Şarap mı traducir francés
1,866 traducción paralela
Şarap mı? Ben sana ona şarap içir demedim ki.
Je t'ai pas dit de lui faire boire du vin.
- Şarap mı?
- Vin?
Kırmızı şarap mı, yoksa neymiş bu, viski mi istersiniz?
Du vin rouge ou une goutte de... whisky?
Ucuz şarap mı yapalım yani?
- Pas cher. Ça reste nos raisins.
Geçen hafta tüm paranı kaybettin, Ama bakıyorumda şimdi çok iyimsersin Sebebi yeni şarap mı?
La semaine dernière, tes économies étaient à sec, mais maintenant, tu es optimiste à cause de ton nouveau vin.
Daha şarap isteyen var mı? Ben alabilirim. - Evet, lütfen.
Un peu plus de vin?
Orson, tatlım, Melina'ya bir bardak daha şarap verir misin?
Orson, tu veux bien resservir du vin à Melina?
Şimdi markete gidip biraz şarap alacağım, böylece, emekliliğini kutlayabiliriz.
Je vais aller acheter du vin, et on va célébrer votre retraite.
Öte yandan, onların ne yaptığını öğrenirseniz, size çok güzel bir şişe şarap alacağım.
A l'inverse, Si l'un de vous entend quoi que ce soit sur eux Il y aura une très bonne bouteille de vin pour lui.
Şarap kadehlerimi, çarşamba akşamları yaptığımız poker oyunlarını, Mets ve Rangers maçlarına gitmeyi ve manzarımı seviyorum.
J'aime mes cours d'œnologie, mes parties de poker du mercredi, j'adore aller voir les Mets et les Rangers et j'adore ma vue.
Bir kadeh şarap alır mısın?
Tu veux pas un verre de vin?
Baba. Biraz daha şarap alır mısın?
Père, bois un peu de vin.
Şarap bölgesinde kolay hatun bulmak isteyen çok uyanık var. Demek vajina kalecisi olacağım.
Pourquoi si triste, Mme Smith?
Satın aldığımız şey sadece yemek ve şarap değil gördüğümüz hizmet ve bize davranılış şekli aynı zamanda.
On paie pas seulement la nourriture, mais aussi le service et l'accueil.
Daha önce hiç 1500 dolarlık bir şarap tatmamıştım.
Merci. Je n'avais jamais goûté une bouteille de vin à 1 500 $.
Sinemaya gizlice şarap soktuğumuzda yanımızdaydı.
Je sais qu'on en avait un quand on buvait devant un film.
Andrea, biraz daha şarap lazım.
Je dois aller chercher du vin.
Ben de bir şarap açıp, hoş bir konuşma için zemin hazırlayacağım.
Donc, je vais ouvrir une bouteille de vin et avoir une discussion sympa.
Alkolü biraz fazla kaçırmışım sanırım. Fazla yemek yiyemedim, üstüne bir sürü de şarap içtim.
Il y avait tant d'alcool, je n'avais pas mangé et j'ai trop bu.
Güzel bir şarap aldım.
Je nous ai pris une bouteille de bon vin.
Sana biraz şarap ayırırım.
Je te mettrai du vin de côté.
- Şarap ve tabii ki bir sürü alkolsüz içecek aldım.
- J'ai du vin ou... bien sûr une multitude de boissons non-alcoolisées.
Biraz şarap aldım.
J'ai pris une bouteille de vin et...
Bize geldikleri geceyi hatırla. Bana bir şişe şarap vermişti.
Tu te souviens le soir où il m'a offert le vin?
Şarap ve peynirle dolu hediye sepetini açtım.
" J'ai ouvert un panier-cadeau de vin et de fromage.
Peki, bir şişe şarap daha alacağım.
Je vais chercher une autre bouteille.
Benim satın aldığım ve sizin yolda takside içtiğiniz şarap şişesi.
La bouteille de vin que j'ai achetée et que vous avez bue dans le taxi.
Evet, bazen şakalarımın iyi bir şarap gibi yıllanmasını severim.
