Zıt traducir francés
41,009 traducción paralela
... Zıt Flash'ın anneni öldürmesini engelledin sonra da hem annenin hem de babanın hayatta olduğu alternatif bir gerçeklikte yaşadın... - Evet.
et vécu dans cette réalité alternative où tes deux parents étaient vivants?
Zıt Flash'ın anneni öldürmesini mi engelledin?
Tu as empêché Néga-Flash de tuer ta mère?
Seni korkudan aradığımızı mı?
Qu'on t'as appelé par peur?
Kayıt numaranız bile yok!
Vous n'avez pas la plaque..
Tabii, manyetik hassaslık ölçer ve manyetometre yer altındaki kanıtımızın yerini belirleyecek.
Oui, le mètre de sensibilité magnétique et le magnétomètre localiseront notre preuve souterraine.
İnşaat durdurmak için ihtiyacımız olan kanıt bu.
C'est la preuve dont nous avons besoin pour arrêter la construction.
Evet, her şeyden rahatsız değilsen cinsiyetçi ve ırkçı bir canavar olursun.
Et si t'es pas indignée par tout, t'es sexiste et raciste.
Şirin'e yaptığımız şey hakkında hiçbir şey söylemedin, değil mi?
T'as rien dit à Schtroumpf sur notre plan de la dernière fois?
Onu neden kovmak zorunda kaldığınızı anlıyorum.
Je comprends pourquoi tu t'es senti obligé de la virer.
Dinle, sen... Sen yalnız değilsin.
T'es pas toute seule.
- Onca saat ne yaptınız siz?
T'as fait quoi pendant tout ce temps? On a parlé.
Takılıyorsun, bileğini burkuyorsun, artık kızıyorsun ve ona bir ders vermen gerek, değil mi?
Tu trébuches dessus, tu te fais mal, t'es furax. Il mérite une bonne leçon, non?
Belki de "Birisine tekerlekli sandalye yarışında meydan okursanız aptalsınız. Kabul ederseniz, daha büyük aptalsınız." diyen sayfanın yanındadır
Sûrement après la page disant "T'es con de défier quelqu'un à une course de fauteuil roulant".
Şu ana kadar, bunun için kanıtımız yok.
Jusqu'à présent, nous n'avons aucune preuve.
- Seni rahatsız ettiğini bilmiyordum.
Je savais pas que ça t'ennuyait. Non.
Ve tıpkı az önce dediğim gibi biz de tam burada yanı başındayız.
Et comme je l'ai dit, on est tous là avec toi. OK?
- Kavganızı kesmek istemem yakıtımı boşaltmadan önce kafanızın işinizde olduğundan emin olmam lazım.
Je déteste interrompre la dispute mais j'ai besoin d'être sûr que vous êtes dans le jeu avant que je vide mon carburant.
Yani gerçekten benimle Cabe'in dağıtılan kâğıtlardaki olasılıkları hesaplamamızı mı istersin?
Tu nous vois vraiment moi ou Cabe faire des stats sur des jeux de carte?
Tıpkı 1928'de yaşadığınız devasa depremde oluğu gibi sonrasında Amerika bölgenin yeniden inşası için bir miktar yardım göndermişti.
Comme en 1928, quand vous avez eu un gros tremblement de terre, et que l'Amérique vous a envoyé pas mal d'aide pour aider à reconstruire la région.
-... tıpkı demin bizim yaptığımız gibi.
comme nous venons de le faire.
Yıldızlı dansçı kıyafeti giymiş bir kızın seni yere yıktığını gördüm sanki.
Tu t'es fait frapper par une adolescente avec un costume étoilé.
Doğru söyledin. Atamayız çünkü zaten takımda değilsin.
T'as raison, parce que t'en as jamais fait partie.
- Aslına bakarsan takımınızın makine gibi tıkır tıkır işlediğini görünce bu kahramanlık olayını yanlış yaptığımı düşünmüyor değilim.
Je dois avouer que, regardez votre équipe travailler comme une machine bien huilée me donne l'impression que j'ai fait tout ce truc de héro, de travers.
Bu yüzden yapmamız gereken çeliğe dönüşmeni sağlayan koşulları tekrarlamak.
Donc maintenant ce dont on a besoin, c'est de recréer les conditions qui t'ont amené à, tu vois, métalliser?
Şogun'un yeni kız arkadaşını almaya geleceğini söylemiştin.
T'as dit que le Shogun va venir pour ta nouvelle copine.
Şogun'a yaklaşmalıyız ve bunun için de. sertleşmen gerekiyor.
Tu dois te rapprocher du Shogun, et pour faire ça, tu dois être capable de t'endurcir.
Zırhını kaybettin, yemekler bok gibiydi ninjaların var olduğuna dair de elimde kanıt yok.
