Açıl traducir portugués
17,145 traducción paralela
Açıl susam açıl.
Abre-te, sésamo.
Görevim gereği söylemeliyim ki basın ve televizyon,.. Açılış konuşmanızla ilgili bize saldırdıktan sonra... şimdi de yeni bir dalga halinde bizden... konuşmanızın anlamına dair açıklama talep ediyorlar.
Santo Padre, devo informar que a imprensa e os noticiários, depois de nos atacarem por conta do seu discurso, agora estão na fase de solicitarem que esclareçamos as suas declarações.
Bir açılım.
- Uma abertura.
Açılımla kastettiğiniz nedir?
- O que seria essa abertura?
Miami, Suh Cesa'nın en iyi yeni lokantalarından birinin açılışında bulunduğunuz için aile ve dostlarımız adına teşekkür ederim.
Agradeço a todos por comparecerem na abertura para familiares e amigos do melhor novo restaurante de Miami,
Açılın.
Afastem-se, afastem-se.
Açılış fiyatı 5 milyon dolar.
A licitação começa em 5 milhões de dólares.
Işıklar açılır, müziğin sesi yükselir...
Acendem-se as luzes, começa-se a ouvir música.
- Hazır lafı açılmışken, Alexander nasıl?
Por falar nisso, como está o Alexander?
Eğer işler onun yolundan ilerleyecekse bölge savcılığında, çok da uzak olmayan yakın zamanda bir yer açılacak.
Se tudo correr como ela quer, haverá uma vaga no gabinete do MP num futuro não muito distante.
Ve her halükârda, yarın bir açılış konuşması yapmamız gerekecek.
Seja como for, as alegações iniciais são amanhã.
Açılış konuşmasına çalışmam gerek ve Castle'nin bunu kabul edeceğinden emin olmamız gerek.
Tenho de trabalhar nas alegações iniciais, mas temos de garantir que o Castle alinha.
Açılış konuşması üzerinde çalışıyor.
Ele... Ele está a trabalhar nas alegações iniciais.
Onda yılın en iyi açılış konuşması olduğu sürece bence bir şansımız olabilir.
Desde que ele tenha as alegações iniciais do ano, eu... Acho que temos hipóteses.
Tüh be, açılış konuşmasını Matt yapacaktı, ben değil.
Raios, o Matt é que devia fazer as alegações iniciais, não eu.
Bayan Reyes, açılış konuşmasını yapmaya hazır mısınız?
Dra. Reyes, a Acusação está pronta para as alegações iniciais?
Bay Nelson açılış konuşmanızı yapmaya hazır mısınız?
Dr. Nelson, está preparado para as alegações iniciais?
Strateji seanslarını kaçırdın tanık hazırlıklarını, açılış konuşmalarını ve bir suçlu gibi birçok kişiyi öldürdün.
Faltaste às sessões de estratégia à preparação de testemunhas, às alegações iniciais e dizimas...
Şirketindeki bazı üst düzeyler Castle davasındaki açılış konuşmamdan etkilenmişler.
Alguns dos mandachuvas da firma dela gostaram das minhas alegações iniciais no caso Castle.
Senin açılış ifaden duruşmanın yönünü belirledi.
As tuas alegações iniciais definiram o rumo do julgamento.
Dünkü sürpriz ziyaretimden söz açılmışken, karşılığını vermeye karar verdim.
Por falar na minha visita surpresa ontem, decidi fazer um jogo limpo.
Hector ve ben bir açılışa gittik.
Hector e eu fomos procurar uma abertura.
Lafı açılmışken, kardeşim nasıl?
E por falar nisso, como vai o meu irmão?
Eğer olurda dava açılırsa... mahkemeye müvekkilinizin Galasso konusunda ne kadar yardımcı olduğunu hatırlatırız.
Se e quando o caso avançar, lembraremos ao tribunal de como o seu cliente nos ajudou com Mr. Galasso.
Ne demek olurda dava açılırsa?
"Se e quando"?
- Üçümüzün birlikte olduğu gece. - 24 saat içinde Dolls'un açılışını yapacağız.
Da noite em que estivemos os três. Vamos abrir para os New York Dolls daqui a 24 horas.
Birinci kısmın zor olduğunu biliyorum ama bir keresinde küçük bir oğlan da kızıl hastalığına yakalanmıştı çok da acı çekmemişti.
A primeira parte custa, mas depois de o menino apanhar escarlatina, corre muito bem.
