Öldüğü traducir francés
4,374 traducción paralela
- Evet, insanların açlıktan öldüğü savaş.
- Ouais, au cours d'une guerre où les gens crevaient de faim.
Burada Gulino'nun ortağı Scotman'ın 4 yıl önce kanserden öldüğü yazıyor.
Scotman, le coéquipier de Gulino est mort d'un cancer il y a 4 ans.
Bu, uçaktaki herkesin öldüğü trajik bir kaza olmak üzere.
C'est sur le point de venir un tragique accident d'avion, tuant tout le monde à bord.
Gary Leonida'nın öldüğü gece Tranquility Villa'nın üst kat koridorunun güvenlik kamerası görüntüleri.
Ça provient d'une caméra de surveillance du vestibule, à l'étage de la Villa Tranquillité la nuit où Gary Leonida est mort.
Aaron, bak. Öldüğü gece Megan'ın cesedini ben buldum.
Aaron, écoute, j'ai trouvé le corps de Megan la nuit où elle est morte.
Orası ailemin öldüğü yer.
C'est là que mes parents sont morts.
Hollandalı elemanın açıkça orada öldüğü belliydi.
Je suis à peu prés sure, que le type allemand la bàs est mort
Kimliğini saklıyor, kurbanı öldüğü gece takip ediyor.
Cachant son identité, Suivant notre victime juste avant sa mort.
Yemin ederim. Öldüğü gece ailemle birlikte olduğumu size söyledim.
Je-je vous l'ai dit, j'étais chez moi avec ma famille la nuit où elle est morte.
Bence öldüğü gün birisini boğdu.
Je crois qu'il a étranglé quelqu'un le jour où il est mort.
Arkadaşlarından birinin kart göndermemiş olması, öldüğü anlamına gelebilir.
OK, si l'un de ses amis n'a pas envoyé de carte, ça peut vouloir dire qu'il est mort.
Kim Tolbert'ın öldüğü gece düzenlenmiş ne olay ne de polis raporu var.
Aucun rapport de police ou d'incident La nuit où Kim Tolbert est mort.
Bu küçük yunus şeklindeki kolye ucu öldüğü gece Kim Tolbert'ın oturma odasında vücudunun altında bulundu.
Ce petit dauphin a été retrouvé dans le salon de Kim Tolbert le soir où elle est morte, sous son corps.
Öldüğü kısmını atlarsak, eskiye göre çok daha iyi görünüyormuş.
Bon sang, elle a l'air bien plus fortunée que par le passé... à part le fait qu'elle soit morte.
Şimdi katil birden bire bu kadını limuzin kiralayarak Santos'un öldüğü gece Santos'la aynı yere koysun ki?
Alors pourquoi tout à coup, cette même personne commanderait-elle une limousine la liant à Santos la nuit de sa mort?
Bay Sorentino'nun öldüğü gün olan 18 Haziran'da,... Chicago'nun 37 derece sıcaklıkta bir gün geçirdiğini biliyor muydunuz?
Saviez-vous que le 18 juin, le jour où Monsieur Sorrentino est mort, que Chicago subissait une vague de chaleur et que la température était de 37 degrés?
Yine de öldüğü gece kredi kartı harcaması yaptığını buldum.
Mais elle a utilisé sa carte de crédit la nuit de sa mort.
O öldüğü anda para hesabına yatacak.
L'argent sera verser dans ton compte à la minute où il meurt.
Öldüğü varsayılan Tokyo Üniversitesi'nden Matsushima Reiji dün gece koruyucu gözaltına alındı.
Supposé mort de l'université de Tokyo aurait été apperçu hier dans la soirée.
Gjendesheim yakınlarında bulunan İngiliz turistlerin öldüğü doğrulandı.
Les touristes anglais retrouvés près de la station touristique de Gjendesheim, sont décédés, c'est confirmé.
Yani Elvis'in içinde öldüğü tuvaleti hiç kullanmadım mı?
Donc j'ai jamais utilisé les toilettes sur lesquelles Elvis est mort?
- Hasta öldüğü zaman mı?
- Quand la patiente sera morte?
Kör itin öldüğü yerde resmen.
C'est comme au milieu de nulle part.
