Balıklar traducir portugués
2,898 traducción paralela
Piranalar dişleri olan Japon balıklarıdır.
As piranhas são peixes dourados que têm dentes.
Çarşambaları, Kaptan Tuzlu'nun Çubuk Balıkları...
Quartas - Douradinhos Captain Salty,
Ringa balıkları, bayan.
Uma pista falsa, senhora.
Ringa balıkları.
Uma pista falsa.
Mister şimdi küçük balıklar yakalıyor.
O'Senhor'agora só apanha peixes pequenos.
"Beni köpek balıklarıyla birlikte denize atın, umursamam."
"Lança-me ao mar com tubarões, Eu não me importo."
Vücudunda kemikten başka bir şey kalmamış her şey köpek balıkları tarafından yenmişti.
O teu corpo foi despedaçado e espalhado comido por tubarões no mar.
- Balıkları beslesin.
Deixa-o alimentar o peixe.
- Balıkları besle.
- Vai alimentar o peixe.
Balıklar zarar vermiş ama yüzü hâlâ tanınır halde.
Os peixes atacaram-na, mas ainda dá para reconhecer o rosto dela.
O balıkları seviyor.
Gosta daqueles peixes.
Karşında sadece birkaç yerli yok. Köpek balıklarıyla uğraşacaksın. Hayır demek zorundayım.
Não estamos a lidar com índios, os tipos são tubarões.
Lise yılları geldiğinde gökkuşağı balıklarına vurgundum.
Quando cheguei ao secundário, era óptimo a atrair trutas prateadas.
Sonuçta göçmen som balıkları göç sırasında o türbinlerden kurtulacak kadar şanslı olsalar bile onların döllenme çağına yeni gelenleri okyanusa dönerken yırtıcı hayvanlar tarafından yenilecek.
Quer dizer, mesmo que o salmão selvagem tenha sorte em sobreviver às turbinas durante a sua peregrinação rio acima, as suas crias serão engolidas, é claro, pelos predadores durante o caminho de volta para o oceano.
Som balıkları için yan etkileri olabilir ancak bu yeni iş imkanları ve vergi geliri sağlayacak, ayrıca bugünlerde su içinde yetiştirme konusunda muazzam gelişmeler oldu.
Podem haver alguns danos colaterais para o salmão mas isto vai criar empregos e cortar impostos. Além disso, estamos a fazer grandes progressos com a aquacultura hoje em dia.
"Balıkların kralı, alabalık."
"O rei dos peixes, a truta."
Unuttun mu? Sana burada balıkları olduğunu söylemiştim.
Eu disse-te que havia aqui peixes.
Sen balıkları seversin.
Tu adoras peixes.
Gel buraya. Sarı balıkları var.
Eles têm um peixe amarelo.
Mavi balıkları, mor balıkları.
Um peixe azul, um peixe lilás.
Bu balıkları Japonya'dan getirtmek istedi. Biz de getirttik.
Ele importou peixes como estes do Japão, e nós também.
" Ekmeklerle balıkları aldıktan sonra öğrencisine bakıp dedi ki siktir et.
E pegou nos pães e nos peixes, olhou para os seus discípulos e disse :
Balıklar başka balık yemiyor mu? Kılıçbalığı alabalık yemiyor mu?
Pronto, os peixes não comem outros peixes?
Bana yaptığın, şu üzerinde küçük balıklar olan kol düğmeleri nerede biliyor musun?
Estás a ver aqueles botões que me fizeste, aqueles com os peixes?
Craig balıkları sevdiğinden balık dükkânında buluşurlardı.
Eles encontravam-se numa loja de pesca em Footscray, porque o Craig adorava peixes.
Köpek balıkları, yaban domuzu veya bok böceği ile ilgili her şey
Qualquer coisa que tenha a ver com tubarões, ou javalis ou escaravelhos
Uskumru ve ringa balıkları gibi sıralanmışlardı.
"Forrada de cavala e arenque."
İsveçli balıkları avlamaya gidiyoruz
Vamos pescar peixes suecos. Vinte, vinte e um.