Bebekken nasıl koktuğumuzu hatırlamıyor olmamız ne acı.
É uma pena não nos lembrarmos de como cheirávamos quando éramos bebés.
- Şunu hayal edin... Seçimden birkaç hafta önce bir açıklama yapılıyor.
- Mas imagine só, algumas semanas antes das eleições, sai um anúncio :
Acıma, merhamet... Bağışlayıcılık...
Piedade, compaixão... perdão...
O kadar şeye dayanan bu insanlara Tanrı'nın sükûtunu nasıl açıklayabilirim?
Como posso explicar o Seu silêncio a estas pessoas, que suportaram tanto?
Ya da beni kenara itip kendini bildiğin yoldan gidersin ve Strix'te bulunan herkesi yavaş ve acılı bir ölüme mahkum edersin.
Ou tira-me do caminho e condena-te a ti mesma e a todos os Strix a uma morte lenta e dolorosa.
Gye Soon kim bilir nasıl acı çekiyordur.
Será difícil para a Yeon aguentar.
Açıklama zahmetine girer misiniz Bay Nasıl İstersen. Neden arkadaşlarını sırtından bıçaklamaya niyetli birine güveneyim?
Podia explicar-me, Sr. "do que quiser", porque devo confiar num homem que atraiçoa os seus próprios amigos?
Bunu nasıl açıklasam bilmiyorum.
Eu não sei como explicar, entendes?
- Ama geçen yıl kutuyu açıp ağladı.
Mas ela abria-a uma vez por ano e chorava. - Porquê?
Oğlumuza, anne ve babasının birkaç sene de bir yer değiştirdiğini, isimlerini değiştirdiğini her adımında arkalarına bakmalarını nasıl açıklayacağız?
Como explicamos ao nosso filho porque sua mãe e pai continuam a mudar-se a cada par de anos, mudando os seus nomes, olhando sobre os seus ombros em cada vez?
"Açık" tabelası asılı ama içeri giren yok.
A placa diz "aberto", mas ninguém entra.
Polisler, savcılık, açıkça görüldüğü üzere.
A Polícia, o gabinete da procuradora.
Üstüme nasıl bir bela yıktığını açıklar mısın?
Dizes-me que merda é esta que empurraste para mim?
Frank bu adamı NYPD'den daha hızlı bulacağını sanıyor ve açıkçası, ben ona katılıyorum.
O Frank acha que encontra o tipo antes da Polícia. Eu concordo.
Seni 1975 yılında tekrar gördüğümde zaman yolculuğunun tek açıklama olduğunu anladım.
Quando te vi de novo em 1975, percebi que a viagem no Tempo era a única explicação.
Seni 1975 yılında tekrar gördüğümde zaman yolculuğunun tek açıklama olduğunu anladım.
Quando te voltei a ver em 1975, entendi que a viagem no Tempo era a única explicação.
İşleri acılı hale getirme.
Não tornes isto doloroso.
Acıya bayılırım.
Eu adoro dor.
Cehennem ateşinin kralı acılı sever dersin ama ben bunlara bayılıyorum.
Pensarias que o rei do fogo infernal seria uma brasa flamejante, mas eu adoro esses mauzões.
Orospu çocuğu, nasıl da acıyor.
Filho da mãe, isso dói mesmo.
Bana eziyet edip bir anda nasıl buraya geldiğini açıklardı.
Poderia explicar também a minha mãe ter fugido de lá e andar por aí para o meu tormento.
O yüzden Lucifer'ın bu açıklayamadığım şeyleri nasıl yaptığını kendim bulmalıyım.
Por isso tenho que descobrir sozinha como o Lucifer faz... Essas coisas que não consigo... Explicar.
Peki olanları nasıl açıklayacaksın?
E o que exactamente irás dizer que aconteceu?
Bu noktada bakış açımız ayrılıyor, Ruiz. Çünkü kanıtlar aksini gösteriyor.
É nisso que diferem os nossos pontos de vista, Ruiz porque as provas dizem o contrário.
acil 233
açıldı 34
açılmıyor 31
acil mi 32
acilmiş 30
acil servis 72
acil durum 292
acilen 34
açılın 243
açıl susam açıl 24
açıldı 34
açılmıyor 31
acil mi 32
acilmiş 30
acil servis 72
acil durum 292
acilen 34
açılın 243
açıl susam açıl 24