Bu benim hayatım traducir portugués
998 traducción paralela
Bu benim hayatım.
A vida é minha.
Bu benim hayatım ve hep öyle olacak.
Isto é a minha vida. Será sempre.
Her durumda bu benim hayatım ve benim seçimim.
De qualquer modo, é minha vida, e minha escolha.
Bu benim hayatım.
. A vida é minha.
Bu benim hayatım.
É a minha vida.
Ve bu benim hayatımı kurtardı...
E devo a vida a isto...
Evet, biliyorum, ama bu benim hayatım.
Sim, eu sei, mas é a minha vida.
- Bu benim hayatım Robin.
- Mas, é a minha vida, Robin.
- Bu benim hayatım.
- É a minha vida.
Bu benim hayatım.
Isso é a minha vida.
Bu benim hayatım. Kendi bildiğim gibi yaşarım. Senin bir şeyine ihtiyacım yok.
A vida é minha, vivo-a à minha maneira e não preciso de nada teu.
Bu Benim Hayatımın Riski Demek... 100'lük, Teslimatta ve Ben Aldığımda Temizlersiniz Altı Saatten Önce Yoksa İş Biter..
Estou a arriscar a minha própria vida. 100 quilos na entrega e eu desapareço seis horas antes do fecho, para o caso de os índios decidirem estragar a vossa festa.
Sana ne kadar komik gelirse gelsin, bu benim hayatım.
Esta é a minha vida, não importa quão cómico te possa parecer.
- Bu benim hayatım Stanley.
- A vida é minha, Stanley.
Bu benim hayatım!
É a minha vida!
- Kıskandım. Sana benim veremediğim hayatı sunduğu için kırgındım. - İstediğin bu, hayatım.
Porque tinha ciúmes e também porque não podia oferecer-te o tipo de vida que tu mereces e que é a que tu queres.
Beni dinle hayatım, günde 3 defa 5er pastil alır ve sen de benim için bu kadar endişelenmezsen 50. yıl dönümümüzü kutlayacak kadar yaşayacağız.
Ouve, querido, se eu tomar cinco comprimidos três vezes ao dia... e se não te preocupares muito comigo... vamos viver para celebrar as nossas bodas de ouro.
Sen bir meleksin. Bu arada, hayatım şu lekeyi benim için çıkarabilir misin?
Entretanto, querida... achas que podias tirar-me esta nódoa?
Söylediğin gibi olsun ama bu benim işim. Eski ev hanımının hayatını kurtarmak istiyorum.
Isso é o que você quer dizer, mas o meu dever, o meu trabalho, é salvar a vida da sua ex-patroa.
Ancak, Hayatımda büyük bir kişisel trajedi yaşadım. Bu benim daha önce yaşadığım yere dönmemi olanaksız kıldı.
Mas deu-se uma grande tragédia na minha vida que impossibilitou o regresso ao lugar onde morava.
Bu adam benim hayatımı kurtardı.
Acontece que este camarada salvou a minha vida.
Benim hayatım bu yaşama şeklim.
Foi assim que vivi, foi assim que sempre vivi.
Hayatım bu benim.
É o que sou!
Benim hayatım bu kadar ucuz değil.
Minha vida não é barata.
Benim bütün hayatım bu okul binası olabilir mi?
Com o Scotty devia ser toda a minha vida.
Bu gümüş dolar hayatımı kurtardı. Benim hikayem bu.
A historia que me contou e extraordinaria.
Bu benim özel hayatım ile ilgili.
Recuso-me a responder.
Benim hayatım bu.
Isso é a minha vida.
bunca tehlike ve serüven yeter artık durulup evlenme zamanı... karım dikiş dikip bana yemekler yapar hep hizmetime koşar... sonra kafamı şişirip dır dır eder hababam azarlar... sürekli para ister hayatı bana dar eder... en iyisi bu konuyu bir daha düşüneyim... evlilik hayatı benim neyime gözüme uyku girer hiç değilse... dünyada hiç kimsem yok ama artık birileri olmalı... acaba nasıl dost kazanıp insanları etkileyebilirim?
com tantas penas dores é melhor assentar e ter uma mulher que cozinhe e cosa as meias e faça tudo o que eu pedir que me aborreça e repreenda o dinheiro que ela gastava e a tristeza que me dava o melhor é pensar nisto outra vez podem ficar lá com a mulher que eu prefiro descansar só no mundo sem ninguém é melhor começar já como se fazem amigos e se movem influências?
