Beraberce traducir portugués
422 traducción paralela
Bu sabah, beraberce dışarıya çıktık ve onlardan dört tanesini tuttuk.
Sabes, saímos juntos esta manhã e já conseguimos arranjar quatro.
Hayatımızın geri kalan bu anlarını, beraberce yaşanası neşe içinde geçirelim.
Nesses últimos momentos da nossa vida juntos quero criar a alegria de viver!
Ölüleri beraberce gömdükleri yer.
É onde põem os mortos para que fiquem juntos.
Beraberce uygun bir araştırma yapabileceğimiz kadar çabuk.
Assim que organizar uma expedição apropriada.
Birisi için öleceğine kendine çalışırsın. ve muhtemelen beraberce gömüleceğiniz bir yer olur.
Matas-te a trabalhar para alguém, e possivelmente terão de fazer uma colecta para te enterrar.
Ölümünü biz planladık. Beraberce.
Nós planejamos sua morte, juntos.
Beraberce yapacağız.
Continuem a trabalhar nessa bomba ou perderemos o controlo todo.
Hadi beraberce çıkalım.
Bem, vamos acabar logo com isso.
Arkadaşın, yani beraberce geneleve gittiğiniz şu arkadaşın.
Amigo? Vocês apenas foram aos prostíbulos juntos.
Her ayın iki gecesinde, beraberce hesapların başına otururuz, ki bu hadise, karım Dierdre'nin ve benim kendisinin ayakları sebebiyle dört gözle beklediğimiz bir durumdur.
Duas vezes por mês, ao serão, púnhamos as contas em dia... algo que a Dierdre - a minha mulher - e eu particularmente ambicionávamos para precaver o futuro dela.
Ama onlar iyi insanlar, hoş insanlar ve beraberce bu kötü durumu telafi edeceğiz.
Mas são boas pessoas, são gente decente... e juntos estávamos a começar a sair deste mau bocado.
- Ayakkabılarınızı çıkartın ve beraberce nehri geçeceğiz.
E atravessemo-lo juntos.
Pekâlâ, niye beraberce sahip olduğumuz güzel şeyleri hatırlamıyorsun?
Porque não te lembras dos bons momentos que tivemos?
Beraberce bu yıkımın altından kalkamaz mıyız?
Enfrentemos isto juntos.
Beraberce iyi şeyler yapabiliriz.
Podemos fazer coisas sensacionais.
Beraberce Queller motoru için yeniden bir kontrol şeması yaptık.
Juntos, recriámos o padrão de controlo para a turbina...
Kolların kadınımın bellerinde Söylemeye çalışırdık beraberce
Com os braços à volta da miúda tenta-se acompanhar a música.
O, senin liderin, senin rehberin bu muhteşem maceraya beraberce gidin.
ele é o seu líder E ele é o seu guia Juntos na jornada estupenda
Bugün ziyaretiniz, başka bir çalışma ve serinkanlılık ortamında tamamlansın, bana göre zamanın erdemi ve insanların sağduyusu geçmişteki bir gelecek yeminini her türlü acı ve kinden kurtulmuş olarak beraberce ortaya çıkarır.
"Esta nova primavera de trabalho e serenidade, prova que a virtude do tempo e a sabedoria do homem se podem juntar para retroceder no tempo, com a promessa do futuro liberta de rancor e ressentimento."
Beraberce, tüm katılacak olanlara 30.000 $ için dövüşmeyi önereceğiz.
Juntos, vamos desafiar todos a lutarem por uma quantia de $ 30,000.
Hepimiz beraberce hallederiz!
Nós fazemos tudo juntas!
Hatırlayamadığın herhangi birşey varsa, onu beraberce bulup çıkarmamız çok önemli.
Se há alguma coisa de que não te recordes é muito importante que descubramos juntos o que é.
Beraberce, adamım.
Está tudo tratado! Vamos lá!
Bu şekilde beraberce güzel güzel uyuyoruz.
Para dormimos muito juntinhos.
