Dağılın traducir portugués
1,687 traducción paralela
Tamam. Gençler dağılın.
Dispersem rapazes.
Öyleyse dağılın ve savaşa hazırlanın!
Dispersem e preparem-se para lutar.
Hazır. Dağılın!
Prontos, separar.
Dağılın!
Fujam!
Dağılın.
Se separem.
Dağılın!
Estão dispensados.
Herkes, dağılın!
Todos, corram!
Dağılın.
Espalhem-se.
Dağılın!
Espalhem-se.
Dağılın, 20 metre açılın.
Espalhem-se, 20 metros de perímetro.
Hemen buradan dağılın.
Saiam daqui agora!
Dağılın dedim size. Siz de tehlike altındasınız.
Vocês também estão em perigo!
Haydi, dağılın. Geri çekilin.
Afastem-se.
Dağılın.
Separem-se.
Tüm Viper'lar, dağılın... şimdi, şimdi, şimdi!
Todos os Vipers, romper formação... agora!
Dağılın ve her bir noktayı arayın.
Separem-se e revistem todo.
Pekala beyler, dağılın.
Muito bem, meus senhores, parem com isso.
Bütün kasabayı arayın, sonra da köylere dağılın.
Passem toda a cidade a pente fino, e depois sigam para todas as aldeias.
Huzur içinde... dağılın...
Ide em paz.
Dağılın.
Desculpa.
Tamam, pekala, dağılın.
Certo, a circular, nada para ver aqui.
Tamam, pekala, dağılın.
Muito bem, a andar.
Zaten bütün adamlarınız dağılıp gitti.
Todos os vossos homens já dispersaram.
Saçın kenarlara dağılır, sırtına bir ürperti gelir.
Com os cabelos eriçados é a minha vida.
Damlaların dağılımı ve yerleri kurbanın ayakta, ancak... yüksek hızda hareket ettiğini gösteriyor.
Os salpicos satélite e a localização das gotas sugerem que a vítima... estava em pé mas a mover-se a grande velocidade.
Ben Baker Four. Vinton'da dağın eteklerindeyiz Kaçırılıyoruz
- Fala Baker 4, estamos entre a rua Vinton e Hillside.
Dağılın!
Vamos separar-nos.
Ve genelde kartların nasıl dağıtıldığını biliyorsan kart sayıcı olarak avantajlısındır, çünkü oyuncular istedikleri zaman bir kart daha isteyebilirler.
E sabendo como as cartas poderão ser dadas a vantagem passa a ser do contador de cartas, porque os jogadores podem pedir uma carta sempre que quiserem.
Yani dağıtıcının düşük sayılı kağıtları, az sayıda oldukları için onun beli bir sayıyı yakalama şansını azaltır
Cartas de baixo valor dão vantagem à casa, porque há menor probabilidade de ele ultrapassar os 21.
Dağılırsın. Sızana kadar içersin. Okulun trafikçisiyle birlikte olursun.
Deixares-te ir abaixo, beber até cair, curtir com o sinaleiro?
Hayır Marge. Sadece, senin nasıl umutsuzlukta dağıldığını izliyor, ve Vermouth içerek oturuyordum. Hayat, güzel mavilikleri koruyabiliyor.
Não, Marge, só estava sentado por aí a beber Vermouth e a contemplar como, quando se está mesmo a afogar... num poço de desespero, a vida pode mandar-nos um lindo e azul anjo da guarda.
Aşının dağıtımı devam ederken birçok kişi, salgının nasıl başladığını ve bu mikrobun nereden çıktığını merak ediyor.
Enquanto a distribuição das vacinas continua, muitos começaram a questionar como é que isto aconteceu, principalmente, de onde veio este vírus?
Kaza kurbanlarını yeniden biraraya toplamak zorunda değiliz, ama onların nasıl dağıldıklarını anlamaya çalışırız.
Temos de reconstituir as vítimas e descobrir como os corpos foram espalhados.
Görmezlikten geldiniz. Beni nasıl dağıttığını görmedin mi?
Não me viste a apanhar?
Bakın, biliyorum ki buraya gelmem dikkatinizi dağıtabilir, ne de olsa ben bir yıldızım ve T'ween dergisinde Yılın Yakışıklısı seçildim.
