Şaman traducir francés
1,236 traducción paralela
bir ruh çağırma toplantısında... şaman duyumsal bir paniği yönetir.
Durant la sceance le Shaman mène une sensuelle panique.
Şaman nedir?
C'est quoi un chaman?
Hintliler der ki ilk şaman seksi icat etti..
Les indiens disent que le premier chaman a inventé le sexe.
Alkol bir şamanın bilgeliğinin bir parçası mı sizce?
- Et l'alcool? C'est une partie de l'attitude de chaman?
Bay Krieger, Bay Morrisonu gerçekten bir şaman olarak görüyor musunuz?
Mr.Krieger, vous considérez vraiment Mr. Morrison comme un chaman?
Bir şaman ya da bir büyücü eksik vücut parçalarının neye hizmet ettiğini bilir.
Un sorcier ou une sangoma sauront à quoi servent, les parties du corps qui manque.
Bir şaman bul ve bu konuda onunla konuş.
Vous devriez voir un sangoma, et lui parler de ça.
Her şey söylenip yapıldıktan sonra, şamanın tek istediği eve dönmekti.
A la fin, tout ce que le shaman voulait était de rentrer chez lui.
Belediye başkanı Dinkins'in danışamanı oldu.
Il est conseiller auprès du maire Dinkins.
Şaman, bir çeşit sarhoşluk yaşar, düşler ve halüsinasyonlar görür, ve onları yorumlar.
Je sais. Quand un chaman se drogue, il a des hallucinations et les interprète.
Bu, Vaçutu şamanının oku.
C'est une flèche du chaman wachootoo.
Vaçutu şamanı, yani büyücüsü, kabilelerarası evliliğe karşı gelmişti.
Le chaman wachootoo, ou sorcier, est contre le mariage intertribal.
Vaçutu şamanının oku.
Une flèche du chaman wachootoo.
- Doktoru, şamanı, L.A.! ı unutabiliriz.
Oublier Doc, le chaman, L.A...
Bir şaman asansörde burnumu tuttu.
J'étais coincé dans l'ascenseur avec un sorcier indien qui me tenait le nez.
Amazon şamanı Wanu, birkaç dakika önce bir kalp krizi geçirdi.
Wanù, l'lndien de la Forêt Amazonienne, arrivé hier à Paris, a eu une crise cardiaque, il y a quelques minutes.
Ve o gece, tamtamların ve ateşin eşliğinde yapıIan eski bir törenle, kabilenin şamanı, oğlana çok büyük anlam taşıyan bir yüzük hediye etti.
Cette nuit-là, au cours d'une cérémonie rituelle Ie sorcier de la tribu lui remit une bague d'une très grande importance.
- Saman Yığını!
- Gerbier!
- Benim Saman Yığını.
- Eh oui.
Saman Yığını biraz kilo verdin ha?
Gerbier, on prend un peu de poids?
Benim saman nezlem var.
Mets-le là.
Rock saman alevidir, bebek, ve senin rockın ölüyor.
Le Rock c'est le sexe, ton rock il s'étiole.
Biraz saman getir.
Apporte-moi de la paille.
Biraz daha saman getir.
Encore un peu de paille.
Saman kalmadığında atlar dövüşürler.
Quand y a plus de foin à l'écurie, les chevaux se battent.
Saman veya ahırlar?
Du foin? Une écurie?
Şu çirkin, saman kafalı soktuğumun orospu çocuğu Nazileri!
Ces sales Nazis... ces enfoirés de salopards de boches!
Benim ekipte iki adam var, arpa çuvalıyla saman yığınını ayırmazlar.
Dans mon équipe, j'ai deux incapables infoutus de reconnaître un sac d'orge.
Hayır, ama silah işinden alacağın 300 bin papelle pek çok saman ve İran halısı alabilirsin.
Non, mais... 300000 $ de cette vente d'armes vous achètent pas mal de foin et de tapis.
Ama geçmişi yine karşısına çıkmıştı. Tıpkı Toskana'daki şu yeni ortaya çıkan mağaralarda... çocukların içeride... saman yakarken keşfettiği duvarlara çizilmiş eski resimler gibi.
Mais voilà que le passé rejoignait le présent comme dans les grottes qu'on venait de découvrir en Toscane, où des enfants avaient allumé un feu de paille et vu de vieilles images sur les parois.
"Doğaya karşı" işledikleri suçun üzerini saman yığınlarıyla gizlemeye çalışıyorlardı.
Notre règlement cantonne les "actes contre nature" au grenier à grains.
Hapsi boyluyorsun, saman kafa.
C'en est fini de toi, imbécile.
Pekala, saman nerede?
Où est donc la paille?
Samanı altına dönüştürebiliyorum dostum.
Je peux filer de la paille en or, mon cher.
Bir iğneyim ben, biliyorsun istemedim asla bir saman yığını olmayı istemedin mi hiç kalbini ikiye bölmeyi
l'm a needle, you know Never want to be a haystack Don't ever want to break your heart in two
- Benim büyüdüğüm yerde samanlıklarda bir sürü saman balyası vardı.
- J'ai grandi à la campagne. On se roule dans les meules de foin.
Hayır, boş veriyorum Saman üzerinde uyurken.
Je dormirai dehors sur un lit de paille.
Kurumuş mısır, saman, hacı kıyafetli adamlar. Bir de bu kocaman canlı hindi...
Blé, paille, des gars en pionniers... et une belle dinde bien vivante.
Saman sapı adeta!
C'est comme du vieux foin.
Şu saman yığınının tozunu atalım!
On va la secouer un peu!
Oh, hiçbir şey, ama kocaman bir saman yığını.
- Du foin, c'est tout.
Orada hiçbir şey yok. Sadece kokmuş saman var.
Il n'y a rien là, ce n'est qu'une grange.
Bu doğru. Bu çiğ saman saplarıyla doldurulmuş.
C'est vrai, c'est plein de foin.
Centaurlar saman yemez.
Les centaures n'en mangent pas.
Bunu saldırıya uğradığımız yerde bulduk. İçinde saman filizleri var.
On l'a trouvé sur le lieu du crime, c'est plein de foin.
- Centaurlar saman yemezler.
- Les centaures n'en mangent pas. - N'en mangent...
Hey, herşeye rağmen saman alevi olabilirsin, dostum.
T'en sais rien, tu pourrais n'être qu'un feu de paille.
Sen bu şehre gelmiş en iyi beyzbol oyuncususun. Aniden saman alevi gibi parlayıp sönen Primo gibi biri numaran konusunda sana güçlük çıkarıyor. Sen yıldızsın.
Tu es notre plus grand joueur et tout d'un coup, cet esbroufeur de Primo vient t'emmerder avec ton numéro!
2,000 insan ve 20,000 ducat bir saman çöpü paylaşmak uğruna.
Deux mille âmes et vingt mille ducats pour trancher la question de ce bout de terrain!
Gerçekten büyük kişi büyük gerekçe olmadan harekete geçmez. Ama şerefi uğruna saman çöpünde bile çatışma nedeni bulacak kadar büyüktür.
La vraie grandeur n'est pas de s'émouvoir sans grand motif, mais de trouver un motif de querelle dans un fétu de paille quand l'honneur est en jeu.
Eroin, morfin, saman.
Héroïne. Morphine, fourche.