English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ C ] / Cafe

Cafe traducir portugués

24,861 traducción paralela
Esteban, Ulusal Müze'nin karşısındaki... Cafe Aventura'da buluşmak isteyecek.
Esteban deverá ser encontrado no Café Aventura, em frente ao Museu Nacional.
Kahveyi bırakamaz mıyım sence?
Achas que não consigo largar o café?
Biraz daha kahve içersem derimden fırlayacağım.
Se beber mais café, vou saltar para fora da minha pele.
İçtiğim en iyi kahve.
É o melhor café que já tomei.
- Bir kahve içelim.
- Vamos tomar um café.
Vasily Zhirov beni kahve içmeye çağırıyor.
O Vasily Zhirov quer tomar café comigo.
Kahveye alışsan iyi edersin.
É melhor começares a habituar-te ao café.
Bu ispirto, kahve makinesi kireç çözücüsü ve klima motorunun arkasından damlayan boktan bir şeyin karışımı.
É uma mistura de álcool isopropílico, descalcificador de máquinas de café e uma merda que encontrei a gotejar atrás do aparelho de ar condicionado.
Ben kahve yapayım.
Vou fazer café.
Böyle kahve kutusu ve elektrikli testereyle onun üstüne gelmeye devam ederseniz hiç doğmamış olmayı dilersiniz.
Continuem a aparecer-lhe com latas de café e serras elétricas e vão desejar nunca ter nascido.
Çünkü kahve kutusunun içinde yaşıyor.
Pois vive dentro de uma lata de café.
- Kahve kutusuna mı?
- Para dentro da lata de café?
Kahve alır mısınız?
Cá está. Querem café?
Kahveniz, Bayan Grant.
O seu café, sra Grant.
Bir daha bir şeye sinirlendiğinde kahve içmek, tekme ve yumruğun yerine geçebilir.
Mesmo que uma discussão seja eficiente, da próxima vez que te zangares com alguma coisa... - vamos tomar um café.
- Kahve hazır mı artık?
- O café está pronto?
Votka yoksa gereken tek şey kahvedir.
O café só precisa de não ter vodka.
Ona kahve yapmak ister misin?
Queres fazer-lhe um café?
Kahveni bitir.
Acaba de beber o café.
Tabii ki kahve ve konyak içerken kadınlardan da bahsettik.
Sim, um pouco sobre o belo sexo, com café e conhaque.
Nihayetinde termos kupa da kahvemiz için bir dolap değil midir?
Porque, afinal, o que é uma caneca, de viagem, senão um armário para o café?
Olur.
- Quer tomar um café?
Ben de bağlıyorum ayakkabı bağlarımı İniyorum aşağıya kahve koymaya...
Amarro meu sapato, e desço para fazer o café.
"Buzdolabındaki, muhtemelen kahvaltı için bırakmış olduğun erikleri yedim"
" Comi as ameixas da caixa de gelo... que provavelmente estava guardando para o café da manhã.
Kahve ver.
Dá-lhe café.
Ne berbat bir kahve.
Café terrível.
Yemek, kahve, kola ya da başka bir şey istersem hiç bir sorun çıkmaz..
Se me servirem comida ou café ou uma coca ou o que for, está tudo perfeitamente.
Bir kahve içebiliriz.
Podíamos ir tomar um café.
Kahve yapmaya gidiyordum.
Ia agora mesmo fazer café.
Toplantıdaki kızlarla kahve içmeye gidiyoruz.
Vamos beber café com as raparigas da reunião.
Kahve için teşekkürler.
Obrigada pelo café.
Başka türlü nasıl ünlü sözleriyle kahve köpüğü sanatını paylaşır?
De que outra forma poderá difundir notas inspiradoras e fotos de arte com café?
Kabak aromalı latte, yaşasın!
"Café de abóbora com canela, boa!"
Şimdi bizimkilerle buluşmaya gidiyorum. Espresso makinem elemeleri geçememiş ama idare edeceğim artık.
Vejo que a minha máquina de café não foi abrangida, mas eu cá me arranjo.
Havana kolay.
Se nos separarmos vamos reagrupar-nos por trás daquele café onde tomamos o pequeno-almoço, está bem? Por trás do café!
Bana bir demlik sade kahve getirin. Şekersiz olsun.
Tragam-me um café puro, sem açúcar.
Sadece benimle kahve içmek ister misin diye soracaktım.
Só estava a pensar... estarias interessada em tomar um café comigo um dia destes?
Kahve arabası saat 4'e kadar lobide olacak.
O carrinho do café está no corredor até às 16 : 00. Obrigado, Claire.
Alında çok satılan bir kahve formu.
É um café muito procurado.
Hıyarın teki son kahveyi almış.
Um idiota qualquer levou a última caneca de café.
Hepsi benim eserim.
Licor de café. Fui eu.
Başka bir cinayet davası gelene kadar kahveyi taze tut.
Mantenha o café fresco até que outro homicídio caia na sua secretária.
- O Starbucks'tandı.
- São canecas de café.
Belki de bu Tanrı'nın, sakinleş çok fazla kahve içtin demeseydi.
Talvez esta seja a forma de Deus dizer, "Seattle, demasiado café."
Herhangi bir kahve değil.
Não é apenas um café qualquer.
Positivities, Seattle'daki en iyi kahvecidir. Haftalık anketler ile 3 kere bu ödülü kazanmış. Şehrin en kurnaz kasiyerleri servis yapıyor.
O Positivities tem o melhor café de Seattle, analisado pelas três melhores sondagens semanais dos leitores locais, servido pela empregada mais gira da cidade.
Bina sahibi birilerinin koruma demirlerini söktüğünü söyledi. Kahve dükkanının üstündeki boş bir dairede hem de.
O dono do prédio diz que alguém retirou os parafusos do apartamento vazio por cima do café.
Görünüşe göre Pam kahve dükkanının kasasından para çalmış.
Parece que a Pam roubou a caixa do café.
- Sokağın karşısında bir kahve dükkanı var.
É o proprietário do café do outro lado da rua.
- Ama son 3 yıldır o ödülü Leslie'nin yeri alıyor.
Mas o café da Leslie ganhou o prémio nos últimos três anos.
Seattle'ın kahvecileri hep aynı kahveyi kullanıyor.
O "Seattle's Daily Grind" usa exactamente o mesmo café.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]