Ünvanlar traducir francés
54 traducción paralela
Bu birleşme öyle bir şekilde oldu ki..... tüm ünvanlar bende, tüm denetim sende.
Qui sont vos avocats, Linus? Selon les accords de ce mariage, j'ai tous les titres et vous avez tout le contrôle.
Ter dökerek, aşağılanarak ve göz yaşlarıyla, şimdiki ünvanlarını aldılar.
Ils ont payé de leur sueur, de leurs larmes, le nom qu'ils portent.
Bütün ünvanlarınızı, madalyalarınızı ve rütbelerinizle birlikte!
Avec tous vos titres, toutes vos décorations et tous vos bâtons!
Zaman içinde Mint'in yöneticisi ve şövalye ünvanlarını alarak 1703'te Hooke'un ölümünden sonra, Kraliyet Bilim Akademisi'nin başına geçerek,... 1727'deki vefatına değin Londra entelektüel camiasına hükmetti.
A cette époque il est devenu maître au Monnayage, il est devenu un chevalier, après la mort de Hooke il a accepté la présidence de la Royal Society en 1703, et jusqu'à sa mort en 1727 il a dominé le paysage intellectuel de Londres.
Pek hoş ünvanlar.
Voilà de beaux titres!
Aşıklarının isimleri ve ünvanlarıyla pek ilgili değilim.
Je m'intéresse peu au nom et au titre des amants de Mlle Lindenthal.
Nasıl olduysa ona demokratik olmayan ünvanlar vermişti.
Quoi qu'il en soit, il lui a donné des titres qui ne sont pas démocratiques.
- Lütfen, düşük rütbeli bir Romulan askerliği zamanlarımdan beri ünvanları sevmem.
- Je n'aimais déjà pas les titres quand j'étais un humble Uhlan de la garde romulienne.
Bense, ünvanlarınızın bu insanlara, özgürlük vermek için var olduğunu düşünüyorum. Ve bu özgürlüğe sahip olmalarını sağlamak için gidiyorum.
Pour moi, votre place existe pour donner à ce peuple sa liberté et je vais m'assurer qu'il l'aura.
Ünvanınız, sizlere ülkemizin tahtında, hak iddia etme şansı verir ama insanlar, ünvanların cazibesine kapılmaz yiğitliğin peşinden giderler!
Ton titre te permet de revendiquer le trône de ton pays, mais les hommes ne suivent pas les titres. Ils suivent le courage.
Topraklar, ünvanlar, adamlar, güç!
Des terres, des titres, des hommes, du pouvoir, rien.
Harvard, ünvanlar, kıçım. Daha erken fark etmeliydim.
Harvard et Princeton, mon cul!
Bu hastahanede yönetici personele ünvanlarıyla hitap edilecek.
Ici, on s'adresse à moi en disant "directeur".
Sahip olduğu bütün ünvanlar geri alındı.
Il doit être dépouillé de tous ses titres.
Mesleki ünvanları seni yanıltmasın.
Te laisse pas impressionner par leur poste.
Çok değil, ama ünvanlarınız arasındaki farkı simgeler.
Je sais que ce n'est pas beaucoup, mais c'est surtout pour symboliser votre différence de niveau.
Efendim, bu odada bulunan herkesin ünvanları ve özel görevleri var.
Monsieur, chacun dans cette pièce a un titre et un rôle spécifique.
Samson ve takımı ünvanlarını perçinledi!
Samson et son équipe décrochent le titre!
Lütfen. İş yerinde ünvanlar yok.
Tu n'as pas besoin de me donner mon titre.
Sana daha önce de söyledim, ünvanlar bağımsız.
Je t'ai déjà dit que la hiérarchie ne signifiait rien
Hepsinin lanet ünvanları ve kısaltmaları da onlarla gitsin.
Ils peuvent avoir leur putain de titre et l'acronyme qui va avec - -
Ama, Majestelerinin emrine göre ; ... artık size olan güven ve sevgisi sona erdiği için tüm ünvanlarınız ve makamlarınızdan mahrum kalacaksınız.
Mais Sa Majesté demande que puisque vous ne bénéficiez plus de sa confiance, qu'on vous retire vos fonctions et vos titres.
Önerdiğim bu ünvanlar soydan gelen ünvanlar değildir ; bu ünvanlar zirve için bahşedilmiş ve sadece yüksek federal sorumluluğun makamlarına eşlik edecek ünvanlardır.
Je ne propose pas des titres héréditaires, mais des titres accordés au mérite et des titres qui accompagneront seulement des postes de haute responsabilité fédérale.
Evet, ünvanlarımdan birisi de o.
C'est un de mes diplômes.
Düğünümüzden sonra küçük oğullarımız eski ünvanlarla York, Gloucester ve Somerset ünvanlarıyla asilleştirilirler.
Après notre mariage, notre plus jeune fils sera anobli, et fait Duc de York, Gloucester et Somerset.