Aslında bakarsan öldüğü gece o kulübeden dönüyordu, şömineyi tamir ediyordu ki orada daha fazla zaman geçirebilelim.
En fait, il revenait de la cabane la nuit où il est mort... Il voulait réparer la cheminée pour qu'on puisse passer plus de temps là-bas.
Öldüğü an ortaklarım tüm zararı kapatır her birimizi öldürürler.
Sitôt mort, mes associés se défausseront et nous seront tous tués.
Jackie ile konuşurken, hep öldüğü hissine kapılırdım.
En parlant à Jackie, j'avais toujours l'impression qu'elle était morte.
Kanlı giysileri evinden birkaç sokak ileride bir çöpte bulununca öldüğü varsayıldı.
Supposée morte après qu'on a trouvé ses habits ensanglantés dans une poubelle loin de chez elle.
Öldüğü zaman yanındaydım.
J'étais avec elle quand elle est morte.
Müziğin öldüğü gün..?
♪ la musique est morte
Dadım öldüğü için ağlıyordum.
Je pleurais parce que ma nounou est décédée.
Hayır. Antonia'nın gerçekten öldüğü.
Non, le fait qu'Antonia soit vraiment partie.
Dostlarım "Ayak" Johnny Giatelli'nin öldüğü manasına geliyor.
Mes amis, je pense que Johnny Giatelli, dit "Le Pied", est mort.
Yok. Orası annemin ve ağabeyim Danny'nin öldüğü hastane.
C'est l'hôpital où ma mère est morte et mon grand frère Danny aussi.
Aylee öldüğü için mi?
À la mort d'Aylee?
Babamın öldüğü Haziran. Tanrım!
En juin, quand papa est mort.
Rosa, öldüğü için çocuğu suçlayamazsın.
Rosa, tu ne peux pas blâmer le garçon pour sa mort.
Kayıplar olduğu söyleniyor, ama henüz kaç kişinin öldüğü ve hangi zeki ama işkenceci polisin suçluların kuyruğuna takılacağı belli değil.
On rapporte des victimes mais le nombre de morts n'a pas encore été établi ni quel policier brillant bien que torturé sera bientôt sur la piste du coupable.
Öldüğü ortaya çıktı.
Elle est morte.
Mulschock'un öldüğü yaşta.
Au même âge que Mulshock.
Annem öldüğü zaman neredeydi?
Où était-il lorsque ma mère a été assassinée?
Debbie'nin öldüğü yer burası.
C'est ici que Debbie est morte.
Ama bu annemin öldüğü anlamına gelmiyor.
Ça ne veut pas dire que maman est partie.
Hayır. Bunu sormamın sebebi, sunulan ilk polis raporuna göre aşırı dozdan öldüğü gözlemlenmiş.
Si je vous pose cette question, c'est parce que... le rapport de police laisse entendre que sa mort serait due à une surdose de drogue.
Bu köpeğin öldüğü bir kitap.
C'est le livre où le chien meurt.
Georgie Wits'in öldüğü doğrulandı. Dwayne.
La mort de Georgie Wits est confirmée.
Bu berbat bir durum, eğer para uğruna öldüğü de ortaya çıkarsa... -... daha da berbat bir durum olacak bu.
C'est terrible, et ce l'est encore plus si c'était pour de l'argent.
Öldüğü gece gökyüzünde onu aradım.
La nuit... de sa mort... La nuit de sa mort, j'ai... scruté le ciel à sa recherche.
Ta ki Peeta'nın kalbi durana neredeyse öldüğü o ana kadar.
Mais c'était avant que Peeta ait failli mourir.
Oğlunun öldüğü düşüncesiyle kalbi kırılan Kral, kendisini kayalardan aşağı bırakarak hayatına son vermiştir. Tanrıların insanlar üzerinde oynadığı acımasız oyunların başka bir kurbanı daha.
Croyant son fils mort, le roi désespéré se jeta de la colline et s'écrasa sur les rochers, victime lui aussi des tours que les dieux font subir aux hommes.
- Annen öldüğü zaman baban seni terk etti.
Et quand ta mère est morte, ton père t'a abandonné.
Öldüğü falan yok.
- Il est pas en train de mourir.