Ahlâki traducir portugués
144 traducción paralela
"Bu kadın ahlâki açıdan yaptığı işe uygun değildir".
"Esta mulher é moralmente inadequada para o cargo."
Birincisi, benim ahlâki yönüm. İkincisi ise, daha karmaşık bir şey... Seninle konuşurken, net bir şekilde sezemediğim bir şey.
a primeira, é a minha moral... depois, há uma coisa confusa dentro de mim... que talvez eu só consiga resolver conversando.
Bu nedenle savaşı, olabildiğinde çabuk bitirmek herkesin hassasiyet gösterdiği ahlâki bir sorumluluktur.
Despachar tudo o mais depressa possível é uma responsabilidade moral que diz respeito a todos.
Cinayetin, var olan dünya düzenini bozacak bir ahlâki yanlışIığı içerdiğini bilmiyor musun?
Não sabes que o homicídio acarreta um imperativo moral que transcende qualquer noção do livre arbítrio universal inerente?
Farklılık, ahlâki ve entelektüel üstünlük meselesidir.
A diferença, é uma questão de superioridade
- Öyle mi düşünüyorsun? Çünkü sadece kişisel ve profesyonel ahlâki değerlerim olduğu için mi?
Só por eu ter... ética pessoal e profissional?
Onun ahlâki temeli, arka sokaktaki tutucu Pazar okulunda, Peterborough veya Rugeley'de, ya da benzeri berbat bir yerde verilen ikiyüzlü vaazlardır.
A sua moralidade é conversa hipócrita de catequese apanhada em Peterborough ou Rugeley, ou em algum sítio terrivelmente feio.
Kaptan, Federasyon'da hayran olunacak çok şey var, ama ona bağlı olmayan gezegenlerle ilişkilerinde ahlâki bir korkaklığı var.
Capitão, há muitas coisas para admirar na Federação, mas há covardia moral nos procedimentos com planetas não aliados.
Ahlâki kurallar daha gelişmiştir. Ve toplum daha düzenlidir.
O código moral é mais forte, a sociedade é mais... estável.
Çok ahlâki bir şey değil.
Não é uma grande questão moral.
İnsanlığı, aklınızdan geçen... şeytani planlardan korumak ahlâki zorunluluğum.
É meu dever moral proteger a humanidade de qualquer plano diabólico que vocês tenham em mente.
- Bundan kazanç elde etmem ahlâki açıdan doğru olmaz.
Seria moralmente errado lucrar com isso.
Ahlâki çoğunluğa göre hareket ediyorsunuz. Gerçek hayattaki şiddetin suçunu eğlence sektörüne yıkamazsınız.
Pode-se lá culpar a violência da vida real num simples filme!
Ama ahlâki açıdan daha yüksek bir yerde olduğuna inanıyorum.
O que fiz foi, tecnicamente ilegal, foi.
Bu sahiden ahlâki bir tavan olur.
- Isso é um elevar moral.
Ama Kate belki ahlâki yönden reddetmiştir.
Talvez a Kate recuse por questões morais.
Bunda ahlâki olmayan bir durum var mı?
Tem consciência desse direito?
Ahlâki, kanuni, tıbbi tatbik felsefi, psikoloji, kamu politikası ve dini açıdan ciddi düşünceler var ve bütün bu mevzuları 2 dakika 46 saniye içinde size açıklamaya çalışacağım.
Consideremos a ética, a legislação... a medicina, a filosofia, a psicologia, o interesse público e a religião... temas que pretendo explorar nos próximos 2 minutos e 46 segundos.
Ahlâki üstünlük taslamandan bıktım.
Estou a ficar farto de toda essa superioridade moral.
Bizim yüksek ahlâki değerlerimiz olmalı Henry.
Devemos manter-nos num nível mais elevado, Henry.
Zamparalık, hâneye tecavüz, bile bile ahlâki değerlere itaatsizlik ve birinin saflığını kullanarak zinâ yapmakla suçlanıyorsun.
É acusado de devassidão, violação, heresia. Fornicação com uma noviça.
Vatikan beni buraya bazı ahlâki sorunlarla ilgili olarak gönderdi.
O Vaticano enviou-me para lidar com problemas morais.
- Ne tarz ahlâki sorunlar Psikopos?
- Que tipo de problemas morais, bispo?
Ahlâki değerlerimize karşı yapılan bir çeşit isyandır.
Uma rebelião contra os nossos costumes e a nossa moral.