Balıklarıma şiddet uyguladın Öyle ki serbest vuruş hakkım var Nereye istiyorsun?
- O quê? Você violou o meu peixe, por isso tem direito a um golpe de graça.
Surat yada hayalar Balıklarına şiddet uygulmadım
- Onde prefere, cara ou tomates? - Eu não violei o seu peixe.
Balıklarla da yaşıyorsun ama balıkları davet etmiyorsun
Bem, tu moras com um peixe. E não convidaste o peixe.
Balıklar yüzebilir mi Sheila?
Há merda de urso no bosque, Sheila?
Buradan çıkınca onun balık pazarını yıkıp tüm balıklarını zehirleyeceğim!
Destruirei a sua banca bem como todos os seus peixes!
Balıklar ölür ama, Kimber.
Aposto que iria matar os peixes, Kimber.
Akıntı o kadar güçlü ki, hiç görülmeden atlayıp suyun alıp götürdüğü ya da köpek balıklarının yediği daha fazla insan olduğu tahmin ediliyor.
A correntes é tão forte, que muitos devem ter saltado sem serem vistos, arrastados pelo mar ou comidos por tubarões.
Annene tuttuğumuz balıkları tekrar denize attığımızı söyle.
Diz à tua mãe que os voltamos a atirar.
Nick, gazetede ne okudum, biliyor musun? Köpek balıkları. Kocaman köpek balıkları.
Nick, eu li num jornal- - tubaroes, grandes tubaroes tigre.
Mersin balıkları, 14. yüzyıldan beri kraliyet balığıdır,... ve yakalanırlarsa, Krallık'ın malı olurlar.
Os esturjões são peixes reais, desde o século 14, e se forem capturados, passam a ser propriedade da Coroa.
Balıkları hep sever miydin?
Sempre gostaste de peixes?
Evet, balıklar çok güzel ; ama sen bir ördeksin, balık değil.
Sim, os peixes são lindos mas tu és um pato e não um peixe.
Alabalık ve diğer balıkların ağın içinde sallandığını görebiliyor musun?
Estás a ver o fio de pesca com a truta e o sargo e o peixe glaucoma a baloiçarem nele?
Köpekbalıkları, denizyıldızları, kedi balığı, denizanaları.
Bem, há tubarões, cobras do mar, raias, águas-vivas.
Balıklar.
Peixes.
Açılış programına balıkları besleme şovunu ekleyeceğim.
Assim sendo vou criar um programa especial de alimentação mais cedo.
Yaşamana izin verdim ve beni köpek balıklarına mı atacaksın?
Deixei-te viver e agora dás-me de comer aos tubarões? Tu traíste-me.
Yüzünü balıklar yiyebilirdi Eli.
Os peixes podiam ter-lhe comido a cara.
Öyle balıklar, senin gibi bir erkeğin okyanusunda fazla yüzmezler.
Peixe como este não costuma vir à rede de um homem como tu.
Çünkü kedilerin balıkları yeme ihtimali var.
Pois, bem, as chances são de que é o que comeu o peixinho.
En sonunda, karayı fethedecek olan ayaklı amfibiyan balıklar ortaya çıktı
Por fim, os anfíbios seguiram-se aos peixes com pés, para conquistar terra firme.
Max'in mektubu balık kafası ve portakal kabuğu kokmasına rağmen Mary onun yazdıklarını bir kase alfabe çorbası gibi içti ve Büyükbaba Ralph'in burnundan para çıkarmasından beri bu kadar heyecanlanmamıştı.
Apesar da carta de Max cheirar a cabeças de peixe e casca de laranja, Mary bebeu as suas palavras como uma tigela de sopa do alfabeto e não tinha estado tão animada desde que o avôzinho Ralph encontrara uma moeda no seu nariz.
Kendisini büyük ve tombul bir balığa yapıştırarak onun artıklarıyla beslenir. Tıpkı bir parazit gibi.
Agarra-se à grande barriga de uma grande baleia e alimenta-se dos seus restos e parasitas.