Cortese traducir portugués
58 traducción paralela
- Onun adı... söyle şunu.
O seu nome. Diz. - Cortese.
- Cortese. Cortese kim?
- Quem é o Cortese?
Köyüme saldıran ve onu yerle bir eden adamlar Cortese'in maskesini... bu maskeyi giyiyorlardı.
O homem que atacou e roubou a minha aldeia usava uma máscara do Cortese. Esta máscara.
Şüphesiz o Cortese.
Sim, foi o Cortese.
Beni Cortese'e götür. Onunla ilgili bilmesi gereken herşeyi ona anlatabilirim.
Leva-me ao Cortese, posso dizer-lhe tudo o que precisa saber sobre ela.
Yeni gelenler ayrıcalıklarını kazanana kadar, Cortese'le tanışmıyorlar.
Os novatos não conhecem o Cortese até ganharem esse privilégio.
Ben de Cortese'le konuşurum.
Eu falarei com o Cortese.
Eminim Cortese bilgi için minnettar olacaktır.
Tenho a certeza de que o Cortese ficará grato pela informação.
- Lordum, Cortese.
- Meu senhor, Cortese.
O Cortese'in yağmacılarından biri... yanlız.
É um dos soldados do Cortese. E sozinho.
Erkek kardeşinin Cortese tarafından öldürüldüğünü söylediğini sanmıştım.
Pensava que tinhas dito que o teu irmão tinha sido assassinado pelo Cortese.
O Cortese'in maskesi.
Essa é a máscara do Cortese.
Bu Cortese'e yeterince yakınlaşabilmemin tek yolu... onu öldürmek için.
É a única maneira para aproximar-me o suficiente do Cortese e matá-lo.
Cortese'i bulmam yıllar aldı.
- Demorei anos para encontrar o Cortese.
Cortese'i senin istediğin kadar bende istiyorum.
Quero o Cortese tanto quanto tu.
Eğer dövüşmeseydik Cortese hepimizi katletmişti.
O Cortese tinha-nos massacrado se não lutássemos.
- Cortese bizi köpekler gibi avlayacaktı!
O Cortese ia caçá-los como coelhos!
- Cortese'e ne kadar yakınsın?
Quão perto estás do Cortese?
Cortese onun için olan hediyimi görmekten çok memnun olacak.
O Cortese vai ficar muito satisfeito ao ver o meu presente para ele.
Bu sefer beni Cortese'e götürmek zorundasın.
Desta vez tens que me levar ao Cortese.
Onu Cortese'e götürmesi gereken kişi benim.
Vou ser eu a levá-la ao Cortese.
Ben sadece Coretese'in nasıl yaptığımı duyması gerektiğini düşün...
Só acho que o Cortese deve saber como é que eu- -
- Şey, eğer öyleyse, herşeyi doğrudan Cortese'e rapor ediyor olmalı.
Bem, se assim for, ele diz tudo ao Cortese.
Haydut Cortese'in kalenin içinde bir casusu var!
O bandido Cortese tem um espião dentro do castelo.
- Evet, Cortese...
Sim, Cortese. Estás morto!
Cortese... şimdi... katil bir canavar.
Cortese... ele é um monstro assassino.
Bu yüzden onlara en iyi ikinci şeyi vereceğim... onun ikinci komutanı... şeytani Savaşçı Prenses, Zeyna. Onlar Cortese'i alamazlar, elbette.
E não podem agarrar o Cortese, claro.
- İyi kral ve Cortese bir ve aynı.
O bom Rei e o Cortese são a mesma pessoa.
- Cortese'i öldürmek bu suçluluğu hafifletmeyecek.
Assassinar o Cortese não te vai tirar essa culpa.
Geriye yapacak tek birşey kalmıştı... o da Cortese'i mezara sokmaktı... benim içinde olmam gereken mezara... şu anda Lyceus'ın içinde olduğu mezara.
Só havia uma coisa a fazer. Levar o Cortese para o túmulo. O túmulo que eu devia ter ocupado.
Malik'i bulmalıyım ve beni Cortese'e götürmesi için onu zorlamalıyım.
Tenho que encontrar o Malik e obrigá-lo a levar-me ao Cortese.
Cortese ve eşkıyaları bu köyü yok etmek üzereyken, kim onları durdurdu?
Quando o Cortese e os seus bandidos vierem destruir esta aldeia...
- Kral ve yağmacı Cortese bir ve aynı.
O Rei e o vilão, Cortese, são a mesma pessoa.
Kral, Cortese'le savaş halinde.
O Rei está em guerra com o Cortese.
Cortese buraya sadece burada olduğumu bilirse gelecektir.
O Cortese só virá aqui se se souber que estou aqui.
Cortese'e gidiyorsun... ama ilk önce... sana borçlu olduğum birşey var.
Vais até ao Cortese. Mas primeiro devo-te uma coisa.
Bu Cortese'in zevki... ve onun seninle işi bittiği zaman... yanmış cesedine tüküreceğim.
Este prazer será do Cortese. E quando ele acabar contigo vou cuspir para o teu esqueleto em chamas.
Cortese ve benim yüz yüze geleceğimiz anı ne kadar uzun zamandır planladığımı biliyor musun sen? !
Sabes durante quanto tempo andei a planear este momento em que ia estar à frente do Cortese?
Cortese'i yendikten sonra... ne hisettin?
O que sentiste depois de vencer o Cortese?
Ve seni temin ediyorum, Toris... eğer Cortese'i öldürürsen, benim olduğum şey olacaksın.
E juro-te, Toris que se matares o Cortese, vais tornar-te naquilo que eu fui.
Bu yüzden eğer bana Cortese'i nerede bulabileceğimi söylerseniz... ölümlerinizi çabuk ve acısız yapmaya çalışacağım.
Não acredito nessas execuções por isso se me disserem onde posso encontrar o Cortese posso tentar que as vossas mortes sejam rápidas e sem dor.
Kralınız Cortese.
O teu Rei é Cortese.
Neden sadece Cortese'i bulmuyoruz? !
Porque não vamos procurar o Cortese?
Cortese! Neredesin? !
Cortese, onde estás?
- Cortese... baskıncılara silahlarını bırakmalarını emret.
Cortese, ordena aos teus bandidos para largarem as armas.
Chakramıma güzelce bir bak, Cortese.
Olha bem para o meu chakram, Cortese.
Eğer Cortese'e karşı harekete geçmekte ısrar etmeseydim, belki tanıyabilirdin.
Se eu não tivesse insistido que lutássemos contra o Cortese, talvez conhecesses.
İlk önce Cortese'in saldırısı, sonra kasabanın yeniden inşası.
Primeiro foi o ataque do Cortese, depois foi a reconstrução da aldeia.
- Herşeyi Cortese'e kaybetmemiz onun kalbini kırdı.
Partiu-lhe o coração perder tudo para o Cortese.
Cortese'le kendi başına mı dövüşecektin?
Lutado com o Cortese, tu própria?
Casuslarıma göre, o ve kız kardeşi birkaç yıl önce Cortese'e karşı direnmişler... - tepelere çıkmalarına zorlanmadan önce.
De acordo com os meus espiões, ele e a irmã enfrentaram o Cortese há uns anos antes de serem forçados a fugir para os montes.