Milyonlarca insan şehri kurmak ve büyütmek için elele beraberce çalışıyor.
Milhões de seres humanos trabalhando, mais ou menos, juntos, para preservar a cidade, para a reconstruir, e para a mudar.
Hatırlıyorum da, beraberce bir taksi tutmuştuk.
Chegámos no mesmo táxi.
Büyük ödülü kazanacaksak, bunlar gibi beraberce yapmalıyız.
Se queremos ganhar o prémio, temos de actuar como eles.
Beraberce yaparız bunu.
Passaríamos juntos por isso.
Senden hoşlanıyorum, ve beraberce çok güzel vakit geçirdik, fakat anladığını sanıyordum.
Gosto muito de ti, e passámos uns bons bocados, mas pensava que tinhas entendido.
Stockholm'den bahsediyorum size Seneye, üçümüz beraberce.
Tem a ver com EstocoImo. Nos tresjuntos, Ia, no ano que vem.
Belki yarın öğleden sonra beraberce yüzmeye gideriz.
Talvez iremos nadar juntos amanha.
Sonra DeMarco'nun peşine beraberce düşeceğiz.
Depois vamos apanhar o DeMarco juntos.
Düşünce Polisinin karşısında, beraberce hareket edemezler.
Perante a Polícia do Pensamento, não podem agir no colectivo.
Eh, iyi. O halde senin eve beraberce gidip... evlilik hediyelerinin seri numaralarına baksak olur, değil mi?
Claro, então, não te vais importar de nos levar a tua casa para vermos os números de série dos teus presentes de casamento.
Gel, ikimiz de kardeşçe birleşip dürüstlüğü savunalım beraberce!
Vamos, sejamos irmãos de agora em diante.. e lutemos pela justiça como um só!
Eğer ikinizde bu işin içinde olursanız, beraberce bırakabilirsiniz.
Se estiverem os dois a fazer, podem superar juntos.
İki kişi beraberce bir proje üzerinde çalıştıkları zaman... aralarında duygusal bir bağ oluşması tehlikesi vardır.
Quando duas pessoas se envolvem juntas num projecto... correm o risco de se envolverem emocionalmente.
Şimdi dişlerini fırçala ve beraberce yatın.
Agora escove os dentes e para baixo das cobertas.
Söylentiler, ikisinin beraberce Rio'ya uçtuğunu söylüyor.
Dizem que eles voaram para o Rio juntos.
Beraberce, bu şehri saygın halkımız için güvenli hale getirebiliriz.
Juntos, podemos tornar a cidade segura.
Önce odalarınızı göstereyim, daha sonra beraberce akşam yemeği yeriz.
Bem, vou levá-los para os seus quartos e depois vamos jantar.
Mutlu olabiliriz... ama beraberce değil.
Podemos ser felizes, mas não juntos.
Haydi beraberce diğer iyi yolları da bulalım.
Portanto vamo-nos conhecer melhor.
Beraberce dağdaki küçük bir kulübeye gitmiştik.
Fomos juntos até uma pequena cabana nas montanhas.
Hatırlarsınız, yaptıkları iş, beraberce tavuk çiftliğinde yumurtaları kontrol etmekti.
Juntos, no trabalho a verificar ovos.
Bay Marsh'ın öldüğü gece... beraberce yapmış olduğunuz bir porno kaset mi... izliyordunuz?
Na noite da morte de Marsh... Assistiram a uma cassete pornográfica de vocês mesmos?
Buradan beraberce gitmeye,... ve bu palyaçoyu burada bırakmaya ne dersin?
Que tal pirarmo-nos e deixarmos este palhaço aqui?
Daha önceden beraberce hizmet ettik efendim.
Já servimos juntos, anteriormente, senhor.
Beraberce uzun saatler geçirdik. Çok hoş saatler...
Passávamos longas horas juntos, umas horas muito agradáveis.
Beraberce ortalıkta dolanır, içki içer... ve kızların peşinde koşardık. Bilmiyorum.
Não sei.
Beraberce.
Juntos.