hakiki değilse o zaman her şey mümkündür.
Si le monde qu'on est forcés d'accepter est faux et que rien n'est vrai... alors tout est possible.
Tamam, kızlarla tanışmakta zorlandığımı düşündüğünüz için söylemek istedim.
Je sais que vous vous inquiétez de ma difficulté à trouver une fille.
# Sana söylemekte zorlandım
# I find it hard to tell you
- Yalnız olduğunu maddi sıkıntı çektiğini ve uyumakta zorlandığını söyledi.
- Elle disait que tu étais seule, et que tu avais des problèmes d'argent et que tu avais des problèmes pour dormir.
Ama ben Shaolin kung fu'su öğrenmeye zorlandım, ve bir bulaşık yıkayıcısı haline geldim, bok ve çiş temizlemek için.
Moi, on m'a forcé a étudier le Kung Fu Shaolin, pour finalement laver les assiettes, quand je ne collecte pas l'urine et les excréments?
Çocuk oyuncular Alexandra Heilweil ve Christopher Morley diyaloglarını hatırlamakta ve konsantre olmakta zorlandılar.
Les jeunes acteurs Alexandra Heilweil et Christopher Morley... avaient du mal a se rappeler leur texte et a rester concentrés.
Zorlandığın zaman herşeye karşılık arıyorsun.
Tu perds tes moyens quand tu es mis au pied du mur.
Yine de, ATT ile olan yasal problemler ve kaynak kodlarının eksik olmasından dolayı hackerlar ve freelance kullanıcılar benimsemekte biraz zorlandılar.
À cause de problèmes légaux avec ATT et de la fragmentation du code source, les hackers et autres utilisateurs non institutionnels ont mis du temps à l'adopter.
Şirkete başlarken zorlandığımız en önemli konulardan biri ona bir isim bulmaktı.
Une des choses les plus difficiles dans le démarrage de notre entreprise à été en fait de trouver le nom.
Evime girerken zorlandılar.
Ils ont eu beaucoup de difficultés à entrer dans ma maison.
Bazı şeyler yaptım, yapmaya zorlandım.
J'ai commis certains actes, et on m'a poussé à en commettre d'autres.
- Bulmakta zorlandın mı?
- C'était difficile à trouver?
İçimdeki birşey yüzeye çıkmaya zorlandı.
Quelque chose en moi est remonté à la surface.
Bunu yapmaya zorlandı.
Et Holtz?
- Köyümden atıldım bana hayat verenlerden koparıldım, kendi kendime yolumu çizmeye zorlandım.
- On m'a exclu du village! On m'a déshérité. On m'a forcé à me débrouiller seul.
Ne kadar zorlandığımı göstermemeye çalışıyorum.
J'essaie de rester stoïque.
Luthercilere bile alışmakta zorlandım.
J'ai déjà eu du mal à me faire à la Réforme.
Nefes almakta zorlandığını duydum.
Elle me semble un peu serrée.
Onun evlenme teklif ettiğini bana söylemekte çolk zorlandın.
Tu viens de me faire un tel plat de cette demande en mariage.
Zorlandığımı sanmıyorum.
Un plat, c'est comme ça que tu le vois.
Yani bu ofisin iş hayatına devam etmekte zorlandığı günlerde.
À l'époque où cet endroit avait du mal à rester ouvert d'un jour à l'autre.
Porno çekmeyi o istemedi. Buna zorlandı.
On lui a pas demandé de faire du porno, on l'a forcée.
Dr. Nathan istifaya zorlandığınız doğru mu?
Est-il vrai qu'on veut vous forcer à démissionner?
Bu, neden burayı çevirirken zorlandığımızı açıklıyor.
Ca doit être pour ça qu'on a eu du mal à composer.
John Doggett. Ajan Doggett, bu aramayı yapmak istemezdim. Gerçekten ancak buna zorlandım.
Agent Doggett, je suis forcé malgré moi de faire cet appel.
FBI'dan atıldın mı? Kersh haberi verirken duyduğu sevinci gizlemekte epey zorlandı.
Kersh avait du mal à contenir sa joie quand il m'a foutu à la porte.
Kainat büyük patlamaya zorlandığında kudretli ırkımız 17 yaşındaydı.
Quand l'Univers fut créé lors du Big Bang... notre redoutable race existait déjà depuis 1 7 ans.
Neler yapmaya zorlandık bahsetmiyorum bile.
Sans parler d'y aller en voiture.
Yemeğe zorlandığım şeye bak.
Regardez-moi ça.
Normal olmak için çok zorlandığını biliyorum.
Elle s'est battue pour s'en sortir.
Rolünü benimsemekte zorlandığını karakterini tartışmak istediğini sanmıştım.
Je croyais qu'on allait parler de ton personnage, des difficultés que tu peux avoir à y entrer.
Yalan söylemeye zorlandığım için... bana merhamet gösterecek, ama sana acımayacak.
Parce qu'on m'a obligé à mentir, il sera plus clément avec moi qu'avec vous.
Savaşmaya başladığımızda, işimizi yapmakta zorlandığımızı sanmıyorum.
Une fois au combat, je ne crois pas qu'il nous ait été dur de faire notre devoir.
Ailem beni okutmak için para bulmakta bayağı zorlandı.
Ma famille ne gagnait pas beaucoup d'argent pour payer mes études.
1 yok. Jasper bölümünü anlamakta zorlandım.
"Jasper" m'a donné un peu de mal.
İnsanlara güvenmekte zorlandığımı biliyorsun ve böyle davranarak işimi hiç kolaylaştırmıyorsun.
Je me méfie des gens, mais tu ne me rassures pas vraiment.
- Bu nedenle çok zorlandım.
Pas etonnant que je rame.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]