Balım traducir portugués
4,326 traducción paralela
"Evet balım, büyük bir fark yaratır" dedim.
"Sim, querida, faria uma grande diferença."
İyi akşamlar balım.
Bonsoir, ma chérie.
Hayır, hayır balım.
Não, querida.
- Balım, seni asamam.
Querido, não posso enforcar-te.
Balım, belki biraz daha özenmiştir kendisine.
Querida, talvez ela só esteja a esforçar-se.
Hayır balım.
Não, não, caçadora.
Japon balığı istemiyordum, ama çıktığım kişi onu uygun bir yere koymamı söyledi, Buda demek oluyor ki plastik poşetten başka onu koyacak daha iyi bir yer yoktu.
Prosseguindo. Não queria o peixe, mas a minha companhia insistiu que arranjasse uma casa para ele, a que significa, uma coisa melhor do que o saquinho.
ama çok fazla birbirinden farklı balık vardı, ne yapayım bilemedim, sonra sanki bana bir aydınlanma geldi.
Mas com tantos peixes não sabia por onde começar, tive a minha epifania.
Balığımı sevdim.
- Gostei do meu peixe.
Küçük balıklar büyük balıklar tarafından yenilmeye meyilli olurlar, bu yüzden... ve sen de anladığım kadarıyla japon balığısın?
Os pequenos peixes tornam-se a comida dos grandes, por isso...
Evet, bunu gibi bir balığım vardı.
Isso aconteceu com o peixe de um amigo.
Diğer balıkları zehirlemeden önce onu çıkardım.
Tiveram que o tirar do aquário antes que infectasse os outros.
Balıklarımız.
Os nossos peixes.
Balığım iyi.
O meu peixe está bem.
Öpüşen balıklardan bir haber var mı?
Alguma coisa dos peixes beijoqueiros do aquário?
O sadece çok yaygın bir tür. Gerçekten beni temsil eden bir balığa ihtiyacım var.
Preciso de um peixe que represente a minha essência.
Kayboldum. Aptal erkek arkadaşım için balık dükkanı bakıyorum, nedenini bilmiyorum ama balıkları takıntı haline getirdi.
Estou à procura de uma loja de peixes para o meu namorado idiota, porque é obcecado por peixes, não sei porque.
Nerede o balığım?
- Onde estão os meus peixes? - Não olhes para mim.
Balıklarımı bulamıyorum.
Não encontro os meus peixinhos.
Senin için uygun bir balık bulamadım henüz.
Ainda não encontrei o peixe certo para ti.
Bakın, Chris Brown'dan herkes hâlâ nefret ediyor. Ondan öç aldığım için belki ağzıma bal çalarlar.
Ouve, toda a gente ainda odeia o Chris Brown, por isso talvez eles me mandem um osso ao recordarem esse tolo.
Yap şunu, melek balığım.
Anda lá, Peixe Anjo.
Peki, melek balığım konuşmak için daha sakin bir yere gidebilir miyiz?
Então, Peixe Anjo, podemos ir a um lugar privado para conversar?
Melek balığım, lütfen.
Peixe Anjo, por favor.
Anne, balıklar klozete atılmaz mı?
Ma, não queres mandar o peixe para a sanita? Nós não mandamos pequeninos para a sanita.
Ton ya da pisi balığı mı?
Um Atum, Um Halibut,?
Bu akıllı davranışların sayesinde buzdolabında donmuş bir balık mı var? O yüzden mi ofisin darmaduman?
E por causa de todo o bom senso, agora tens um peixe de estimação congelado e um escritório em desordem?
Balığımı gömmeme yardımcı olmanı istiyorum.
Eu quero que você me ajude a enterrar o meu peixe, porra!
Seni bir balık gibi doğrayacağım, lanet olası pislik!
Vou-te trinchar como se fosses um salmão, seu filho da puta.
Sersemleştim ve parmaklarımı bükemiyorum ve çürümüş balık kokusu gittikçe artıyor.
Estou zonzo e não consigo dobrar os dedos e o cheiro a peixe podre está a ficar mais forte.
Balıkkafalar gezegenimizi istila ediyor ama yeterli yakıt getirmeyi unutuyorlar mı?
Os cabeças de peixe invadiram o nosso planeta, e esqueceram-se de trazer o combustível?
Sonra da ayarlamayı yapacağım ve beni balık gibi yukarı çekeceksin.
Vamos insuflar o colete e puxem-me como um peixe.
Sanırım balık avlıyor.
À pesca, suponho eu.
Japon balığı yutma kısmına kadar her şeyi yapmıştım.
Fui até à parte em que tinha de engolir um peixe dourado.
Kedi balığı mı? Çin yemeği yediğini sanıyordum.
Pensei que tinham comido "chinesa".
O balık konservesi fabrikasına gittiğimde benim de ayakkabılarım mahvolmuştu.
Ter pisado aquela mistela na fábrica quase que me estragou os sapatos.
Şu Hollywood partilerine gideceğim çıplak kızların üstünden balık yiyeceğim beleş promosyon ürünleri alacağım.
Irei às festas de Hollywood, comerei sushi em miúdas nuas, receberei cenas grátis.
Hayır, ben bir köpek balığıyım.
Não. Sou um tubarão.
Ajay Khan, annemin Amerikalı kuzeninin her zaman söylediği üzere kaypak oluyor. Hapsheed Körfezi'nde yakaladığımız yayın balıklarından bahsederken öyle söylerdi.
Ajay Khan, é o que o primo americano de minha mãe costumava chamar de "escorregadio", quando falava sobre o peixe gato que pescávamos no riacho Hapsheed.
Bilgisayarı yanıp kül olduğundan dolayı. Şimdi, sana kaypak balığımızın, teşrifatçısını ele vermesinin, kendi iyiliğine olacağına, inanmasını sağlayacak bir şey lazım.
E porque o computador dele se transformou em fumo, vais precisar de alguma coisa para convencer, o nosso peixe escorregadio que entregar o mestre de cerimónias pode ser do interesse dele.
"... yatırım yapmak için kereste, balık ve balmumu gibi... "... kaynaklarınızı biriktirerek, Venedik Düklerine nüfuz etmeye çalışıyorsunuz. "
madeira, peixe salgado e cera para financiar o sindicato e ganhar influência com os Doges de Veneza ".
Belki kedi balıkları gibi takım olmak lazım.
Talvez, como os peixes gato, a resposta seja o trabalho em equipa.
Eskiden balıklarım vardı.
Já tive peixes.
Derede balık tutarım.
Eu apanhava peixes na ribeira.
- Hadi canım. Müvekkilim yardımcınızın sorduğu soruya bal gibi cevap verecek ve burada bazı şeyleri de kayıtlara geçireceğiz.
- Não, a minha cliente vai responder à pergunta que o seu associado fez, e vamos deixar umas coisas gravadas, aqui mesmo.
- Balık avlama mı?
- Pesca?
Sadece balığımızın yüzmediğinden emin olacağız.
Apenas temos de garantir que nós "peixe não nade".
- Bir dakika, bütün balıkçılık mı dursun?
Espere, quer acabar com toda a pesca?
Haklarımı bal gibi de biliyorum.
Conheço os meus direitos.
Onlara Memory şarkısını söylerken balık eti fırlatacağım.
Vou atirar-lhes douradinhos enquanto canto "Memory"
Biraz hamur işi veya ringa balığı ye, tamam mı?
- Coma um bolo ou arenque. - Responda à pergunta.