Parfois, j'aime laisser mes blagues se bonifier comme un bon vin.
Yeni bir kasa şarap açtım.
Je viens d'ouvrir un cubi de vin.
Kutsal mekanımızda, ekmek ve şarap takdis edilince, ekmeğin bütün özünde, Yüce Lordumuz İsa'nın bedenine girerken değişiklik olur. Aynı şekilde şarabın da özü, onun kanına karışırken değişir.
par la consécration du pain et du vin pendant la Sainte Messe, se produit une transformation dans toute la substance du pain qui devient le corps du Christ Notre Seigneur, et une transformation dans la substance du vin, qui devient Son sang.
Bir bardak şarap koydun, biraz mısır aldın.. ... Ve tv izlerken uyuyakaldın..
Tu t'es servi un verre de vin, tu as mangé du pop-corn... et tu t'es endormie devant la télé.
Bunu dışında, şarap baş ağrısı, peynir de gaz yapıyor.
De plus, le vin m'assomme et le fromage me fait trop péter.
- Bir şişe şarap açacağım.
- Je vais chercher du vin.
- Biraz şarap alalım.
- Buvons un peu de vin
Bir süredir beyaz şarap rejimindeyim. İlişkimi kurtarmaya çalışıyorum.
Je m'étais mis au vin blanc, pour sauver mon couple.
Kız arkadaşım çok fazla esrar ve beyaz şarap içtiğimi düşündüğünden dolayı benden ayrıldı.
Ma copine m'a quitté, d'après elle, je fume trop d'herbe et je bois trop de vin blanc.
Biraz daha şarap alır mısınız?
- Champagne?
Su, su, su buralarda şarap var mı?
De l'eau, de l'eau. Il y a du vin?
Şarap döktüm. Eşim beni affetmiyor.
J'ai renversé du vin et ma femme ne m'a pas pardonné.
Bir kasa kırmızı şarap, özel sıkım.
Une boîte de réglisses emballés individuellement.
Sanırım sonunda kendi markamızı yapabileceğimiz bir ucuz şarap arazisi buldum.
Je pense avoir enfin trouvé du vin bon marché pour faire notre mélange.
Berjerak denilen biryerde bu küçük şarap bağını ararken kayboldum...
J'avais conduit toute la matinée. Je m'étais perdue en cherchant un vignoble près de Bergerac.
Bardağındaki şarap biter bitmez dönmüş olacağım.
Je reviens tout de suite, finissez votre verre.
Ona şarap sınıfında kırmızı ile katılacağımızı söyle.
Dis-lui que nous avons un rouge pour la catégorie de vins de table.
Buyüzden, neden biraz şarap almıyorsun? Seninle Walker bağcılığın reyonunda buluşalım, Nerede-nerede-herneredeyse.
Fais-toi servir un verre et je te retrouve du côté des Walker, où qu'ils se posent.
Şarap için heyecanlı mısın?
Toute excitée par ce vin?
Sizinle bir anlaşma yapalım- - Ben sizin otelinize Bir kasa Pinot göndereyim Belki şarap listenize bizim markamızıda alabilirsiniz.
Faisons un marché, j'envoie une caisse de notre Pinot à votre hôtel, si vous nous mettez sur votre carte.
Umarım şarap çok başarılı olur. Gerçekten bunu isterim. Luc?
J'espère que le vin marchera bien, sincèrement.
Bak, gerçekten, Onu şu şarap etiketini yapmaya ben zorladım.
Je l'ai vraiment poussé pour cette étiquette de vin.
"Şarap Gözlemcisi" dergisinden Jennifer Knox şarabımızla ilgili inceleme yazısı hazırlamak istiyor...
Jennifer Knox de "Wine Spectator" veut faire un papier sur notre Réserve Côtière.
Bazen dışarı çıktığımızda yemekle birlikte bir kadeh şarap içerdi. Ama hepsi o kadar.
Quand on sortait elle prenait un verre de vin au dîner mais c'est tout.