Ve bildiğin gibi şu anda çok kötü bir pozisyondayım çünkü Joe McCoy dışarıya çıkıp şampiyonluk ünvanlarıyla ilgili her türlü araştırmayı ve... -... çalışmayı yapacak.
Mais là, je suis en mauvaise posture parce que Joe McCoy va faire plein de recherches dans des choses comme les titres de champion...
Soruşturma ve şampiyonluk ünvanlarının geri alınmasıyla ilgili aktiviteden bahsediyorsun. Bu konu hakkında konuşmuştuk.
Vous parlez de l'enquête qui selon vous pourrait annuler les précédents titres des Panthers?
Bin tane iş ünvanları vardır herhalde.
Plus de 1000 titres.
Rütbelerin ve ünvanların bir önemi yok.
Les grades n'ont plus rien à voir.
Belgeler, ünvanlar, hesap numaraları bankalarındaki şifreler.
Actions, titres, numéros de compte, mots de passe.
Tüm askeri rütbeler, ünvanlar ve statüler iptal edilmiştir.
Tous les rangs, les titres et les statuts militaires sont annulés.
Sayın aristokratların ziyaret edilmesi gerek, yalnızca kutlama değil onlardan yeni ünvanlar da aldım.
Je dois aller voir les sénateurs qui m'ont adressé des compliments et de nouveaux honneurs.
Bass adını kirletmeyeceğin ve onu sirk ünvanlarına sahip bir aileye kaptırmayacağın konusunda sana güveniyorum.
Je compte sur toi pour ne pas déshonorer le nom de Bass et la laisser à une famille d'artistes de criques anoblis.
Sen de kimsin, ünvanların nedir?
Quelles sont vos qualifications?
Kıymetli oğullarım... Kardinaller ; Versucci, Piccolomini, ve Sanso'ya ünvanlar lütfedin ve Borgia manastırlarından, kiliselerinden ve piskoposluklarından makamlar verin.
Mes chers fils, les cardinaux Versucci, Piccolomini et Sanso se voient offrir des titres et des biens provenant de nos abbayes, monastères et évêchés.
... Versucci, Piccolomini, ve Sanso'ya ünvanlar lütfedin ve Borgia manastırlarından, kiliselerinden ve piskoposluklarından makamlar verin.
"... Versucci, Piccolomini et Sanso " se voient offrir des titres et des biens provenant de nos abbayes
Bence bu ünvanları kazanmak için bize güvenmeleri hiç adil değil.
C'est pas juste qu'elles puissent nous imposer ce genre de choses.
İngiliz soyluluk ünvanları çeşitlilikle dolar taşar.
La pairie britannique est une fontaine de diversité.
Ailemim ünvanları yok.
Ma famille n'est pas titrée.
Puanlarınızı ve ünvanlarınızı almadan evvel Scabbit ile irtibat kurar mıydınız?
Avez vous été contacté par Scabbit avant de recevoir vos points et statuts?
eğer peşine düşmezsek, bazı kısaltılmış ünvanların açılımı gibi boşuna ölmüş olacak.
Si nous ne la suivons pas, c'est comme s'il était mort pour rien lors d'un pré-générique de série tv.
Onları maaş derecelerinin üzerindeki yüksek pozisyonlara terfi etmezsin. Ya da onlara "Araştırma Asistanı" gibi ünvanlar vermezsin.
Tu ne les installes pas à un haut poste avec un meilleur salaire et ne leur donne pas des titres comme "Assistante de Recherche."
Evliyiz, mesleki ünvanlarımız beşer kere falan değişti.
On est mariés. Nos rapports professionnels ont changé, genre, 5 fois
Böyle adamların, ofisleri ya da ünvanları yoktur.
Les hommes comme lui, ils n'ont pas de bureau ou de titre.
Siz Amerikalılar bu ünvanları kurdele gibi dağıtıyorsunuz.
Vous les Américains donnez des diplômes dans les paquets de lessive.
Bash ünvanları pek önemsemez, yoksa verilecek Dük'lük ünvanını reddetmezdi.
Bash ne se soucie pas des titres, ou il n'aurait pas refusé le Duché offert par le Roi.
Kulağa çok önemli gelen çeşitli ünvanlarım vardı, ama aslında oraya pek gitmedim.
Le nom de mes fonctions sonnaient vraiment bien, mais je n'y travaillais pas vraiment.
Condé'tarifine uyan herkes, ünvanları ne olursa olsun, biz onu görene kadar tutuluyor.
Quiconque semble correspondre à la description de Condé, peu importe leur rang, est détenu jusqu'à que je puisse les voir.
Çocuklar adımı ve ünvanlarımı taşıyor böylece dokunulmaz olabilirler.
Mes fils portent mon nom, et maintenant mes titres.
- Amarise, bu sözlerin arkasında hiç dünya görüşü bulmadın mı? - Evet... kıç tekmele ve ünvanları sonra al.
- Ces mots ne t'inspirent rien?
Richland Giants ünvanlarını korumaya çalışacaklar.
La surprise, c'est leurs adversaires :