English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ Ö ] / Ölüme

Ölüme traducir francés

3,955 traducción paralela
Fakat seni ölüme götürürsem kalbim bunu kaldırmaz.
Mais il s'arrêterait de battre si je te menais à ta perte.
Ya hür yaşayacağız ya da kardeşlerimizin peşinden ölüme kucak açacağız!
Nous vivrons libres... ou nous rejoindrons nos frères dans la mort!
Yoksa onların konaklarını da kana ve ölüme bularız!
Ou vois leurs maisons suivre la tienne dans le sang et la mort.
Masum karımı benden alan onu köleliğe ve ölüme mahkûm eden Cumhuriyet için!
Celle-là même qui a vu ma femme innocente arrachée à mes bras et condamnée à l'esclavage et à la mort.
Yine de, beni ölüme yolladın ve nedenini bilmek istiyorum.
Pourtant, tu as essayé de m'envoyer à la mort, et j'aimerais que tu me dises pourquoi.
Sonra gözlerinin içine baktılar, ve ölüme mahkum ettiler.
Et puis ils l'ont regardé dans les yeux et l'ont condamné à mort.
Ben de sizin gibi ölüme üzülürüm, Bay Tompkins.
Comme vous, Je souffre à chaque mort, Mr Tompkins.
Mermi, bir santimetre yukarı isabet etmiş olsaydı kaburgayı kırıp, kalbi delerek ölüme neden olurdu.
Si la balle était entré un centimètre plus haut, ça aurait fracturé la côte et perforé le cœur, et ainsi le tué.
Sürücünün biri seni yolun kenarında ölüme terk etmişti.
Un conducteur t'a laissé pour morte sur le bord de la route.
Bugün ölüme çare buldun mu Meredith? "
" T'as trouvé un remède à la mort?
"Ölüme ne zaman çare bulacaksın Meredith?"
Quand le feras-tu? "
Başkente taşınıp başkan için çalışmaya başlasaydın ölüme çare bulabilirdim.
"J'aurais trouvé un remède à la mort si j'avais pu déménager à Washington et travailler pour le président."
Mahkemeye çıkmaktansa bir adamı sokakta ölüme terk etmeyi tercih ettin.
Vous préfériez laisser un homme mourir dans la rue que d'aller au tribunal.
Aşka, gecelere. Günahkarlığa, sapkınlığa, küçük ölüme, güzel ölüme...
Pour l'amour, pour la nuit, pour la faiblesse... la petite mort, la petite mort.
Sussman kana ve ölüme yabancı değil.
Sussman n'est pas étranger au sang et à la mort.
Yates, bıçaklamış olmalı. Sol akciğer atardamarını kesip ölüme terk etmiş.
Yates doit l'avoir poignardé, lui avoir coupé son artère pulmonaire gauche l'avoir laissé pour morte,
- Bizi ölüme terketti.
Elle nous a laissé pour morts.
Her geçen saniye bizi ölüme daha da yaklaştırıyor.
Chaque seconde qui passe nous rapproche un peu plus de la mort.
Yaptıklarından sonra çoğu insan o devi ölüme terk ederdi.
La plupart des gens auraient laissé ce géant mourir après ce qu'il a fait
Onun yerine kendini ölüme atar mısın?
Tu te tuerais pour elle?
Araştırmamıza göre bu yeni karakterdeki H1N1 patojeni mutasyon geçirecek ve binlerce kişinin yüzlercesinde ölüme sebep olmak için potansiyele sahip olacak.
Selon nos recherches, le pathogène H1N1 de cette nouvelle souche va muter et aura potentiellement des taux de mortalités dans les centaines de milliers de personnes
Dikkatsizlik nedeniyle ölüme sebep verme mi?
Homicide par négligence?
O sadece yıllar önce ölüme mahkum ettiği adamı karşısında görünce kalp krizine yenilmişti.
Il a simplement succombé à une crise cardiaque, après l'apparition d'un homme qu'il avait condamné à mort il y a longtemps.
Whistler aşırı dozdan öldüğünde Quinn'i ölüme sebebiyetten alabilirdin. Gitmesine nasıl izin verdin?
Une fois Whistler mort d'une overdose, vous aviez Quinn pour complot ayant entraîné la mort.
Dostum, bu ölüme gitmek.
Mec, c'est cuit.
- Drew Thompson, Theo'yu gözünden vurup Panama'daki uçak pistinde ölüme terk etti. Bay Tonin...
Drew Thompson a tiré dans l'oeil de Théo et l'a laissé pour mort sur une piste au Panama.
