Öldüğüm traducir francés
311 traducción paralela
Buna rağmen, umarım öldüğüm zaman beni değiştiren ilahi güç, beni Yen'in yanına yollar.
Si j'émerge un jour, j'essaierais de retrouver Yen.
Öldüğüm zaman Tara'yı sana bırakacağım.
Et un jour je te laisserai Tara.
Bu harika. Öldüğüm zaman mobilyaları alabilir.
Elle héritera des meubles.
Bu büyük savaşta... sadece savaşmayıp öldüğüm için hatırla.
"pas seulement parce que j'ai été ton père, mais parce que je serai mort dans cette glorieuse bataille."
Öldüğüm güne kadar O'ndan nefret edeceğim.
Je le haïrai jusqu'à ma mort.
Ben öldüğüm zaman, onlara kim bakacak?
Quand je serai mort, qui s'en occupera?
Öldüğüm zaman ortağım olabilirsin.
Je serai votre partenaire quand je voudrai mourir.
Aslına bakarsan öldüğüm zaman vücudumu Columbia Tıp Merkezi'ne vermeye söz verdim.
Et quand ce sera mon tour de partir - ça pourrait être soudain - j'ai promis mon corps au centre médical Columbia.
300 yıl boyunca, hiç değişmedim ama, hemşiremin kollarında öldüğüm için itidalin ezasına katlanmak zorunda kaldım.
Pendant 300 ans, je suis resté le même homme mais j'ai dû endurer le supplice de la continence parce que je suis mort dans les bras de ma bonne.
Belki de öldüğüm için duyamıyordur.
C'est peut-être bien... parce que je suis mort maintenant.
Nerede öldüğüm fark etmez.
Ma vie n'a plus aucune espèce d'importance.
Öldüğüm zaman da beni izleyecek misin?
Et quand je mourrai, vous me suivrez aussi?
Anladın mı? Ve öldüğüm zaman da ölülerle kalmak isterim.
Et quand je serai mort, je voudrai rester avec les morts.
"Öldüğüm zaman, gençliğimde giydiğim beyazların içinde gömün beni."
"Quand je mourrai, enterrez-moi " avec les habits blancs que je portais dans ma jeunesse. "
Ama öldüğüm zaman, tatami üzerinde ölmek isterim!
Mais quand même, on aimerait bien pouvoir crever sur une natte de paille.
Öldüğüm zaman?
Quand je serai mort?
Kızı gözümün önünden ayırmadığım sürece benim hakkımda anlatacaklarında biraz basiretli olacağını düşünüyorum. NasıI kahramanca öldüğüm gibi.
Je me dis que tant que je tiens cette fille, je peux compter sur vous pour raconter partout que je suis mort en beauté.
Öldüğüm zaman onlardan kurtulacağım.
Je leur échapperai en mourant.
Bu albümü öldüğüm gün sana vermeyi planlıyordum böylece katili bulabilecek... ve herşeyi daha iyi anlayabilecektin!
Je craignais de ne pas trouver l'assassin avant ma mort. Je t'aurais alors remis ce cahier.
Öldüğüm zaman bu parayı Seiji'ye bırakmayı düşünmüştüm.
Je les gardais au cas où, pour mon fils, Seiji.
Öldüğüm zaman yap.
Faites-le dès que je serai mort.
Öldüğüm zaman herşey yoluna girecek.
Tout ira bien quand je serai mort.
Öldüğüm anda Lutan, eşleşme anlaşmamız da bitti.
A l'instant de ma mort, j'ai mis un terme à notre entente nuptiale.
Öldüğüm anda Lutan, eşleşme anlaşmamız da bitti.
La vérité, c'est que j'avais soufflé la réponse à cet humain. A votre avis?
Öldüğüm zaman, insanların :
Quand je serai mort, je veux que les gens disent :
Öldüğüm zaman hasta olmak isterim, sağlıklı değil.
Je veux mourir malade, pas pétant de santé.
Benim öldüğüm haberini aldıklarında bütün korkularına rağmen greve gittiler.
Quand ils apprirent ma mort, malgré leur terreur, ils ont fait grève.
Herhalde neredeyse öldüğüm içindir.
Peut-être parce que j'ai failli mourir.
Beni öldürdü ve uğruna öldüğüm paralarımı çaldı.
Elle m'a tué en emportant l'argent que je m'étais tué à gagner.
Öldüğüm zaman gereksiz kargaşa istemiyorum.
A mon décès, je ne veux pas de cérémonie.
Hayat olmayan şeyleri iteceğim. Ve öldüğüm zaman aslında yaşamamış olduğumu görmeyeceğim.
"Je voulais chasser tout ce qui dénaturait la vie, pour ne pas au soir de la vieillesse, découvrir que je n'avais pas vécu."
Öldüğüm zannedilsin istiyorum
Je veux faire semblant d'avoir été tuée.
Öldüğüm için mi mutluydun?
Tu étais heureuse parce que j'étais mort?
öyleyse, öldüğüm zaman gözlerimi kapamamam gerek.
A ma mort, je ne fermerai pas les yeux.
Öldüğüm günde sahip olduğum her şeyi, Mildred Croft'a bırakıyorum.
" Je lègue mes biens, meubles et immeubles
O gece benim öldüğüm geceydi ve başka birisinin kurtulduğu.
Ce fut la nuit où je mourus, et où quelqu'un d'autre fut sauvé.
Öldüğüm gün. dünyada başka ozan kalmayacak.
Le jour où je mourrai, il n'y aura plus de troubadours.
Ben öldüğüm zaman ona kalacak.
Quand je serai mort, elle l'héritera.
Yalnızca Don Francisco'nun ellerinde olmasını istiyorum böylece değerli bir rakipten dolayı onur içinde öldüğüm söylenebilir.
Je demande seulement que ce soit des mains de Don Francisco... ainsi on pourra dire que je suis mort dans la gloire, d'un digne adversaire.
Şu andan itibaren, öldüğüm zaman servetimi bırakabileceğim uygun genç bir erkek varis arıyorum. Uçsuz bucaksız servetimi...
Pour hériter de mon immense, immense, immense fortune.
Öldüğüm zaman evlenmen gerekiyor.
Ce que tu devrais faire, quand j'aurai disparu, c'est te marier.
Gerçek şu ki burada olmaları öldüğüm anlamına geliyor.
Ça va venir. Ça veut dire que je suis mort.
"Öldüğüm zaman, yakın beni."
"Quand je serai mort, incinérez-moi."
Belkide sebebi ben öldüğüm için değil.
Je ne suis peut-être pas mort.
O gerçek bendim, değil mi? Öldüğüm gezegende, yerde yatıyorum.
C'est moi, n'est-ce pas, qui suis mourante sur cette planète?
Öldüğüm zaman baktım ama burada değildin.
Quand je suis mort, je t'ai cherchée, mais tu n'étais pas là.
Neredeyse öldüğüm anı anlatmak istiyorum size.
Je veux vous dire comment j'ai failli mourir.
Başlangıçta, neredeyse öldüğüm an... Demiştim.
Au début, je voulais vous dire comment j'ai failli mourir.
Öldüğüm güne kadar bu hikayeyi hatırlayacağım. Hey dinle.
- Je me souviendrai de ça toute ma vie.
Balzac'tayız... ve yanımda, seni tanıştırmak için öldüğüm biri var.
On est au Balzac, et il y a quelqu'un que je veux absolument te présenter.
21 Eylül 1945, Öldüğüm geceydi.
Ca se voit dans leurs yeux... "Le tombeau des lucioles" Raid aérien! C'était la nuit où je suis mort.