Assad traducir portugués
260 traducción paralela
Suriye Başkanı Esat, önlerinde hala aşılması gereken engeller olduğunu, ama ülkesinin İsrail'le olan barışının başlaması için sabırsızlandığını söyledi.
O Presidente Assad da Síria referiu que ainda há obstáculos difíceis, mas que o seu país "anseia por uma paz longa e duradoira com Israel."
İslami bir bağlantı olmadığından emin olalım.
Vamos ver se conseguimos alguma luz nisto. Falem com Assad para nos assegurar-mos não há ligação islâmica.
Bahsettiğin seçilmiş bu mu, Assad?
Esta é aquela de quem falaste, Assad?
- Pek bilimsel bir yaklaşım değil.
- Não é muito cientifico Assad.
Assad, Efendimiz yanında bulunmamızı talep ediyor.
Assad, o mestre quer que venha connosco. - Ok
Belki, Assad.
Talvez, Assad.
Daha hızlı, Assad! Daha hızlı!
Mais rápido, Assad!
Assad, burda kalıp Ilpo ve çocuğu korumanı istiyorum
Fica aqui para proteger Ilpo e o menino.
Babam başkan Esad'ın ölümü nedeniyle hala çok üzgün.
Sabes... o pai ainda está triste por causa da morte do Presidente Hafez El-Assad.
Değerli başkanımız Beşir el Esad, parlamentoda bir konuşma yapıyorlar.
Nosso querido Presidente Bashar el-Assad vai dar um discurso no Parlamento.
Aslan Esad'ın aslan oğlu o.
Ele é Assad ( Leão ), filho de Assad.
Başkan Cheney, "Rob, çok işin olduğunu biliyorum ama Esad'a bir göz at."
O Presidente Cheney disse-me, " Rob, sei que tens muito que fazer, mas dá outra olhadela a Assad.
Baas rejimine karşı sözünü sakınmayan eleştirmenlerden biri.
do ditador sírio Bashar Assad.
Bunun Başer Esad'ın bilgisi dahilinde yapıldığını biliyorum.
Sei que isto foi feito com o consentimento de Bashar al-Assad.
Eğer Esad'ı yerinden edecekse, Suriye Gizli Servisi'nin... Süper Kupa finaline hile karıştırdığını bile söylerdi.
Ele diria que os Serviços Secretos sírios eram responsáveis de armar o Superbowl se ele pensasse que isso faria remover Assad mais cedo.
Cheney Suriye'ye takmıştı. Yıllardır Esad'dan kurtulmaya çalışıyordu.
Cheney está obcecado com a Síria, e em livrar-se de Assad, por vários anos.
Bu Assad denen adamın, tüm saldırılardan sorumlu olduğuna eminiz değil mi?
Continuamos seguros de que o Assad está por trás destes ataques?
Ve şunu da unutmayalım : Assad, 20 senedir ABD'nin yok edilmesi için çalışmakta.
Lembremos que o Assad há 20 anos que apela à destruição dos EUA.
Sayın Başkan, analistlerim Assad Örgütü'nün, o olmadan devam edemeyeceğini ve onun ölümüyle bu saldırıların sona ereceğine inanıyorlar.
Segundo os analistas, a organização do Assad não pode sobreviver sem ele. Quando morrer, os ataques acabarão.
Bu hüküm, Assad'ın yok edilme operasyonunun başarısına bağlı.
Isto pressupõe o sucesso da operação para exterminar o Assad.
Beklenmedik olaylar karşı hazırız Tom, ama CTU Assad'ı safdışı etmek zorunda.
As contingências estão muito bem, mas a UAT tem de eliminar o Assad.
- Assad.
- Ao Assad.
Sen ne diyorsun, onun yerini bile bilmiyoruz.
O quê? Nem sabemos onde está o Assad.
- Assad'ın konumunu öğrenmenin bir yolunu bulduk.
- Obtivemos a localização do Assad.
Jack bizi Assad'a nasıl götürecek?
- Como é que ele nos vai levar ao Assad?
Hamri Al-Assad.
É o Hamri Al-Assad.
Assad burada, Jack.
O Assad está cá, Jack.
Dört gün önce, Assad'ın adamlarından biri bizimle irtibata geçti.
Há quatro dias, um homem do Assad contactou-nos.
25 milyon dolara karşılık Assad'ı bize getireceğini söyledi.
Disse que entregaria o Assad por 25 milhões de dólares.
Ama Assad'ı, ancak senin karşılığında bize teslim etmeyi kabul ediyor.
Mas ele só aceita entregar-nos o Assad em troca de si.
Senden, kendini feda etmeni istiyoruz. Böylece, Assad'ı yok edebileceğiz.
Estamos a pedir-lhe que se sacrifique para podermos eliminar o Assad.
Assad'ın yeri karşılığında bize bir liste verdi. O listede Jack Bauer da var.
Propôs dar a localização do Assad a troco de certas exigências, uma delas o Bauer.
- Assad'ı durdurmak zorundayız.
Temos de deter o Assad.
Neden Fayed, Assad'ın yerini söylediğinde Jack'i kurtarmak için bir plan yapmıyoruz?
Podemos agarrar o Jack assim que o Fayed nos der a localização do Assad.
- Sonra da orayı terk et.
- Primeiro, diga-me onde está o Assad.
- Önce, Assad'ın yerini söyle.
- Isto não é uma negociação.
Pazarlık yapmıyoruz. Assad'ı istiyorsan Bauer'ı bırak, arabana bin ve buradan git.
Se quer o Assad, deixe aqui o Bauer, volte para o carro e vá-se embora.
Assad kesinlikle yakalanmalı.
O Assad tem de ser eliminado com muita precaução.
Ordu, Assad'ın yerini alır almaz yerel birimlerle çalışarak munzam zararı en aza indirmeye çalışacaklar.
Quando os militares localizarem o Assad, trabalharemos com as forças da ordem para limitar os danos.
Sivil kayıpları önlemeye ne kadar çalışsak da, önceliğimiz Assad'ı yakalamak.
Por mais que tentemos evitar perdas civis, a prioridade é apanhar o Assad.
Uyduyu 30 saniye içinde çevirmezseniz Assad'ı da kaybedeceksiniz.
Mas se não redireccionar o satélite dentro de 30 segundos, perderá o Assad.
Assad'ın yerini öğrenmek için tek şansımızı kaybedebiliriz.
Podemos perder a oportunidade de localizar o Assad.
Bu dalavereniz yüzünden, Assad'ın yerini size verme konusunu düşüneceğim.
Como me enganaram, terei de pensar se vos dou a localização do Assad.
Assad'ı yakalayamazsak...
Se não abatermos o Assad...
CTU'ya Assad'ın yerini söylemelisin.
Tem de dar a localização do Assad à UAT.
Assad'ın bizim savaşımıza inancı kalmadı.
O Assad perdeu a fé na nossa luta.
Assad bir haindir.
O Assad é um traidor.
Bu saldırıların arkasında Assad yok.
O Assad não está por trás destes ataques.
- Assad'ın bulunduğu yerde bir vericim var.
- Tenho um transponder no local do Assad.
Assad'ı tam burada bulacaksınız.
O Assad estará lá.
Sayın Başkan, analistlerim Assad Örgütü'nün, o olmadan devam edemeyeceğini ve onun ölümüyle bu saldırıların sona ereceğine inanıyorlar.
Sr. Presidente, os meus analistas acreditam que a organização do Assad não sobrevive sem ele. Assim que ele estiver morto, estes ataques vão parar.