China traducir portugués
3,913 traducción paralela
Shunyi, Çin'deki dört kıza Amerika'ya illegal olarak gelip hizmetçi olarak çalışırlarsa 7 yıl içinde vatandaşlık alabilecekleri söyleniyor.
Quatro raparigas de Shunyi, na China, disseram-lhes que se viessem para os EUA ilegalmente e trabalhassem nas limpezas, teriam a cidadania em sete anos.
Birkaç hafta önce, Angela Çin'den çalıntı askeri teknoloji getirtmiş.
Há algumas semanas, a Ângela recebeu um carregamento de tecnologia militar roubada da China.
Peki ya indiğimiz yer Çin'se Kuzey Kore'yse ne olacak?
E se ele aterrar na China? Coreia do Norte?
Çin'de, unutulmazdılar.
Na China. Eles são inesquecíveis. Vou estar lá fora.
Çin'e, hava şartlarına dayanıklı bilgisayar kasası naklediyorlar.
Exportam capas de computadores para a China.
"Çin'in benzin'e olan bağımlılığı arttıkça, yatırımcılar Nijerya'nın bir sonraki üretim, fazlasına hazırlıklı olmalılar."
"Na medida que a dependência da China em petróleo aumenta, seria um bom conselho para os investidores olharem para a Nigéria como a próxima grande fonte de abastecimento."
Ayrıca Çin'le görüşüyorum.
Estou com a cabeça na China.
Britanya 150 yıl önce neden Çin'le savaşa girdi?
A Grã-Bretanha entrou em guerra com a China há 150 anos, porquê?
Maddenin % 95'i Çin'in kontrolünde.
A China controla 95 % do fornecimento mundial.
- Sen de işleri geciktirmek için kullanacaksın.
- Que vais usar para conseguir uma moratória. - Partiste a Muralha da China?
Sen ve ben.
Tu partiste a Muralha da China.
- Evet. Çin'deki yatırımlarım beni istediğimden fazla oyaladı.
Os meus negócios na China prenderam-me lá mais do que o previsto.
Carter, bu adamı yakalamak için gerekirse Çin'e kadar bile didiklerim.
Não, para apanhar este homem, cavo até à China.
Çin'in ortasında bir şirket şehri.
Uma cidade empresarial no meio da China.
Çin'in ortasında bir şirket şehri.
É uma cidade empresarial no meio da China.
- Seni, Çin'e o talihsiz yolculuğa çıkaran ve bilgisayarı satan kişiye geldik.
A pessoa que vendeu o portátil que a levou à sua infeliz viagem à China.
Ben Çin Halk Cumhuriyeti'nden Özel Elçi Zheng Li.
Anteriormente em Last Resort... Sou Zheng Li, enviado especial da República Popular da China.
Şimdi, Çin'in kendi gemisini savunmaya gönlü yoksa sana neden ihtiyacım olsun?
Se a China não defender o navio, porque preciso de si?
Geçmesine izin verirse Çin büyük bir yardımsever olacak.
Se o deixarem passar, a China torna-se uma Nação humanitária.
Marcus, güvenlik bir sorun haline gelirse Çin'in yardım teklifi, zorunluluk gereği, dönüşebilir.
- Sim, Senhor. Marcus, se a segurança se tornou um problema, a China oferece assistência em caso de necessidade.
Çin'de köpek yediklerini biliyorsunuz, değil mi?
Sabe que comem cães na China, não sabe?
Eğer karım olmaya karar verirseniz sevincim Çin'in Horai Dağı'ndaki kökleri gümüşten gövdesi altından ve meyveleri inci olan bir ağacın yakutlatla donatılı dalını bulmakla eşdeğer olur.
Se por acaso se tornasse minha esposa... a minha alegria seria como se eu tivesse encontrado um ramo de jóias... numa árvore do Monte Horai na China... com raízes prateadas, tronco dourado, e frutas de pérolas.
Çin'in bu eşsiz hazinesi kadar safsınız benim için.
É tão pura quanto este tesouro raro da China.
