Şair traducir francés
1,025 traducción paralela
Şair olarak her konuda bilgili olmam gerekir, değil mi?
Le poète n'est-il pas concerné par tout?
- Bir şair. Tam karşımızda oturuyor.
Il est assis juste en face.
Gündüzleri kitapçı, geceleri şair oldum.
Un employé de bureau le jour, un poète la nuit.
Biri şair olarak, diğeri dedektif olarak.
Une en tant que poète et l'autre en tant que détective.
Kendisini bir şair olarak hayal ediyor ama sadece içerken.
Il fait des rimes quand il a bu.
Şair olan bir Amerikalı katil yok muydu?
N'y a-t-il pas un tueur américain poète?
- O şair mi? - Zaman verirseniz olacak.
Il le sera si vous lui en laissez le temps.
- Nasılsınız? - Bir şair değilim ama şemsiyem var.
Sans être poète, j'ai un parapluie.
Onu duydun şair efendi.
J'ai besoin de cet argent!
Anayasa, İnsan Hakları Bildirgesi, şiirler, şair Longfellow, aklıma ne gelirse işte.
La constitution, la Déclaration des droits, des poèmes de Longfellow, n'importe quoi.
Mahkemeye şair Congreve'in sözlerini hatırlatabilir miyim? Şiir mi okuyacaksınız? " Cennette nefrete dönüşen sevgi gibi öfke yoktur
Le poète Congreve a évoqué... l'amour changé en haine... et la fureur d'une femme méprisée!
O'nu etkilemek... O'na bir yazar, bir şair olduğumu söylemek istemiştim.
L'impressionner... lui dire que j'écrivais, que j'étais poète.
Ivan, ben de tam muhasebeciye senin ne kadar harika bir şair olduğundan bahsediyordum.
Je disais que tu récites bien les vers.
Umarım şair değilsinizdir Bay Thornton.
Vous n'en êtes pas un, j'espère.
Öfkeli şair Harry "Schoenhopper".
Harry "Schoenhopper", le poéte furieux!
- Şair gibi...
Il devient poète.
- Hayır şair öyle diyor.
- Non. Comment dit le poète? Qui sait.
Hep seninle değil. - Bir şair gibi sanki.
On a l'impression qu'il est ailleurs.
Bir şair olsaydım, "Evsizin Monoloğu" başlıklı bir şiir yazardım.
Si j'étais poète, je pondrais un petit poème et je l'intitulerais.. "Soliloque du sans-logis".
Saint Vincent caddesinde Bir şair ve isimsiz bir kız
En haut de la rue Saint-Vincent, un poète et une inconnue,
Bu şarkıyı yazdı şair Bir bahar sabahı
Un matin d'printemps l'entendra quelque part au coin d'une rue.
Christina Georgina Rossetti, şair, İngiliz, doğum 1830, ölüm 1894.
Christina Georgina Rossetti : Poétesse anglaise, née en 1830, morte en 1894.
Şair zekice cevaplamış :
Le poète répondit :
Yeter şair bozuntusu!
Silence, le rimailleur!
Şu oyunu yazan, şair bozuntususun sen.
Tu es le rimailleur, l'auteur de ce Mystère!
Şair olan sensin. Sen nasıl yazıyorsun?
Toi qui es poète, comment fais-tu?
Böylece, şair olmaya heves ettim.
Alors, je me fis de mon plein gré poète!
Şair, o senin karın!
Poète, c'est ta femme!
Sırf kara deriliyim diye şair olacak değilim.
C'est pas parce que je suis noir que je chante.
- Thénardier mi? Namı diğer Jondrette, şair Alvares, dramatik aktör Fabantou.
- Il faut quand même que je dîne, ce soir!
Asker. Ve şair.
Le soldat et le poète.
Bu soruyu bir çok kere cevaplamak zorunda kalsam da Sebastian Venable'nin, annesini içeren küçük bir arkadaş grubu dışında neredeyse hiç bilinmeyen bir şair olduğunun farkına varmak hâlâ biraz şaşırtıyor beni.
Combien de fois ai-je dû répondre à cette question! Cela me choque de constater... que Sébastien Venable, le poète n'était connu... que d'un petit cénacle d'amis, et de sa mère.
Oğlunuz şair miydi?
- Votre fils était poète?
Sebastian bir şair olarak tanınmadı.
Sébastien ne s'était pas fait un nom comme poète.
Bir şair cümlesi.
C'est déjà une phrase de poète.
"Güzellerin güzeli," diyordu şair... "şehirler arasında birinci, tanrıların evi, altın Roma."
"De toutes les choses, la plus belle, a dit le poète... la première des cités et la demeure des dieux, telle est Rome la dorée."
Şair, kaç gündür hiç yumurta yemedim.
Poète, il y a des jours que je n'ai pas eu d'œuf.
Senin hakkında yanılmışım, şair.
J'avais tort à ton sujet, poète.
Sizce şair, bu dizelerle ne anlatmaya çalışıyor?
Qu'a voulu exprimer le poète, dans ces vers?
O bir şair, bir bilgin ve kahraman bir savaşçıydı.
C'était un poète, un érudit et un guerrier redoutable.
Bu en sevdiğim şair.
C'est mon préféré.
Bayan Concetta bu, en sevdiğim şair Aleardi'nin şiirleri.
Mademoiselle Concetta... C'est Aleardi, mon poète préféré.
Ve şair ; doğayla çatışarak değil de, onunla uyum sağlayarak gelişen bir... uygarlığa aitti.
Et le poète appartenait à une civilisation qui se développait en accord et non en opposition avec la nature.
senelik bir kere, sanayiciler bile, doğal fenomenleri ölçen adamlar, kar payıların köleleri, şair oluyor.
Une fois par an, même les industriels et les hommes qui mesurent les phénomènes naturels et se font les esclaves des dividendes deviennent poètes.
evet, sanayicilerin sesleri tarafsızların rolüne giren sesleri, şair oluyorlar şiirsellik saf şekil ( form ) olması şartıyla, inatçı formalizmın sesi!
Oui, voix des industriels voix de la feinte impartialité. Ils deviennent poètes à condition que la poésie soit pure forme, voix de l'incoercible formalisme!
onu size demeliyim, en büyük görevim budur, çünkü, yoldaşlarım ve düşmanlarım, politika ve şair adamlarım, devrim tek bir savaşı istiyor, ruhları savaşı sürdürsünler, geçmiş zamanına bıraksınlar
Vous dire cela est mon ultime et mon plus grand devoir, car, camarades et ennemis hommes politiques et poètes, la Révolution veut une seule guerre, celle que livrent les esprits qui abandonnent au passé
Ama Colin hadi ya tek istedikleri bir şair, bir âşık veya bir serseri olmaksa?
Mais, Colin, et s'ils ne veulent qu'être poètes, amoureux ou même clochards?
Ben yalnızca şair olan
- Pardon.
Milady... hoşçakal, şair.
Adieu, poète...
Hem kahraman hem sair oldun!
Tu es un héros, mais aussi un poète!
- Şimdi ben şair mi oluyorum?
Ça fait de moi un poète?