Ouçam, sei que o facto de vir para cá pode ser uma distracção, visto que sou, bem, já sabem, uma superestrela e o mais Sexy do Ano da revista "T'ween".
Ve daha sonraki hasarda arabanın arkasına bağlandığında oluşmuş. Bu da kanın beyne dağılıp onu ölüme götüren yeni kırıklar oluşturmuş.
As pancadas subsequentes no crânio, devidas à boleia atrás do carro, provocaram fracturas adicionais, que deram origem a hemorragias difusas no cérebro e causaram a morte.
Bu şeyi kullanabilmek için Cheyenne Dağı'nın altına multi-milyar dolar harcayıp bu tesisi yaptık, ama bunun nasıl kullanılacağını bilen herhangi birisi yok mu?
Criamos esta construção multi-bilionária sob a Montanha Cheyenne para podermos usar esta coisa. Alguém sabe como fazer isto?
Buraya geldiklerinde bizi bu çölden çıkarmak için ihtiyaçları olan tek şansı Cylon'ların dikkatleri büyük bir patlamayla dağılırsa yakalayabilirler.
A única maneira de eles terem uma hipótese de nos tirar deste calhau é se os Cylons estiverem distraídos a combater uma revolta intensa quando aqui chegarem.
İlk kilise cemaatleri rahipler sınıfı tarafından kontrol edilmiyordu. Ekmek bölünür ve İsa'nın varlığının, aramızdaki ruhani varlığının simgesi olarak inananlara dağıtılırdı.
Se pensarmos nas primeiras comunidades com igrejas, não era o clero que as controlava, mas sim a repartição e distribuição do pão aos crentes como símbolo da presença espiritual de Cristo entre nós.
Dağılın!
Circule!
- Dağılın! Dağılın!
Saiam!
Shawn'ın vizyonu bazen dağılır. Tamamlanmamış...
As visões do Shawn são dispersas, incompletas.
İlk sezonun son 9 bölümü Michael'ın herşeyi bir arada tutma çabasıyla ilgili. Ve gerçekten içinde bir yerde Michael bir şekilde dağılıyor gibi görünüyor.
E os últimos nove episódios da primeira temporada são sobre o Michael a tentar manter-se firme, onde, na verdade, por dentro, está como que a rebentar pelas costuras.
Küçük fraktürler. Fraktürlerin dağılımındaki dairesel noksanlık ya da kemiklerdeki çıkıntıların yönü açıklıyor.
Pequenos fragmentos, falta de fraturas circulares ou radiantes ou restos aderentes.
D.L. binaların içine sızabiliyor. Candice'in göz aldanmaları nöbetçilerin dikkatini dağıtabilir.
O DL consegue introduzir-se no edifício, a Candice distrai os guardas com ilusões.
Tamam, dinle, ilk yapmamız gereken... bu nanitlerin dağıtılıp dağıtılmadığını öğrenmek, değil mi?
A primeira coisa a fazer é encontrar onde estão a ser distribuídos.
Sürüler, çekiç başların geceleyin yiyecek bulmak için daha derinlere inmeleriyle dağılırlar.
Os cardumes desfazem-se à noite, quando os animais procuram águas mais profundas para se alimentarem.
Gazetenin arşivini kontrol ettim ve görünüşe bakılırsa çiftçi arkadaşımız bir kriptonit dağının altına saklanmış.
Verifiquei os arquivos do Planet, e parece que o nosso amigo da quinta foi enterrado debaixo de uma montanha de kryptonite.
Bir sorunu nasıl çözeceğini bilmediğin için bütün bölümü dağıtamazsın.
Não podes despedir todos por não saberes lidar com um problema.
Dağın kenarında durup, Pablo Escobar'ın 10 yıl önce kuşattığı yere bakıyoruz, ve düşünüyoruz, "insanları bu kadar zalim davranmaya yönelten olaylar neydi?"
Estávamos ao lado da montanha, a olhar para o local que Pablo Escobar aterrorizou durante mais de uma década, a falar da razão que leva as pessoas a serem tão cruéis.
Bu ekip, yani sizin beşiniz, davranışlarınızla 30 yılın emeği olan bu Birimi dağıtmak üzeresiniz.
Esta equipa... Vocês os 5, pelas vossas acções, podem ter destruído uma Unidade que levou 30 anos a construir.