Çin'de yaklaşık 400'ü görev esnasında ölür.
Cerca de quatrocentos morrem a cumprir o seu dever na China.
Çin'e beş yıI önce eczane soygunu için geri döndün.
Vieste para a China á cinco anos, apenas para guardar a droga roubada.
İşte bu yüzden Çin hükümeti internetini kısıtlıyor.
É por isso que a China controla a Internet.
Bu dosya için Çinde bir servet ödedim.
Paguei uma fortuna na China por este ficheiro.
- Çin Mahallesinde bir lokanta.
Um restaurante em China Town.
Bir 3D yazıcı alarak, üretim sürecini evcilleştirdiğimizin ve Çin'deki kötü fabrikaların işini azalttığımızın farkında mısın?
Tens a noção que ao termos uma impressora 3-D, estamos a reaver o processo de fabrico e a recuperar empregos de fábricas de trabalho precário na China?
Galiba bu alet Çin'de yapılmış.
Acho que isto foi fabricado na China.
Çin'deki insanlar açlık çekiyor ama Paige bir çift tozluk alsa kıtlık başlayacak sanki.
- As pessoas na China estão a morrer à fome, mas se a Paige receber umas polainas, vai começar uma penúria.
Adam Chinatown'da bir gece kulübü işletiyor.
Ele gere uma boate próximo de China Town.
Maalesef Avrupa ve Çin'de, bu ormanlardaki... keresteler için doymak bilmez bir talep var.
Infelizmente, existe uma procura quase insaciável de madeira na Europa e na China destas próprias florestas.
İngiltere, Çin, ABD, Hindistan... Japonya ve Avrupa'nın çoğunu... alabilecek kadar geniş.
O Reino Unido, a China, os Estados Unidos da América, a Índia, o Japão e grande parte da Europa caberiam todos dentro das suas fronteiras.
Oliver, Kuzey Çin Denizinde Lian Yu denen bir adada bulundu.
O Oliver foi encontrado numa ilha chamada Lian Yu no norte do mar da China.
Bu kızlar Çin'den getirilmiş buraya.
Estas raparigas foram trazidas da China.
Çinli dört kız seks kölesi olarak satılıyor.
Quatro raparigas da China foram vendidas para escravatura sexual.
Bu kızlar Çin'den getirilmiş buraya. O hâlde, bu adamlar onları denemek için motele getirmişler. - Sence kim getirmiştir?
Estas raparigas foram trazidas para cá da China e os homens vieram ao motel experimentá-las.
Çocuktan kurtulmak istesek Çin'de kalırdık!
Se quiséssemos livrar-nos da criança ficávamos na China!
Çin'de imal edilmiştir. Tıpkı kendi gibi.
Feito na China, igual a ele.
Çin sahilinin açığındaki bir adada altı ay çalıştım.
- Sim. Passei seis meses numa ilha na costa da China.
Shanghai Çin'de.
Xangai é na China.
- Berbat durumdasın. - Winston, moral bozacak bir sürü şey var. Çin'deki hava kirliliği.
Há muitas coisas pelas quais podemos estar em baixo, a poluição do ar na China, o défice,
Dükkan, bizden Çin'deki bir laboratuvara girip oradaki bir biyo-teknoloji cihazı çalmamızı istiyor.
A Oficina quer que invadamos um laboratório na China para roubar um dispositivo biotécnico.
Şirketinizin Çin'deki yeni tesisinin planlarını inceledim.
- Já revi os planos para as suas instalações aqui na China.
Çin'deki operasyona gelmemi istedi.
Pediu-me que vá à operação China.
Rusya, İngiltere, Çin ve Hindistan arasındaki iletişim fazlasıyla arttı.
Há comunicações nos níveis mais elevados entre a Rússia, a Grã Bretanha, a China, a Índia.
Az önce Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki insanlarla kavgaya girdik.
Entrámos numa luta com a República Popular da China.
- Lee, Çin için casusluk mu yapıyordu?
O Lee era espião... para a China?
- Shanghai, Çin!
Xangai, China!
Çin İmparatoru.
Imperador da China.