T'as perdu ton armure, la bouffe n'est pas bonne, et j'ai pas de preuves que les ninjas existent.
- Peki, bunu tam olarak nasıl yapacağız?
Et comment va-t-on faire ça?
- Kural tanımayız demiştin.
T'as dit qu'on ne suivait pas les règles.
Turnbull'un Batı'yı ele geçirmesine engel olmamız gerektiğini anlamalısın.
Cela veut dire qu'on doit arrêter Turnbull avant qu'il ai le contrôle de l'ouest. On dirait que t'as trouvé ton équipe, partenaire.
- Hex'le ben dikkatlerini dağıtırken siz ikiniz Turnbull'un daha fazla cüce yıldızı çıkartamamasını sağlayın.
Hex et moi allons attirer leur attention pendant que vous deux vous assurez que Turnbull ne puisse plus extraire d'étoiles naines du sol.
Seni 1951'de kurtarmamızın ardından bana müsamaha gösterirsin sanıyordum.
Et bien je pensais que tu serais un peu indulgent, vu qu'on t'a sauvé en 1951.
Şafak sökene kadar hapse tıkmalıyız onu.
Il faut l'emprisonner avant l'aube.
- Yeni kızın ölüm arzusunu sana da bulaştırmasına izin verme.
Ne la laisse pas t'entraîner dans son souhait de mort.
Tılsımın peşinde, yani onu köprüde tutmamız yeterli...
Il cherche l'amulette, donc nous devons juste le garder sur le pont.
- Nedir bu? Capone'u içeri tıkmanız için gereken her şey.
- Tout ce qu'il vous faut pour éliminer Capone.
- Takımımızın varoluş sebebi tarihi korumak ama sen tılsımı düşmanlarımızla takas ettin. Böyle bir tercihin tarihe sayısız etkisi olacağına hiç şüphe yok.
Prédire l'histoire est notre raison d'être, mais tu as donné l'amulette à nos ennemis, un choix qui aura sans aucun doute d'innombrables répercussions sur l'histoire.
Ortamı buza çevirmek için o kadar enerjiyi nasıl soğurduğunu anlamamızı sağlayacak bir çok biçimlilik arıyorum.
Un polymorphisme qui nous aiderait à comprendre comment tu peux absorber autant d'énergie des molécules pour refroidir ce qui t'entoure.
İp fikri sunduğunu düşündürdü ama nasıl kullanacağımızı bile söylemedi.
Il t'a fait croire qu'il a eu l'idée de la corde, mais il ne nous a même pas dit comment l'utiliser.
Dinlemiyor çünkü Barry'nin asıl süper gücü hızı değil.
La raison pour laquelle il ne t'écoute pas... est parce que son vrai super pouvoir n'est pas la vitesse.
Yardımcı olabileceğim başka bir kötü hız tutkunu veya...
T'aider avec un autre bolide maléfique ou...
Onları çubukla dürtüp bir şeyler yapmalarını bekliyorsun ve pervazsız dediğin kişi de elimizdeki şu ana kadar olan tek ipucunu buldu.
Tu n'arrêtes pas de les taper avec un bâton, en t'attendant à ce qu'ils l'accomplissent, et le gars que tu appelles imprudent nous a donné le seul indice que nous ayons jusque là.
Kord Industries'den aldığınız o kanıtı değiştirdiler ve patladı.
La preuve que vous avez récupérée à Kord Industries... a été modifiée pour exploser.
Amerikalı bir serseri hiçbir zaman anlamayacaktır. Yani Anatoly'nin sana öğrettiği tüm lafları söyleyebilirsin ama hiçbir zaman bizden biri olamayacaksın ve burada yabancılara ne yaptığımızı öğrenmişsindir.
Un naufragé Américain ne comprendra jamais, donc tu peux répéter tous les mots dont Anatoly t'a nourri, mais tu ne seras jamais l'un des nôtres et tu devrais savoir maintenant ce que l'on fait aux étrangers.
Acil olarak tıbbi desteğe ihtiyacımız var.
On a besoin d'une aide médicale immédiatement.
Sana sonsuz uyku da bahşedilebilirdi Tıpkı buradaki kurbanımız gibi ki adı?
Tu pourrais dormir éternellement comme notre victime, dont le nom est?
- Yalnız mısın?
T'es seul?
Hazır mısınız?
T'es prêt pour ça?
Meksika'da 4 gün 3 gece bir banyoyu nasıl paylaşacağımız konusunda kafa yorsan daha iyi edersin.
Tu devrais plutôt t'inquiéter de comment on va partager une salle de bain au Mexique pendant quatre jours et trois nuits.
Bu iddialara dair kanıtınız var mı?
Des preuves pour ces accusations?
- Nerede kaldınız be?
Putain, t'étais où?