Como traducir portugués
823,779 traducción paralela
bu alışveriş arabasıyla evinde bir dakika istiyorum, Süpermarket süpürümü gibi.
Quero um minuto dentro da tua casa com este carrinho de compras, como no programa "Supermarket Sweep".
Hey, Stewie, Bizim travmatik küçük oğlanımız nasıl?
Ei, Stewie, como está a concussão do nosso pequenote?
Bazen şu saçmalığı duymanın sebebi de bu zaten,
É por isso que ouves disparates como este :
Ne kadar sakin göründüğüne bak.
Vê só como ele está calmo.
Seçilmiş Shriver gibi.
Como a Shriver designada. ( condutor designado )
Evet, Sert küçük oğlanı kontrol etmek istedim.
Sim, queria ver como estava este pequenote duro.
Vay be, Sanırım insanların yıllar boyunca bana ayakçı çocuğu gibi davranmalarına göz yumdum, ve üstümden geçmelerine izin verdim.
Acho que fui sendo oprimido por anos de pessoas a tratar-me como um moço de recados, e eu deixei que me pisassem.
Ergenler gibi kıkırdıyorsunuz.
Vocês riem como adolescentes.
Sanki fidye için burada.
Está cá como refém.
- Adın ne?
- Como te chamas?
Dediğim gibi, bir süredir turnedeydim ve bir çift bana gelip dedi ki,
Há algum tempo que estou em digressão, como disse, e fui abordada por um casal que me disse :
Bu ne cüret?
Como se atrevem?
Bu ne cüret? "Biliyorum. Beş yıl önce kendimizi öldürmeliydik."
Como se atrevem? "Eu sei, devíamos ter-nos suicidado há cinco anos."
Ama çok istiyorsanız, 18 yaşından sonra büyümekte ısrarcıysanız bebek gibi görünüp davranarak paçayı kurtarabilirsiniz, tamam mı?
Mas se tiver de ser, se insistirem em passar dos 18 anos, conseguem safar-se, se se parecerem e agirem como um bebé.
Yani sadece bebek gibi konuşun.
Então, é só falar como um bebé.
Bunu bir onur payesi gibi istediğimizi düşünmek yanlıştır.
É um erro pensar que procuramos isso, como se fosse uma medalha de honra.
Onun halkının bana, benim halkımın diğer herkese davranmayı sevdiği gibi davranmaya hakkı yok.
Não está correto o povo dele me tratar como o meu povo gosta de tratar o resto do mundo.
Hazin çünkü çok iyi bir kız olduğumu düşünüyorum ama komedim biraz edepsiz diye tarif edildi.
É triste, porque acho que sou uma mulher muito boazinha, mas a minha comédia foi descrita como sendo maldosa.
Joan Rivers gibi ama daha yaşlı olduğumu söylüyorlar.
Dizem que sou como a Joan Rivers, mas mais velha.
Şaka bir yana, Bay Cosby'nin tecavüz ettiği iddia edilen çoğu kadın benim gibi güçlü, kuvvetli, güzel siyahi kadınlardı.
Agora a sério, muitas das mulheres que dizem ter sido abusadas pelo Sr. Cosby eram mulheres fortes, poderosas, lindas e negras como eu.
Amy Schumer beni saat gibi taksa ben sadece...
A Amy Schumer podia usar-me como um relógio que eu só diria...
Ben de Taylor Swift gibiyim ama ruhum var.
Eu sou como a Taylor Swift, mas com alma.
Ama benim gibi Taylor Swift'i Instagram'da takip ediyorsanız kız kardeşlerinin sadece Victoria's Secret modelleri olduğunu görüyorsunuz.
A menos que sigam a Taylor Swift no Instagram, como eu. Aí, vão reparar que a irmandade é só para as modelos da Victoria's Secret.
Taylor Swift'i izlersem sıçıp batıracağını biliyordum, bu yüzden onu izledim... bir sapık gibi.
Eu sabia que a Taylor Swift ia fazer asneira se a observasse, por isso observei-a como uma psicopata.
Öylece gelebileceklerini sanıyorlar, hiçbir göç politikamız yokmuş gibi.
Eles não dizem clandestinamente. Acham que podem entrar, como se nós não tivéssemos uma política de imigração.
