English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ B ] / Bilemedim

Bilemedim traducir portugués

2,331 traducción paralela
Nasıl diyeceğimi bilemedim.
Tentei. Mas não sabia como.
İlişkimizde sana karşı çok kibirliydim ve değerini bilemedim.
Fui arrogante contigo, e tomei-nos por garantidos.
Lady Gaga. Lady Gaga kim, bilemedim.
Não sei nada sobre a Lady Gaga.
Ne diyeceğimi bilemedim çünkü kendinden çok emin görünüyordu.
Fiquei sem saber o que dizer, porque ele parecia tão convicto.
Başka nasıl anlatacağımı bilemedim.
Não consigo arranjar outra forma de o descrever.
"... değerini bilemedim. Ayrıldığımdan beri, üzgün olduğum için ağlamıyorum. "
" Desde que sai de casa, não choro porque estou triste.
Kapıyı kilitlersin ya da... Bilemedim.
Fecha a pona quando saíres, senão... não sei.
Bu iş gerçekten para için mi yoksa o adamı yakalamak için bahane aradığın için mi yapıyorsun bilemedim.
Eu não estou certa se tu estás nisto pelo dinheiro, ou se isso é só uma desculpa para perseguires este gajo.
Evet, ne diyeceğimi bilemedim.
Não sabia o que dizer.
Affedersin. Başka kimi arayacağımı bilemedim.
Desculpa, não sabia a quem ligar.
Nasıl davranacağımı bilemedim.
Eu não soube dizer não a ela.
- Neyi seçeceğimi bilemedim.
Não sei o que levar.
Her şey düzeliyor mu, bozuluyor mu bilemedim.
Oh. Eu não sei se as coisas se estão a juntar ou cair aos bocados.
Hangisi daha kötü bilemedim,... Marty'nin hamur gibi kıçı mı, yoksa Beverly'nin Pinot'u mu?
Não sei o que é pior se o rabo branco do Marty ou a mistura de Malbec e Pinot da Beverly.
Ne yapacağımı bilemedim.
Não sabia o que fazer.
Öyle söyleyince ne yapacağımı bilemedim.
Mas não sei o que fazer.
Çekip gittin ve ben ne yapacağımı bilemedim!
Foste-te embora e eu não sabia o que fazer!
Yol boyunca açıyı ayarladım, yolda birkaç düzeltme yapmam gerekti, çok hızlı gidiyordum ve nasıl yavaşlayacağımı bilemedim.
Isso, Jim! Tentei ir direito todo o trajecto, tive que fazer várias correcções no caminho. Estou a ir com muita força...
Bilemedim, komik olabilir gibi.
Não sei. Acho que pode ser giro.
- Bilemedim.
- Não sei...
Bilemedim.
Não sei.
Ne yapacağımı bilemedim.
Não sei o que fazer.
Ben ne yapacağımı bilemedim.
Não sabia o que fazer.
Ne yapacağımı bilemedim.
Eu não sabia o que fazer.
Sana söylemeli miyim, bilemedim.
Não sabia se deveria dizer-te alguma coisa.
Gurur mu duysam, utansam mı, insanlık için üzülsem mi yada üçünü birden mi yapsam bilemedim.
Não sei se tenho orgulho em ti, se tenho vergonha ou se fico triste em relação à humanidade, ou se calhar os três, não sei.
Ne yapacağımı bilemedim, o yüzden ben de Peder Dias'a geldim.
Não sabia o que fazer, por isso vim falar com o Padre.
Başka ne yapacağımı bilemedim!
- Não sabia o que havia de fazer.
Gerekli olur mu bilemedim.
Não sabia se ias gostar de um.
Hangisini seversin bilemedim.
Não sei o que ias gostar.
Seni arıyorum çünkü başka ne yapacağımı bilemedim çünkü...
Estou a ligar porque não sei o que mais fazer porque...
Bu önemli mi bilemedim.
Não sabia se isto era importante.
Listedekilere ilave olarak başka sıfatlar kullanıp kullanamayacağımızı bilemedim.
E também não sabia se podíamos usar outros adjetivos, além dos da lista.
Onu ne yapacağımı bilemedim ve onu atmak da istemedim.
Não sei o que fazer com ele e não queria deitá-lo fora.
Bilemedim.
- Não sei.
Akciğerini başarıyla aldıktan sonra vücudunu ne yapacağımı bilemedim.
Não sabia o que fazer com o corpo dela depois de sucessivamente lhe ter recuperado o pulmão.
Başka ne yapacağımı bilemedim.
Mas não sabia o que mais fazer.
Bilemedim ki, Marcy.
Não sei, Marcy.
Özür... özür dilerim Bayan Fisher ama nereye gideceğim bilemedim.
Peço desculpa, Miss Fisher, mas não sabia para onde ir.
Kremalı mı yoksa şekerli mi sevdiğini bilemedim. İkisini de getirdim.
Não sei se preferes com creme ou açúcar, por isso trouxe os dois.
Başka ne yapabileceğimi bilemedim.
Não sabia o que fazer.
Tom, bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim. O yüzden bu kâğıdı al.
Tom, não sei como te dizer isto, como tal, toma este bocado de papel.
Dinle, Chateau Marmont'tayım ve 18'lik bir fıstıkla tanıştım. Ve onu eve mi götürsem yoksa Tom Sizemore'la birlikte takılıp gecenin ilerleyen saatlerinde şansımı mı denesem bilemedim.
Sim, ouve, estou no Chateau Marmont, acabei de conhecer uma rapariga de 18 anos e não me consigo decidir se a devo levar para casa ou continuar na farra com o Tom Sizemore e ver se consigo arranjar alguma coisa melhor pela noite dentro.
Âdet gördüm. Ne yapacağımı bilemedim.
Chegou-me o período e não sabia o que fazer.
Ama cenaze yurtdışında defnedilince ve sen de anma toplantısı yapma isteğimizi reddedince başsağlığı dileğimizi nasıl ifade edeceğimizi bilemedim.
Mas sendo o funeral no estrangeiro e após teres declinado a nossa oferta para fazer um velório, não tinha a certeza como expressar os nossos pêsames.
Nasıl tepki göstereceğini bilemedim.
Não sabia como irias reagir.
Ne düşüneceğimi bilemedim.
- Não sei o que pensei.
Hatırlıyorum da bir keresinde oturma odasında kanepede uyuyordu ve ben geldim sonra aniden bana öyle bir vurdu ki nerden geldiğini bilemedim, odanın diğer ucuna kadar uçmuşum bir mobilyaya çarparak durdum.
O meu pai. Lembro-me uma vez, ele estava a dormir no sofá da sala e eu passei por lá. De repente, sem aviso, ele deu-me um pontapé tão forte que fui parar ao outro lado da sala e bati numa mobília.
Korkunç bir şey. Sana ulaşamadım. Ne yapacağımı bilemedim.
Não sabia o que fazer.
O olmayınca ne yapacağımı bilemedim.
Sem ela, não sabia o que fazer.
- Şaşırayım mı etkileneyim mi bilemedim şimdi.
Não sei se fico chocada ou impressionada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]