Öteki traducir francés
3,619 traducción paralela
Durumu ne kadar basitleştirdin, aydınlık ve karanlık sanki diğeri olmadan öteki oluyormuş gibi.
Quelle vision simpliste, la lumière et l'obscurité, comme si l'un allait sans l'autre. Ensemble,
Öteki mekiğe yerleştirdik.
- Dans l'autre navette.
Evet. Çöpün arkasında saklanan öteki adam...
Et l'autre, derrière la poubelle...
En azından öteki tarafa ulaşabilir misin?
Tu peux atteindre le panneau?
Sonra öteki tarafta aniden sağ yap.
Ensuite, tu tournes à droite.
Nasıl aniden şehrin öteki ucunda beliriveriyor?
Pourquoi c'est dans la ville?
Bunu herkes bilmez ama öteki taraf sadece 90 santimetre yukarımızdadır.
Peu de gens savent, mais de l'autre côté c'est à seulement 90 centimètres plus que nous le pensons.
O huysuz yaşlı piçin hiç öteki tarafı kabulleneceğini düşünmezdim.
Je pensais que cette saleté de vieille peau ne finirait jamais par succomber.
Vücudunun bir kısmını öteki tarafta mı bıraktı?
C'est "l'autre côté" qui vous a tout pris.
Bu öteki dünyanın girişi olabilir mi?
Et voici la porte vers un autre monde?
- Öteki kim peki?
- Personne.
Öteki Dünya'ya?
- Je sais pas, dans l'au-delà?
Öteki, kulak sıvısından bozulmuştu.
Tu sais, l'autre était abimé.
Öteki gün 3 boyutlu bir film izlemek istedik. Ama hoşumuza giden hiç birşey yoktu.
L'autre jour, on a voulu voir un film en 3D, mais le ciné le passait pas.
Hepimiz hak veririz ki göndermeleri anlamayanlar soguyarak kendini öteki gibi hisseder.
On sait tous que ça énerve ceux qui les comprennent pas. Ils se sentent exclus.
Bu El, öteki gibi degil.
Cette Main-ci n'est pas la précédente.
Aynen öyle, Öteki Barry, aynen öyle.
Oui, autre Barry. Ça va en attirer.
Öteki planlarımızdan da bahsedeyim.
Laissez-moi juste finir la liste des autres forfaits.
Öteki ikisini sonra seçeriz.
- On choisira les autres plus tard.
Hiç grubun öteki elemanlarını gölgede bırakmaya da çalışmıyor.
Et il essaie pas, genre, de faire de l'ombre aux autres. - Il est détendu.
Bugüne kadar hiç "öteki kadın" gibi hissetmemiştim kendimi. Hey çocuklar.
Je ne m'étais encore jamais sentie comme la maîtresse.
Öteki tarafta onlar, Burnside'ın oralarda.
Sur Burnside.
Kızıyla öteki dünyadan iletişim kurmak istiyor.
Elle veut communiquer avec elle après la mort.
Tek yapman gereken, öteki dünyayla iletişim kurabileceğine onu inandırmak özel bir görüşme ayarlamak ve parayı ödeyecektir.
Tout ce que tu as à faire c'est de la convaincre qu'on peut communiquer avec l'autre monde, organise une lecture privé, et elle paiera...
Mükemmel. Dünyanın öteki ucunda bile olsanız bundan kaçış yok.
Il n'y a aucun moyen d'y échapper.
Diğerlerinin sataştığını söylüyor ama öteki aileler ve rehberlik hocası Marshall'ın başlattığı söylüyor.
Il dit qu'ils l'attaquent, mais les autres parents, le conseiller d'orientation... Ils ont toujours juré que Marshall commençait.
Öteki nerede?
Et l'autre?
Diğer taraftaki adam. Masanın öteki tarafındaki.
Celui à l'autre bout de la table.
Aynı öteki kızlar gibi.
tout comme les autres filles.
Öteki dünyadan gelen bir gulyabani mi yoksa?
Un zombie venu de l'enfer ou de l'au-delà?
Öteki türlü, alacaklılara karşı sorumlu olurdunuz.
Dans le cas contraire vous auriez été redevable.. aux créditeurs de ses dettes.
Öteki türlü fazla da partiye benzemez, değil mi?
Ça ne serait pas une fête sinon, n'est-ce pas?
Bir kız kaçırılıyor, öteki bir saat sonra ölü bulunuyor.
Une fille enlevée, une autre retrouvée morte une heure plus tard.
- Öteki evrendeki diğer Olivia.
L'autre Olivia. Celle de l'autre monde.
Öteki hukuk sirketleri ile ilgili emailini aldim.
J'ai eu votre mail avec la liste des autres cabinets.
Öteki hukuk şirketleri ile ilgili emailini aldım.
J'ai reçu votre e-mail, avec la liste d'autres cabinets.
Kazananlar, öteki taraf oynarken mazeret göstermez.
Ceux qui gagnent n'ont pas d'excuses pour éviter le jeu adverse.
Bu karakter Lloyd... Karısını ve ailesini kaydediyor ama sevgi dolu ailelerine kavuşmaları için dünyanın öteki ucuna gidip o adamları kurtarmaya çalışıyor.
Ce personnage... il perd sa femme et sa famille et traverse le monde pour sauver ces gens et les rendre à leur famille.
Önde bir adamımız hademe kılığında onu izliyor ve öteki yeri de kapattırdık.
Un des nôtres déguisé en agent d'entretien le surveille. La zone est bouclée.
Bir gün gelip Andie'yi öldürüyorsun, öteki gün hayatımı kurtarıyorsun.
Tu tues Andie, puis tu me sauves.
Ya biri ya öteki olabilirsin ikisi birden olamazsın.
C'est l'un ou l'autre, jamais les deux.
Mark'ın öteki hayatından bana bahsettiğinde her şeyi sorgulamaya başladım.
Quand tu m'as dit pour sa double vie, j'ai tout remis en question.
Öteki çocuklarım, Philip, David, Steven.
Et mes fils, Philip, David, Steven.
Ama umarım öteki hediyeni beğenirsin.
J'éspère que vous aimerez l'autre cadeau.
Ve öteki elim.
L'autre main.
Öteki çocukları grup numarasının.. .. altında görmekten sıkılmıştım.
Je devenais malade en regardant les autres enfants dans les numéros de groupe, donc...
Kesin sınırlar vardır ve donlarım iç çamaşırlarım sınırın öteki tarafında.
Il y a des limites, et mes dessous... Les sous-vêtements en font partie.
Johnson'ın sözünü ettiği öteki şeylerden de.
Et j'ai entendu Johnson parler d'autres choses.
Öteki savaşçılar ona bu şapkayı getirmişler.
Les autres guerriers lui ont rapporté ce chapeau.
Öteki türlü tadı bir şeye benzemiyor.
Sinon, ça n'a pas de goût.
Dürüst olmak gerekirse adam benim yüzümden öteki tarafa gidip gidip geliyor.
à cause de moi, pour être juste.