Alıma traducir portugués
1,565 traducción paralela
Al. Tek başıma dönerim.
Tome, eu regresso no meu carro.
Çantayı alın, bir kiralık dolaba koyun.
Traz a mala, põe-ma num cacifo.
Ahmed Carim Cemaati'nin nasıl üyesi olduğun konusundan.
Talvez queiras dizer porque te tornaste membro de Al Ma Juruja?
- Seryozha, telsizi al yanıma gel!
- Seryozha, vem aqui com a rádio!
Bunu alıp, laboratuardaki bir arkadaşıma vereceğim.
Vou levar isto e dar a um amigo no laboratório.
Ceketimi alıp geliyorum.
- Euh... Tou ma vestir.
- son çare olarak yanıma alıyorum.
- Lá está. - Está bem, obrigado, Moss.
Ama, hayatıma alışmak zorunda olan bir tek sen yoksun, fark etmedin mi?
Mas já reparaste que não és só tu que tiveste que te adaptar ao que eu fiz da minha vida?
Tamam, yanıma bir ekip alıp oraya gidiyorum.
Vou levar comigo uma equipa até lá.
Tony Almeida bakıma alındı.
O Tony Almeida vai ser trazido para cá.
, Bir çanta alın nakit bir sürü ile doldurun, sonra bana geri getirmek, bunu var?
Pegue numa mala, encha-a com notas e depois traga-ma, entendeu?
Tüm yeni yaşam formları kataloglanacak ve bakıma alınacak.
Todas as novas formas de vidas serão catalogadas e tratadas.
Kötü haber, oğlunuzun çok pis, sağlıksız bir alışkanlığı var.
Má notícia, o vosso filho tem um mau hábito.
Tamam! Onları yanıma alırım!
Eu levo-os comigo.
Evet o eski bir polistir.Kayıplar bölümünde çalışmıştı.Kötü habercisiydi Fazla kuvvet kullanma ve uygunsuz davranıştan beş kere görevden alındı
- Já foi polícia. Trabalhou no Distrito de Mission. Era má rés.
Onu takıma al.
- Só quero que a convenças.
Onu arayıp Johnny'nin tamamen iyileşeceği konusunda onu ikna etmiş, ve o da takıma geri alındı.
Ele convenceu-o de que o Johnny vai recuperar. Voltou para a equipa. - Ele não me disse.
Ona senin için çok sevindiğimi söyledim, takıma geri alındığın için.
Disse-Ihe que estava feliz por ti. Por voltares à equipa.
Senin şu cerrah, onu arayıp Johnny'nin tamamen iyileşeceği konusunda onu ikna etmiş ve o da takıma geri alındı.
Aquele cirurgião convenceu-o de que o Johnny vai recuperar. Voltou para a equipa.
Vespa'nı alıp yola çık şimdi. Tek başıma mı?
Pega na tua Vespa e vai já para o ferryboat.
O haberleri okursan takıma Rashard Rucker'ın alındığını görürsün.
Se leste isto, então sabes que o meu novo colega era o Rashard Rucker.
52 bin alıyorum, iyi para.. altıma özel araba.
Faço 52 anos, tenho boas regalias, trago o carro para casa.
Botu al, onu kendi başıma bulurum.
Leva o barco.
Bernard... Başıma gelenlerle yaşamaya alıştırdım kendimi.
Bernard, eu já me conformei com o que me está a acontecer.
Arkadaşlarıma her zaman hediye alırım.
Estou sempre a dar presentes aos meus amigos.
Sadece uyuyor, işe gidiyor ve birkaç ay içinde Jenny'nin velayetini alıp, hayatıma yeniden başlayabilmeyi umuyorum.
Apenas durmo, trabalho... e espero ter a custódia da Jenny daqui a uns meses... e depois posso recomeçar a minha vida, sabes?
Borsaya kayıtlı olup da, bir alım satıma üstü kapalı olarak ucuz petrol kaynağı gözüyle bakmayan bir şirket yoktur.
Não há nenhuma empresa cotada na Bolsa que não assuma tacitamente um negocio com um fornecimento de Petróleo barato e se isso não estiver lá, isso significa que as empresas estão sobre valorizadas no Mercado Bolsista, e assim que
Eric üç aylıkken kötü şekilde zatürreye yakalanmıştı. Yoğun bakıma alındı.
