Deter traducir portugués
3,415 traducción paralela
Ve eğer onları durdurmanın bir yolunu bulamazsak sadece bu ülke yok olmakla kalmayacak, bildiğimiz yaşam da son bulacak.
E se não encontrarmos uma maneira de deter tudo isto, não só destruirá este país, mas também a vida como a conhecemos.
Bay Dreyer, bakanın şüphelerini anlıyorum ama Bay Evans yasa dışı olarak tutulmuyor.
Sr. Dreyer, as preocupações do ministro foram percebidas, mas ninguém está a deter o Sr. Evans ilegalmente.
( Joel ) o seni tutuklama bulunuyor.
Ela vai deter.
Lussier'in içerden bir adamını yakaladı kod adı "Disk" olan birini, ve tanıklık yapmaya hazırladı ama Lussier'i yakalama girişimi başarısız oldu.
Ela aliciou alguém próximo do Lussier, como nome de código "Hard Drive". Ele ia testemunhar, mas a tentativa para deter o Lussier falhou.
- Seninle geçirmek istediğim tek zaman bana eski yoldaşlarını durdurmak konusunda yeterli bilgi verdiğin zamandır.
O único tempo que quero passar contigo é para ter informações de como deter os teus antigos camaradas.
Koskoca Kırmızı Fener istilasını iki kişiyle durdurmaya çalışıyoruz.
Por isso somos só nós dois para deter a invasão vermelha!
Kırmızı Fener ordusu durduruldu mu?
Conseguiram deter a tropa dos Lanternas Vermelhas?
Bir Yeşil Fener'i durdurmak için kalbini kırmak yeterli midir?
Só é preciso isto para deter um Lanterna Verde? Um coração partido?
Eğer ben ve arkadaşlarım Kırmızı Fener istilasını durduramazsak her şeyi kaybederiz.
Se não pudermos deter a invasão dos Lanternas Vermelhas... vamos perder tudo.
Bundan kurtulup kendini durdurana kadar da burada kalacaksın.
E até descobrirmos como te podemos deter vais ter que ficar aqui dentro.
Birileri beni durdurabildi.
Tive alguém para me deter.
Ve ne var biliyor musun? Kayıtlara geçsin diye...
E para que conste vou ajudar-te a deter "A".
Viho Roundstonu'u göz altına almanızı anlıyorum ama suçunu anlamadım.
- Entendo que estão a deter, mas não a acusar, o Viho Roundstone.
Mısır ordusu yabancı gazetecileri tutukluyormuş.
O Exército egípcio está a deter os jornalistas estrangeiros.
A'yı durdurmada sana yardım edeceğim, bunun için senden izin istemiyorum.
Vou ajudar-te a deter "A" e não estou a pedir permissão.
O trene bindiğini fark ederse adamlarını seni tutuklamaları için Şikago'ya gönderir.
Soube que ias nesse comboio, e por isso vai ter homens à espera para te deter em Chicago.
Orada 50 adam var. Onları durduramayız.
São perto de 50 homens, não os consegues deter.
Ve seni durduracağım.
Eu vou deter-te!
Sen ve parlamentodaki meslektaşların sağ olsun alıkoyma ve sorgulama yapmak için epey geniş yetkilerimiz var.
Graças a si e aos seus colegas do Congresso, temos plenos poderes para deter e interrogar.
- Sorgulamak için onu dışarı çıkarıyorlar ama aleyhine kullanabilecekleri hiçbir şey yok.
- Estão a levá-la lá para fora para a interrogarem, mas não há nada para a deter.
Onu makine hakkında daha fazla bilgiye ulaşmadan önce durdurmamız gerekiyor ya da Vızıltı konusunda, her neyse artık.
Precisamos de o deter, Sr. Reese. Se souber mais sobre a máquina, acerca da sibilância, seja lá o que for isso.
Onu nasıl durduracağız?
- Mas como o podemos deter?
Sen git Ouli'yi oyala.
Tu, vai deter a Ouli.
Bunlar tam da Blutbadları durdurmak için tasarlanmışlar.
Sabes, isto foi criado especificamente para deter Blutbaden.
Bölge savcısına gideceğim ve beni durduramazsın.
Vou falar com o promotor e não há nada que possas fazer para me deter.