Her iki partide de burunlarının dibindeki bu duruma uzak durmaya çalışan değerli politikacılar var. Çünkü doğruluğunu kabul edip, onayladıklarında büyük değişiklikleri zorunlu kılacak olan manevi ve ahlâki tedbirlerin kaçınılmaz olacağını biliyorlar.
Há boa gente, na política, em ambos os partidos, que tem isto em vista porque admite e reconhece que o imperativo moral de fazer grandes mudanças é incontornável.
Sonuçta, bu politik bir mesele değil daha çok ahlâki bir mesele.
Em última análise, isto não é propriamente uma questão política mas muito mais uma questão moral.
Amerika ahlâki bir karar verdi.
A América tomou uma decisão moral.
Ben bunun ahlâki bir mesele olduğuna inanıyorum.
Acredito que isto é uma questão moral.
Ahlâki değerleri olmayan bir sürtük.
Ela é uma vadia sem moral.
- Şeytan Wallace. Veronica'nın da kötülerle ve ahlâki açıdan çökmüşlerle işi olmaz.
- O Wallace Mau, e sei que Veronica Mars não alinha com os maus e corruptos.
Sonuçta aynaya baktığımızda gördüğümüz kendimiziz. Kendi ahlâki değerlerimizi kendimiz belirleriz.
O que eu quero mesmo dizer é que, em última análise, somos só nós no reflexo do espelho, e só somos nós que determinamos o nosso próprio valor moral.
- Peki ya ahlâki değerler?
E os valores?
Kendi türünü korumak için ahlâki bir zorunluluğu üstlendin.
Você agiu num imperativo moral para proteger a sua espécie.
Bob ahlâki açıdan bozulmuş.
O Bob é moralmente mau, no mínimo.
Sen olsaydın, ahlâki açıdan doğru olan, farklı bir tercih mi yapardın?
Então tomarias outra decisão? Uma moralmente "não má"?
Ahlâki pusulanız daima kuzeyi gösteriyor.
A sua bússola moral aponta sempre para norte.
Ahlâki konuların.
Para a moralidade.
Sizin gibi havalı bir beyefendi, bazı ahlâki kuralları gericilik olarak yorumlayabilir ancak bu kuralları ben koymadım.
Estes escrúpulos podem parecer provincianos para um senhor de ar tão altivo, Mas não fui eu quem inventou estas regras.
Çünkü... Onların ahlâkî görüşlerinden oldukça şüpheliyim de... Fazlasıyla rahatlar.
Porque... suspeito que a moralidade delas possa ser algo liberal... algo leviana.
İnsanların en iyi yanlarının öne çıktığı gerek ahlâkî, gerek düşünsel, gerekse de duygusal muazzam bir hava vardı.
Houve uma enorme intensificação da vida moral, intelectual e emocional. O lado melhor das pessoas destacava-se.
Kendin olmalı... ve kendi ahlâkî seçimlerini yapmalısın... cesaret gerektirse de.
Tem que ter personalidade... e fazer as suas próprias escolhas... mesmo quando não esperam...
Leonard Zelig kötü bir ahlâkî etki yaratıyor.
ASSOCIAÇÃO CRISTÃ " Leonard Zelig é uma má influência moral.
Arkadaşlarına, Zelig'in... hâlet-i ruhiyesinden endişe ettiğini söyler. Durumu tutucu ahlâkî yargıdan... dolayı kötüye gidiyor gibi görünmektedir.
Particularmente, diz aos amigos que se preocupa com o estado emocional de Zelig... que parece estar a deteriorar-se... sob o peso do conservadorismo moral da opinião pública.
Çünkü bizim ahlâkî sorumluluklarımız var, bir söz verdik.
Temos a obrigação moral. Nós prometemos.
Bu çok saçma ve aynı zamanda hiç ahlâkî değil!
Isso é um absurdo... e antiético!
Ahlâki inançlarından dolayı Majesteleri'nin dikkati dağılmaya başlıyor diye düşünüyorum.
Começo a achar que sua Majestade...
"Bir embesilin ahlâkî yapısına sahip, içi pislik kaynayan tek binimlik eşek"?
"burro infectado com pus com a fibra moral de um irrigador descartável"?
Bu işi, onun 8 yaş fantezisini yatıştırmak için yapıyorum ve sen bunu ahlâki açıdan hatalı buluyorsun.
- e achas isso moralmente condenável.
Ahlâkî mi sence?
Seria ético?
Senin ahlâkî sınırın bu.
Essa é a tua obrigação ética.
İspatlanmamış bu bölümü çıkarmak, nihayetinde akıl kârı olmaz,... en kötü ihtimalle, gayrı ahlâki olur.
Espera.