English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ A ] / Acıdı

Acıdı traducir portugués

4,318 traducción paralela
... milyon katı acıdı.
Foi uma dor inqualificável.
Canı acıdı mı?
Sofreu?
Acıdığını biliyorum.
Eu sei que dói.
Oh, bu son saniye sayıları büyük bir acıdır.
Essas coisas de última hora são terríveis.
- Gerçekler acıdır Lois.
Bem, sabes, Lois, nunca é fácil ouvir a verdade.
Buna "Acıdı be" diyorum.
Este aqui chamo-lhe de :
Herkesin bana acıdığı bir gün.
Tiveram pena de mim.
- Ne kadar acıdığını unutmuşum!
- Esqueci-me como isto doía.
Aman Tanrım, çok acıdı!
Meu Deus, isso doeu!
Acıdı mı?
Aleijei-a?
Cennetten düştüğün zaman canın acıdı mı?
Doeu quando caíste do céu?
Acıdı mı?
- Doeu...
Acıdı, başım acıdı ama...
Isso dói, senhor.
Yapma- - Acıdı!
Não... Queimou.
D Kanadı, bir araya gelme, kapılar açılıyor!
Ala D, celas a abrir!
Zürafanın büyük, dışa çıkık gözleri ona panoramik bir görüş açısı sağlar ve bu sayede yırtıcıları kolaylıkla tespit eder.
Os grandes e salientes olhos da girafa dão um campo de visão panorâmico, tornando-as boas em detectar predadores.
Herkes polis bölgesinin dışında senin tutuklanmanın açıklandığı bir basın konferansındalar.
Estão todos lá fora, numa conferência de imprensa a anunciar que foste preso.
Bunu da o formda okuyamazsınız çünkü o basılmış kağıdın hiçbir yerinde sizin aptal olduğunuz açık bir şekilde belirtilmiyor.
Talvez não consiga ler isso no formulário, talvez não, porque em nenhum lugar da impressão está destacado que você é um inútil.
Deb beni öyle inişli çıkışlı bir duruma soktu ki tanıdık bir alana gelmek hoşuma gidiyor açıkçası artık.
A Deb fez-me sentir como numa montanha-russa. Sabe-me bem chegar a um território familiar.
Polise niye gitmediğimi açıklamak bile istemiyorum. Baştan aşağı yasa dışı bir şey ama bir numaranın izini sürmeni istiyorum.
Nem quero explicar-te porque não posso ir à Polícia e sei que é ilegal, mas preciso que me localizes um número.
Açıkçası tanıdığım Hannah McKay Miami'ye dönme riskini almayacak kadar akıllı biri.
Sinceramente, a Hannah McKay que conhecia seria demasiado inteligente para arriscar voltar a Miami.
A.Ş. "Aile içi Şiddet"'nin açılımıdır.
V.D. significa "Violência Doméstica."
Hayatımda tanıdığım en tatlı en cömert en açık yürekli, en verici ve en düşünceli insansın Sam Wilson.
És a pessoa mais doce... Mais generosa... Aberta, entregue...
Bradovich'i tanıdığın açıkça belli olduğu hâlde onu tanımıyormuş gibi yaptın.
Fingiu não conhecer o Bradovich quando, claramente, o reconheceu.
Muhteşem, tamam bu senin deponun otomatik genişlediğinden bahsettiğin kısım dışında her şeyi açıklıyor.
Óptimo! Bem, isso explica tudo, excepto aquela parte, quando disse que a Warehouse se expande automaticamente.
Lütfen biri bana işsiz, hiç dışarı çıkmayan ve resmi olarak ölü bir adamın kendisinin dikkatini çekmek için kavga eden, bir de değil, iki ateşli kadını nasıl bulduğunu açıklasın. Hayır, JT.
Alguém me pode explicar por favor, como é que um desempregado, que nunca sai e está oficialmente morto, consegue fazer duas mulheres atraentes lutarem pela sua atenção?
Şimdiyse uzun süredir kilit altında tuttuğun kalbini tekrar açıyorsun ve bu çatlak herif, yeniden güvenli ve tanıdık olan ama aslında ihtiyacı olmadığı veya aslında istemediği hâlde, bir ilişkiye başlamak istiyorsa, senin bağının ne kadar eşsiz olduğunu göremiyordur.
E agora abriu de novo o seu coração, depois de o ter trancado durante tanto tempo e esse idiota, não vê o quão única é a vossa ligação, se estiver tentado a voltar a uma relação segura e familiar, mas que não é o que ele realmente precisa ou quer.