Yoksa aşağıya atlarken, yüzünde büyük gülümsemeyle adam her şey yolunda mı dedin? Çünkü paraşütüne zarar verdiğin için ölüme atladığını biliyordun.
Ou bien tu lui as souri, levé les pouces quand il a sauté, sachant que t'avais truqué son parachute et qu'il allait crever?
Goldie Willis küçük kızları ölüme götüren fareli köyün kavalcısı değildir.
Goldie Willis n'est pas un joueur de flûte, menant des petites filles à leur mort.
Bu sonuncu bebek ölüme mahkum gibi.
Sorti le dernier, ce bébé pourrait sembler condamné.
Kaynama yok, bu demek oluyor ki bu kaburga kırıkları ölüme yakın bir zamanda oluştu.
Aucun remodelage, ces fractures aux côtes ont été faites peu avant la mort.
Ama ölüme neden olabilecek hiçbir ciddi yaralanma bulamadınız?
Vous n'avez trouvé aucune blessure assez sévère pour causer la mort?
Çünkü istediğim son şey bu orospu çocuğunu ölüme geri göndermektir.
Je veux pas être celui qui le renvoie à sa mort.
Ölüme mahkûmsunuz.
Tu es condamné.
Mouch'ın ölüme yaklaşma tecrübesi internet yayınına yardımcı olabilir.
Contente de voir que Mouch qui frôle la mort alimente le trafic de ton podcast.
- Beni ölüme terk etmezdin.
Tu m'aurais laissée mourir.
Ölüme yakın bir deneyim fena afrodizyaktır.
Cyril, frôler la mort, c'est comme l'aphrodisiaque suprême.
Şimdi birlikte gidip Christine'i alacağız yoksa seni ölüme yollayacağım.
Maintenant on va chercher Christine tous les 2, ou je te tue ici.
Kasıtsız adam öldürme de mümkün ama ölüme yol açan fiil daha gerçekçi duruyor.
Homicide est possible, mais coups et blessures ayant entraîné la mort est plus réaliste.
Sizden, dosyasında da geçtiği şekilde şu cümleyi kullanmanızı talep edeceğim : "Öldürme amacı gütmeyen ancak ölüme neden olan aşırı güç kullanma."
Je vous demande d'utiliser le terme juridique utilisé à l'époque à savoir coups et blessures ayant entraîné la mort sans intention de la donner.
-... ve seni ölüme mahkûm ediyorum.
Et je vous condamne à mort.
İddianamedeki suçlamaya göre, 23 Mart günü İskoçya'daki Kielder Ormanı'nın yakınındaki bir evde William Burton, Liam Michael Foyle'a saldırıp onu bıçaklamış ve bunun çeşitli yaralanmalara, anafilaksiye ve hatta kişi buna duyarlı ise ölüme bile yol açabileceğini bilmesine rağmen öldürmüştür.
William Burton a agressé Liam Michael Foyle en le poignardant avec un couteau imbibé d'une substance, en sachant que cela causerait un choc anaphylactique important et la mort du receveur, et il l'a assassiné.
Makdulu adım adım ölüme götürmüşler demektir.
Ils aideraient cette personne, pas à pas, à commettre un meurtre.
Benim yapamadığımı bildiğin halde konuyu ölüme getirerek bencillik yapıyorsun.
Je trouve que c'est pas cool que tu parles de meutre quand tu sais que je ne peux pas, moi.
Kurbanlarım bana ölüme ve sırrına ilişkin eşsiz bir bilgi verdi.
Mes victimes m'ont donné un aperçu de la mort, ses secrets.
Şimdi ağzını burnunu kırıp ölüme terk edebilirim.
Maintenant je t'ai frappée et laissée pour morte.
Öldüresiye dövüp, bütün parmaklarımı kırıp orada ölüme terk ettiler.
ils m'ont battu à mort, ils ont cassés tous mes doigts. Ils m'ont laissé pour mort.
Vardiyandan kaçıp o çocuğu ölüme terk ettiğinde bunu sadece duydun mu yoksa karını başkasıyla sikişirken mi yakaladın?
Donc, quand t'as quitté ton poste et que t'as laissé le gosse mourir, on venait de te le dire, ou tu l'as surprise à baiser un autre en rentrant?
- Beni ölüme gönderiyorsun.
Tu m'enverrais à ma mort.
Bir de ölüme.
Et la mort.
Siz kirli yoldan doğdunuz. Şimdi herkes toplansın ve milyonlarca ölüme sebep olan büyüleyici masalı dinlesin.
Je vais rentrer dans le siège, ou ça va être comme la dernière fois?
Hatta birkaç kişiyi ölüme yollamıştım.
J'ai même envoyé des gens à l'échafaud.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]