Ve, henüz, beni durdurmadınız.
E mesmo assim, não fez nada para me deter.
Düşündüklerimin birçoğunu vasiyetime geçiriyorum, umarım hararetli aklî kovalamayı keserim ve hepsini kendi görüşüme çeviririm.
"Ao redigir os meus pensamentos," "espero conseguir deter este estado febril" "e poder ver as coisas sob outra perspectiva."
Southfork için amcanın arkasından iş çevirmeye başladığından beri sürekli buraya gelip, amcanın, arkasından kuyu kazmanı engelleyecek bir şey yapıp yapmadığı hakkında bilgi vermemi istiyorsun.
Quando começaste a perfurar Southfork, escondido do teu tio, vieste e perguntaste se te ia manter informado das acções que o teu tio podia ter para deter a perfuração.
Isıdaki bu değişiklik en azından patojenin onu öldürmeden önce dağılmasını sağlar. Haklısın.
A mudança na temperatura deve deter o peptógeno... e até pode matá-lo.
Steve'i geri getireceğim Artie, ve sen beni durduramayacaksın.
Vou recuperar o Stevie, Artie, e nem tu nem ninguém me vão deter.
Onları durdurması gereken de o.
E é ele que tem de os deter.
Fakat o bir uzay gemisini durduramayacak. Veya bir ilerleme tüpünü.
O escudo é óptimo, mas não vai deter uma nave... ou um tubo de explosão.
Beni durdurmaya çalışmadılar.
Não tentaram deter-me, mas isso não significa que não venham atrás de nós.
Yaşadığın durumun trajik olduğunu kabul ediyorum ve çok üzgünüm. Onu durdurmak için hiçbir şey yapmadan Edith'in skandal bir hayata başlamasına izin vereceğimi düşünmüş olamazsın.
Concordo que a sua situação é absolutamente trágica mas não deixaria a Edith optar por uma vida de escândalo sem fazer nada para a deter.
Belki muhafız babasını durdurmaya çalışmıştır, babası da onu bıçaklamıştır.
Talvez tenha tentado deter o pai dela e ele o tenha esfaqueado.
Ona zarar vermek istemiyorum ama Audrey'e engel olmasına izin veremem.
Não quero magoá-lo, mas não posso deixá-lo deter a Audrey.
Şifreliydi ama bu beni durdurmaz tabii.
Está protegido por palavra-passe, mas isso não me vai deter.
Bugünün işi, hançeri bulmak, Artie'yi durdurmak.
Agora vamos encontrar o Punhal e deter o Artie.
Biliyorum.
O que me poderá deter?
Ve söyleyeceğim hiç bir şey seni durdurmayacak mı?
Nada do que eu te disser te vai deter.
Çünkü beni durduracak tek şey o.
Porque é a única coisa que me vai deter.
İçeri at.
Devias deter-me.
- Nasıl durduracağız peki?
- Como o podemos deter?
Şu Stockmançalar denen adamı durdurmanız gerek.
Devem deter esse StockmanPod.
Sadece bir mekandı! Onu feda etmek istilayı durdurmaya yarayacaksa buna değer.
Vale a pena sacrificá-la, se conseguirmos deter a invasão.
Bir anda ortaya çıkarsa durduramayabilirim.
Ele vai sair do nada. Não vou ser capaz de o deter.
Seninle en son konuştuğumuzda mafyaya karşı tek kişilik savaş vermesini durdurmak için Helena Bartinelli'nin yanına gidiyordun.
A última vez que falámos, ias tentar deter a Helena Bertinelli da guerra pessoal dela contra a máfia.
Onu bu yüzden durdurmalıyız.
- Por isso precisamos de o deter.
New York'a güvenli bir şekilde dönmek istiyorsan, onun halledilmesi gerekiyor.
Portanto se quiseres estar segura em Nova Iorque, precisamos de o deter.
"... çünkü yedek memurun sizi alıkoymak için yasal bir yetkisi yok. "
"de ir embora a qualquer altura porque os polícias auxiliares não têm autoridade legal para o deter."
Hemen dibimizde duruyorlar ve onları nasıl durduracağımızı bilmiyorduk.
Não sabíamos como controlar e deter aquilo.