Sabes, quando o Eric tinha cerca de três meses, apanhou um tipo terrível de pneumonia e acabou nos Cuidados Intensivos.
Sizi alıp yanıma oturtacağımı ve şunu diyeceğimi mi sanıyorsunuz?
Acham que vou pegar em vocês para conversar e dizer,
İlk seçiminiz olmayan bir takıma alındığınızı düşünün.
Digamos que nos põe numa equipa que não teríamos escolhido.
Şehirden ayrılırım. Doğaya dönerim, yanıma sadece önemli şeyleri alırım.
Apenas deixo a cidade, meto-me na natureza e vejo o que realmente é importante.
Meğerse hiç tıraş köpüğümüz kalmamış. Ben de sonunda bedava numune alırım diye Prag tıraş köpüğü fabrikasına giden bir tura katıldım ama vermediler.
Afinal não tínhamos espuma de barbear, então fiz a visita guiada à fábrica, para conseguir uma amostra, mas não ma deram.
- Hadi ama, 15 dolar ver ağzıma alırım.
- Chupo-te a pila por 15.
Birbirimize alışmaya çalışıyorduk fakat ben ona iyi davranmadım. Evet.
Estamos todos a tentar habituar-nos uns aos outros, e fui tão má para ela.
Sonra seni kollarıma alır öperim. Öyle kocaman bir öpücük değil.
Depois agarrava-te, beijava-te.
Ben öylece yatarken, iratus böceği kanıma susamışçasına hayat gücümü emiyordu... Yaşam özümün içimden alındığını hissedebiliyordum.
... assim, ali estava eu com as mandíbulas dos... insetos Eractus agarrados à minha garganta sufocando-me, sentindo eu a minha essência vital a diminuir e desvanecer-se.
Ya seni omuzlarıma alırsam ve bir pelerin alırız bir tür dini şey... devlerden korkuyor olabilirler.
Oh.. já sei... e se eu subir aos teus ombros e com um sobretudo... eles podem ter uma coisa religiosa e ter medo de gigantes.
Onu takıma alıyorum.
Vou pô-lo na equipa.
Hastan yoğun bakıma alınıyor, kalbi durmuş.
O teu paciente está a ir para a UCI cardíaca.
Tam da kapıma kapı gibi davranılmasına alışıyordum.
Logo quande me habituei a que a minha porta fosse tratada como uma porta.
Bilmiyorum. Yoğun bakıma alın.
Ponham-no nos Cuidados Intensivos.
Yoksa ben mi yanlış izlenim alıyorum?
- Mary... Ou será que tive má impressão?
Belki değerlidir diye düşündüm. Yanıma alıp antika pazarına götürdüm.
Pensámos que podia valer alguma coisa, para levarmos até ao "Antiques Roadshow".
Yanıma oda arkadaşımı alıyorum.
Levo o meu companheiro.
Ben ana okulundayken, ne zaman bir çocuk kötü bir şey yapsa Onun oyucaklarından birini alırdım.
Quando estava a ensinar no infantário, sempre que uma criança fosse má, tirava-lhe um dos seus brinquedos.
Ama yine de Tanrı'nın neden ölüm ve yıkıma izin verdiğini sorgulamaktan kendini alıkoyamıyorsun ama sorguladığın için kendinden nefret ediyorsun.
E contudo, não consegue deixar de pensar porque permite Deus a morte e a destruição, e depois, odeia-se só de pensar nisso.
Sadece iki haftadır burada olduğunu ama takıma alındığını söylemiş.
E ele disse à ela que tinha morado aqui por duas semanas e que tinha sido convocado.
- Şartlar göz ününe alınırsa kötü bir fikir değil.
Dadas as circunstâncias, não é uma má ideia.
- Bakıma alınan iki oda var.
Sempre temos alguns quartos sem uso em manutenção.
- Sorguda. Git al onu, laboratuvarıma getir.
Chame-o e traga-o até meu laboratório.
Ülkemizin birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç hissettiği bu günlerde saygıdeğer sanatçı hanımefendi Ayten Alpman'dan alınan Memleketim şarkısıyla programıma başlamak istiyorum.
Quando o país mais precisa de união e solidariedade, irei começar o meu programa com "O Meu País" de uma senhora artista muito estimada, Ayten Alpman.