tek tesellim kenara koyduğum param olur... durumumu değerlendiriyorum... ben kötü biriyim ve böyle kalacağım... bir değişim görmeyeceksiniz ama adiliğin de alemi yok... kimsenin benim yüzümden incinmesini, pisliğe bulaşmasını istemem... bu pis hayat bana göre değil hem artık benim için çok tehlikeli... hiçbir şeyden ödün veremem ama bu durumu kim değiştirecek?
o único consolo pode ser o dinheiro que se poupou vou rever a situação sou má rês e assim vou continuar não contem ver alterações mas é um erro ser apenas um vilão não quero ninguém ferido ou a passar um mau bocado esta vida não é p'ra mim já começa a ser demais já não tenho meio-termo mas quem a muda por mim?
"kanun ve düzen", işte bu kelimeler, benim hayatımın amacı olmuştur, olmaktadır ve olacaktır.
Contudo estas palavras, "lei" e "ordem", Têm sido, são e sempre serão a verdadeira base da minha vida.
Evet, ama bu bankanın benim hayatım olduğunu biliyordun!
Mas sabe que este banco é a minha vida.
"Bu benim biricik hayatım..." "... ve bu, öylesine müthiş, öylesine feci, öylesine kısa ve sonsuz bir şey ki! "
Esta é minha única vida e é algo grandioso, terrível e curto ao mesmo tempo.
Adamlarınızdan biri... Sanırım bahçıvandı... burada beklememin bir sakıncası olmadığını söyledi Ve itiraf etmeliyim, benim için bir zevk oldu... çünkü hayatımda bu kadar çok güzel çiçek görmemiştim.
Um dos seus empregados, acho que era o jardineiro, disse que eu podia esperar aqui e devo dizer que foi um grande prazer, porque nunca tinha visto tantas flores tão bonitas na minha vida.
Artık bu benim işim olmaktan çıktı hayatımın bir parçası haline geldi.
Isto já não é um trabalho. Já faz parte da minha vida.
- Hayatım, bu benim için biraz az pişmiş.
Querida, parece-me estar um bocado estranho.
Bu suç değil Oh, kederin ta kendisiyim Bir ıstıraptır hayatım benim
Oh, mágoa sou eu, a minha vida é uma miséria.
Ve benim bu acı dolu çürüyen aşkım, senin ve o anlamsız hayatın arasındaki tek güzel şey.
E esse doloroso e decadente amor, é a única coisa entre ti e a gritaria sem sentido, em que vives o resto do dia.
Papadakis'in Chambers'a sarıldığı ve şöyle dediği konusunda yemin eden bir alay yunanlı var :... "Bu adam benim hayatımı kurtardı."
Tenho um monte de gregos que são capazes de entrar por ali dentro e jurar que Papadakis abraçou Chambers e disse : "Este é o homem que me salvou a vida."
Bu, benim hayatım boyunca yaptıklarımın ötesinde bir şey.
" É a melhor coisa de todas quantas fiz.
Unutma, bu lazer benim hayatımın işi.
Lembra-te, este laser é o trabalho da minha vida.
Benim hayatım bu.
Essa é a minha vida.
Bu çiftlik benim hayatım.
Esta plantação é a minha vida!
Benim hayatım bu mu? Bir domuzu şımartmak mı?
Será sempre assim a minha vida, a cuidar de uma porca?
Benim hayatım bu değil.
Isto não é a minha vida.
Bu benim lise hayatımın son ciddi partisi.
Que é que bebem? Esta é a minha última festa de liceu.
Sadece bu yerin değeri, benim hayatım... boyunca kazanacağımdan daha değerli olmalı.
Este lugar deve valer mais do que eu poderei ganhar no resto da minha vida.
Bu benim hayatım.
A minha vida é esta.
Bu durak benim hayatımı değiştirdi.
E isso mudou a minha vida.
Posta teşkilatı benim kanımda var. Babam da babamın babası da postacıydı. Hayatım boyunca kolumda bu kartalı taşımayı hayal ettim.
Os correios estão no meu sangue, o meu pai era carteiro e o pai dele antes dele.
Bu iş benim hayatım.
Este é o meu sonho.
bu benim kocam 35
bu benim 446
bu benim annem 30
bu benimki 30
bu benim babam 46
bu benim evim 23
bu benim kızım 34
bu benim hatam 68
bu benim arabam 52
bu benim kardeşim 30
bu benim 446
bu benim annem 30
bu benimki 30
bu benim babam 46
bu benim evim 23
bu benim kızım 34
bu benim hatam 68
bu benim arabam 52
bu benim kardeşim 30