- Pencereni aç da dışarı bak, lan.
- Olha pela tua janela, Ian.
Bu saatte genelde açık mıdır?
Costuma estar ligada a esta hora?
Aslında ona acıyorum. 11 Eylül'de 19 tanıdığını kaybettiğini biliyor muydunuz?
Sabem, sinto-me muito mal por ele. Sabiam que ele conhecia 19 tipos que morreram no 11 / 9?
Babacık hazır dışarıdayken bebek beziyle acılı sos da alır belki. Bitmek üzereler çünkü.
Enquanto estiver fora, talvez o papá deva comprar fraldas e molho, porque já está a acabar.
Evsiz bekar bir bayan tanıdığın varsa, piyasaya açığım.
Se conheceres senhoras solteiras e sem-abrigo, eu estou no mercado.
Gümüş karıncalar yön bulma uzmanıdır. Güneşin açısından yerlerini hesaplarlar.
As formigas prateadas são navegadoras experientes, utilizando o ângulo do sol para calcular a sua posição.
Ta ki S.H.I.E.L.D. olanları tam olarak açıklığa kavuşturuncaya kadar.
Não até a SHIELD descobrir o que está acontecendo.
Gomez acımasız bir polisti ama bugünkü kartel işinde kendisini bambaşka bir boyuta taşıdı.
- O dinheiro faz isso. O Gomez era um polícia violento, mas está muito pior, agora que tem o seu próprio cartel.
Plastik kaplı iskambil kağıdı her şeyi açıklıyor.
Uma carta de um baralho de plástico explica tudo.
İskambil kağıdı cinayet silahının nasıl ortadan kaybolduğunu açıklıyor.
Uma carta de baralho pode explicar porque a arma do crime desapareceu.
Dışarısı soğuk ve tüm pencereler açık.
Está... - Frio e as janelas estão abertas.
Sonra kaleci açılmaya başladı ve direğin üstünden dışarı vuracağını düşündük.
Depois o redes avançou e nós achámos que ele a ia mandar por cima da barra.
Yani böyle kamburunu çıkarıp konuştuğun zaman seyirciyi dışlamış olursun ama rahat ve açık olursan onları davet edersin.
Quando estás todo curvado, afastas o público. Mas, se estás relaxado e aberto, convida-los a entrar.
Tanıdığın en acınası insanım ben!
Sou o tipo mais patético que já conheceste!
Bakış açısıdır. Görüntüde olmayan tuhaf, sıra dışı şeyleri de bulmak için tetikte olmayı kendine öğretmelisin.
Tem de treinar a estar alerta ao bizarro, invulgar... do qual não tem lugar, num quadro harmonioso.
Washington, D.C Açık Satranç turnuvasına hoş geldiniz.
E bem-vindos ao Aberto de Xadrez de Washington, DC
Açık bir tanık saf dışı bırakma oyunu.
É adulteração de testemunha.
Pekâlâ, Bir halıyı saat 03.00'da rulo yapıp dışarıya çıkartıyor, burada ki masum açıklama bu mu?
Qual é a explicação inocente para enrolares um tapete e levá-lo para fora do apartamento às 3 da manhã?
Bu, acımasız ve kasıtlı bir saldırıdır.
Foi um brutal, ataque premeditado.
"Haksızlık yapan kişi, acı çektirdiği kişiden çok daha fazla yaralıdır."
'Quem comete uma injustiça... É sempre mais infeliz que o injustiçado.'
Gözünü dört aç, sıra dışı bir şeye karşı tetikte ol.
Por isso olhos... Olhos abertos, procure por algo fora do normal, já percebi.
Kadının survivalist olması, bir kulübede yaşıdığını açıklıyor.
Ser sobrevivencialista explica o facto de ela viver numa cabana.
Yasa dışı kanun infazcısı Tom Marwood ceza adaleti sistemini eleştiren basın açıklamasının videosunu bu sabah internete yükledikten sonra kendisini bulmak için Londra'da büyük bir polis araştırması başladı.
Uma enorme busca policial está a ser levada a cabo em Londres para encontrar o justiceiro, Tom Marwood após a publicação online de um vídeo, hoje de manhã. Marwood, na sua declaração, acusa o sistema judiciário de falhar...
Bu yüzden dışarı açılmanın vakti geldi Barton.
Por isso tem de ser divulgado, Barton.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]