Canlı traducir portugués
17,833 traducción paralela
Canlı ve nefes alır bir şekilde?
- Vivo e a respirar?
Canlı veya nefes alarak dönemez.
Ele não volta assim.
- Canlı ve nefes alır bir şekilde mi?
- Vivo e a respirar?
Canlı ya da nefes alır bir şekilde dönmez.
Ele não volta assim.
Onu dizginlediğinde Merkez için, Camille'ın Anlaşmalar'ı ihlal ettiğinin kanlı canlı bir kanıtı olacak.
- Quando o controlares, ele será a prova viva para a Clave de que a Camille quebrou os Acordos.
- Bundan canlı kurtulabilirsek teşekkür et.
Agradece-me se sairmos vivos disto.
Bu şehirdeki herbir ana kuzusunu paramı geri alıp o tetikçi canlı bir şekilde dizlerinin üstüne çökene kadar döveceğiz.
Espancaremos todos os sacanas da cidade até eu recuperar o meu dinheiro e ter o atirador de joelhos, vivo.
Bu dosyaların ve Reyes'in takıntısı ve insanların oldukça karmaşık canlılar olduğunu göz önüne alınca... Sadece...
Com estes ficheiros, a obsessão da Reyes e o facto de os seres humanos serem uma espécie complicada, eu só...
Gerçek, canlı, suçlu olmayan bir müşterinin yardımımıza ihtiyacı var.
Temos clientes a sério, não criminosos, que precisam da nossa ajuda.
Kim, kimin bana canlı ihtiyacı var?
Quem me quer vivo?
Biliyor musun, ben okuldayken öyle hoppidik DJ müzikleri değil, canlı müzik eşliğinde dans ederdik.
Sabes, quando eu andava na escola, dançávamos ao som de bandas ao vivo, não ao som hip-hop dos DJ's.
Monako gibi canlı bir yer ya da siz şişman kediler güneşlenmeye nereye gidiyorsanız, bilmiyorum.
Viver no Mónaco ou onde quer que os gatos gordos se esticam ao sol.
- Uğruna canımı bile veririm ama dünyada daha canlı hissetmemi sağlayan tek bir şey var.
E daria a minha vida por ela, mas há uma coisa neste mundo que me faz sentir mais vivo.
- Dediğim gibi Rip Savage bu gemide canlı kaldığı sürece bizim için bir tehlikedir.
- É como eu disse, Rip. Enquanto o Savage estiver vivo e nesta nave, ele é perigoso.
Buradan canlı çıkamayacaktım, değil mi?
Nunca irei viver assim, certo?
- Polisler burada canlı cenazesi düzenliyor.
Os policias vão fazer uma vigilia lá.
Elinde kanlı canlı bir cinayet olduğu zaman beni ara.
Apenas liga-me quando tiveres um assassinato com pulso.
- Dost canlısıydı sadece.
- Ele foi... simpático.
Canlıysa?
Continua vivo?
Canlı!
Vivo!
Sen de canlısını siktin.
E tu fodeste com um vivo.
Pet Sounds gibi klaksonda biraz daha canlılık istiyorum.
Quero mais timbre dos sopros, como no "Pet Sounds". Sim...
Canlı müzik olacak.
Vamos ter música ao vivo.
Canavar, önsezileri güçlü olan ve insan evriminin son noktasını temsil eden bir canlıdır.
A Besta é uma criatura dotada de sensibilidade que representa a forma mais elevada da evolução humana.
Dokuz canlı çıktı herif.
Nove vidas e a contar.
Central park katliamında canlı olarak gördük.
Vimos isso em acção no massacre de Central Park.
Güçlü ve canlı olmayı.
Em ser forte e enérgico.
Orada duran bir "canlı ya da ölü" emir var. Şimdi o kimin elinde olduğu için.
Há uma parada de "vivo ou morto" por quem tiver essa tecnologia.
Çok arkadaş canlısıdır.
Eles são muito amigáveis.
Şu anda izlediğiniz sahne, silahlı adamlar, yanan arabalar, bunların hepsi canlı görüntüler.
as cenas que estão a ver, de homens com as armas e carros em chamas, são todas imagens em direto.
Ondan sonra ölene, yakalanana veya zafer kazanana kadar size canlı röportaj vereceğim.
Depois, darei uma entrevista em direto e contínua, até acabar morta, capturada ou vitoriosa.
Ya canlı yayında vurulup öldüğünü görürlerse?
E se a virem ser morta a tiro em direto na TV?
- İletişim yöntemi ne? Canlı oldukları anonim e-postayla gönderilen fotoğrafla kanıtlanmış.
A prova de vida foi uma fotografia, enviada por um e-mail anónimo.
İkiniz de unutmayın, amacımız Peter ve Kate Carson'ı canlı bulmak.
A primeira coisa que vocês os dois têm de lembrar-se é que estamos aqui para levar o Peter e a Kate Carson vivos.
Yumruklar savrulmaya başladı mı romantizmi canlı tutmak zor oluyor, değil mi?
É difícil manter o romance quando se começa a distribuir socos.
Canlı durun, beyler.
Atenção, senhores.
Zoom onu canlı istedi.
O Zoom quere-o vivo!
Fort Pillow'dan canlı çıkan en fazla yirmi zenciyiz.
Apenas 20 rapazes de cor sobreviveram a Fort Pillow.
Bu hiç görmediğiniz bir canlı. Yarı horoz yarı insan. Yarısı ormandan yarısı kendi ruhumdan.
É uma criatura que nunca viram... meio ave, meio homem, metade pertence à floresta, metade à minha própria alma.
Canlı cesetlerin başında İncil okuyup kendine peygamber diyormuş.
Lê a Bíblia sobre os seus corpos ensanguentados, e proclama-se como o "O Profeta".
Yani Petey'i canlı gören son kişi Bobby Marks'tı.
Então, a última pessoa a ver o Petey vivo foi o Bobby Marks?
Zoom onu canlı istiyordu.
- Não! O Zoom quere-o vivo.
Canlı canlı kaynamalarının vahşeti zevk veriyor.
Consegue ter uma brutalidade visceral ao vê-los ferver vivos.
Canlı olanları değil, kızarmışlardı.
Não estavam vivos. Estavam grelhados.
Sen olmadığını biliyordum hiçbirisinin bu hayatta olmadığını biliyordum ama yani gözümün önünde canlı canlı olan şeyler hiç farklı hissettirmedi, çünkü hepsi gerçekti.
Sabia que não eras tu, que nada daquilo era esta vida, mas ver acontecer à minha frente, viver aquilo não pareceu diferente, porque ainda era verdadeiro.
Yüzbaşı, von König'i buraya canlı bekliyoruz.
Capitão, tem de nos trazer o von König vivo.
Ve onun için senin hatıranı canlı tutmak için, hayatımı harcayacağıma yemin ederim.
E eu juro passar a minha vida a manter a tua memória viva nele.
Canlı çıkma ihtimalimiz var mı?
Sairemos de lá vivos?
Bana hâlâ canlı olarak ihtiyacın var.
Ainda precisa de mim vivo.
Onu canlı yakalamamız lazım!
Queremo-lo vivo!
Dost canlısı birine benziyormuş.
Parece amigável.