Onları seve seve alacakmışız gibi.
Como se os quiséssemos receber.
Onu bilemiyorum ama Amerikalılar, Meksikalılar kadar fit bile değiller.
Disso eu não sei, mas o povo dos EUA não está tão em forma como os mexicanos.
Kule'nin tepesine çıkıp bir dev gibi aşağıya bakmışsınızdır.
Subir à Torre e olhar para baixo como um gigante.
- Adınız nedir?
- Como se chama?
Kanadalı bir rock müzisyeni boktan olmak için sebebi olmayan bir Hristiyan rock müzisyeni gibidir.
Um músico de rock canadiano é como um músico de rock cristão sem uma razão para não valer nada, já agora.
Sanırım arkadaş kalmamızı sağlayan şey, bir sürü oyun oynamamızdı iPad gibi şeylerden önce.
Acho que o que nos manteve unidas foi o facto de brincarmos muito juntas antes de coisas como os iPads.
Ben 89 yaşındaki günüme devam ettim.
Eu segui o meu dia, como se tivesse 89 anos.
Çalılardan fırlayıp o kazlara kendim saldırmış değilim.
Não é como se eu tivesse saído dos arbustos e atacado os gansos.
Ve biri Filipinler'de bir şey görmüşse her nasılsa Filipinler'deki herkes onu görmüştür.
E se uma pessoa tiver visto algo nas Filipinas, não sei como, toda a gente nas Filipinas também viu.
"Filipinliler mizahı anlamakta da tsunamilerden kaçmakta olduğu kadar kötüler."
Os filipinos são tão maus a entender uma sátira como são a fugir de tsunamis. "
Bir gün birinin seni sevmesini istiyorsan "eve geri taşınmalı ve bizim gibi normal olmalısın." dediler.
Se quiseres que alguém goste de ti, tens de voltar para casa e ser normal como nós. "
Sonra kızlar, bizim gibi başını çevirmek yerine, odaklanmış.
Em vez de desviar o olhar, como nós faríamos, miúdas, ele fixou o olhar.
Zihinlerin nasıl işlediğini anlamaya çalışıyordum.
Estou a tentar entender como funciona a mente.
Ve podyuma nasıl çıkarım bilmiyorum.
E não sei como chegar ao pódio.
"Yeni bir kablosuz süpürge aldım. Bunu biliyorsun."
Tenho um novo aspirador sem fios, como sabes.
Ama bir sınıf sistemimiz yok. Buradaki gibi yok.
Mas não temos um sistema de classes, não como aqui.
"Arkadaşlarını nasıl seçiyorsun?" oluyorsunuz.
Pensam : "Como sabem com quem fazer amizade?"
Sosyetik insanlar da hepimiz gibi her an evsiz kalabilirler.
Tal como nós, as pessoas chiques podem tornar-se sem-abrigo a qualquer altura.
O da dedi ki, "Evsizken sıvı detoks yapmanın" ne kadar zor olduğunu biliyor musunuz?
Disse : " Fazem ideia de como é difícil fazer uma dieta de sumo quando somos um sem-abrigo?
Bir Disney filmi gibi ama sıçmalı.
É como um filme da Disney, mas com caca.
Çünkü erkekler haklı ve şimdi babamı savunmam gerekiyor.
Como os homens não mentem, tenho de defender o meu pai.
Nereden bilecektik...
Como íamos saber?
Bu çocuğa hiç hayır demediğim için iki dakika sonra bir otobüsteydik ve yanımızdaki tavşanın ölü olduğuna giderek daha emin oluyordum.
Como nunca disse "não" à criança, dois minutos depois estávamos no autocarro com o que, cada vez com mais certeza, era um coelho morto.
"Adı ne?" diyorlar.
Perguntavam : "Como se chama?"
"Adı neydi?" İşi bitmiş ki.
"Como se chamava?" Tipo, já era.
Bugün Kerrie'nin baş nedimesi seçilmek benim için büyük bir onur, en çok da fahişe arkadaşlarını sinir ettiğini bildiğim için...
Estou muito honrada por ter sido escolhida como a dama de honor da Kerrie, sobretudo porque sei que isso irrita as putas das amigas dela.