Dağıt traducir portugués
7,129 traducción paralela
Ben onun dikkatini dağıtırım, siz kaçın.
Eu vou distraí-lo, vocês pirem-se.
Su dağıtıcısı.
O guarda-rios.
Suyumla ilgili su dağıtıcısıyla konuşmam lazımdı.
Tinha de falar com o guarda-rios sobre o meu rio.
Su dağıtıcısı, Majesteleri.
O guarda-rios, Vossa Senhoria.
Su dağıtıcısı artık canını sıkamaz.
Bem, o guarda-rios não o volta a incomodar.
Üretim, ticaret, ulaşım ve dağıtım için daha ne kadar destek sağlayabileceği konusunda kesin limitler var.
Ha limites definidas sobre como ele pode suportar o mundo em termos de producao, em termos de comercio, em termos de transporte e distribuicao.
Bir arkadaşla bir içerik dağıtım ağı kurdum ve bir dijital medya tedarikçisine satıyoruz.
Eu e um amigo criámos um CDN e estamos vendendo para uma mídia digital. Já estás chateada?
Şuna bak, çocuklara nasıl yoğurt süsü dağıtıyor.
Olha como ela coloca a cobertura..
Sanki kart dağıtıcısı gibi.
Parece um comerciante.
Eğer sevişirsek, bu seni dağıtır mı?
Se fizéssemos amor, ficarias confusa?
Bütün dikkat dağıtıcı şeyleri görmezden gelin.
Têm que ignorar todas as distracções do casino.
Abbott'ın resmini, Londra'daki bütün havaalanlarına ve tren istasyonlarına dağıt.
Ela pode ser qualquer pessoa. Dá a foto da Abbott à segurança de todos os aeroportos de Londres e estações de caminho-de-ferro.
Toplu üretim başladı bile. Tüm kliniklere dağıtım yapılması için teslimat hazırlıkları yapılıyor.
A produção em massa da droga já está em andamento e estão a ser disponibilizados em clínicas públicas desde já.
45 saniyede Dağıtım.
Implantação em 45 segundos.
Muhtemel dağıtım deposu.
Possível depósito para distribuição.
G, bir saniyeliğine dikkat dağıt.
G, vai distraí-lo por um bocado.
Daha sonra kalan vücut parçalarını restoranın dışındaki varillere atıyorlar ve aldıkları kanları şehirdeki hastanelere dağıtıyorlar.
Depois atiram as restantes partes do corpo para os barris que estão junto ao restaurante do hotel e distribuem o sangue pelos hospitais na cidade.
Dikkatini dağıtırsak... bu sihirli çubukla onu vurabilirim.
Se o distrairmos... Eu podería ter uma chance com esta varinha.
Nicholas Kosiow, suç geçmişinde silah ve insan kaçakçılığı narkotik dağıtımı, ölümcül silahla saldırı ve adam kaçırma var.
Nicholas Koslow, o seu histórico criminal... inclui armas e tráfico humano... distribuição de narcóticos, assalto com arma letal e sequestro.
Dikkat dağıtıcı bir şey.
Criar uma distracção.
Dikkat dağıtıcı ya da cezbedici birisi olman haricinde kimsin sen?
O que é que tu és, a não ser uma distracção, uma tentação.
Onu en son kimin gördüğü bilinmiyordu, Sophia ve Yeager hariç ki onlarında saat 10 : 20 civarında çıkarılan banyodaki yangın yüzünden dikkatleri dağıtılmıştı.
Nenhum dos convidados tinha a certeza da última vez que a viu, excepto a Sophia e o Yeager, que estavam distraídos com o incêndio no quarto de banho por voltas das 22 : 20.
Tüfekleri dağıtın.
Passem-nas.
Dağıtın.
Passem-nas.
Kendisi iki kurbanın ana dağıtıcısı.
É o principal distribuidor das duas vítimas.
Travis Ricky'nin ateş ettiğini öğrenmiş, muhtemelen onu rakip uyuşturucu satıcısı sanmıştır ya da bir şekilde onun alanına zorla girmeye çalışan daha büyük bir dağıtıcı sanmış ve ona bir mesaj göndermeye çalışmıştır.
Percebeu que era um traficante rival ou que está de alguma forma ligado a um fornecedor maior que está a tentar ganhar força no seu território. Ele estava a tentar enviar uma mensagem. - Não.
Ben dikkatlerini dağıtırım.
Eu distraio-os.
Her yıl halat festivali düzenleyip... Halat dağıtıyorlardı.
Todos os anos repartiam os excedentes... no Festival da Corda.
Kış ayında, basın karşıtları şehre geldiğinde Billy'i o broşürleri sokak ortasında dağıtırken buldular.
Nesse Inverno, quando os recrutadores do exército chegaram à vila, encontraram o Billy a distribuir esses tais panfletos na rua.
Yasadışı maddelerin taşınması ve dağıtımı.
Transporte e distribuição de substâncias ilegais.
Bana da dağıt.
Dá-me cartas.
Avrupalı dağıtımcımla Skype'tan konuşmalıyım.
Tenho de falar com o meu distribuidor europeu.
Ağzını burnunu dağıt.
Vá lá, dá-lhe.
- Ortalığı dağıtıyor, değil mi?
Ele está demais. Está tão entusiasmado.
Valide Sultan yemek dağıtıldı ve Brahman'lar bekliyor..
Minha senhora a comida foi servida e os brâmanes estão à espera
Neden tatlı dağıtılıyor, bugün özel bir gün mü?
Por que esses doces estão a ser distribuídos?
Alın, alın herkese dağıtın.
Por favor comam.
Görünüşe göre CDC hepimizin dikkatini dağıtıyor.
Parece que o CDC se está a tornar uma distracção para todos nós.
Ekin dağıtım girişimim oldukça umut verici.
A minha iniciativa de colheita-redistribuição - O "NARVIK" consegue fazer isso, em 50 a 100 dias. - é muito promissora.
Escobar parasını fakirlere dağıtıyor.
O Escobar dá dinheiro aos pobres.
Paranızı saklayacak seviyeye geldiğinizde onu fakire dağıtırsınız.
Quando não há mais formas de esconder dinheiro, começamos a dá-lo aos pobres.
- Özel Tim dağıtılacak.
- O Grupo de Busca será suspenso.
Escobar'ın teslim şartlarından biri olduğu için Özel Tim dağıtıldı ve Albay Carrillo ülke dışına tayin edildi.
Como parte do acordo de rendição de Escobar, o Grupo de Busca foi extinto, e o coronel Carrillo foi transferido para fora do país.
Çok dikkatimi dağıtıyorsun da.
És uma grande distração.
- Dikkatimi dağıtıyorsun.
Estás-me a distrair.
Dağın tepesine tırmandı.
Subiu a montanha.
Dikkat dağıtıcı.
- É uma distracção.
İyi mal dağıtırdı gerçi.
Bons medicamentos, no entanto.
Dağın tekine tırmanıyordunuz o kadar.
Estavas apenas a escalar uma maldita montanha.
Tırmanacağımız bir dağ var.
Temos um monte para subir.
Everest dağında ölen kişi, Neden oraya tırmanmak istediği soruldu.
O explorador britânico George Mallory, que viria a falecer por escalar o Everest, foi questionado sobre a sua motivação.