Duramıyorum traducir portugués
622 traducción paralela
duramıyorum!
Não consigo parar!
İnan bana Mary, o kadar korktum ki yerimde duramıyorum.
A sério, Mary, estou tão assustada que nem consigo estar parada.
Ayakta dahi duramıyorum.
Nem me seguro de pé!
- Duramıyorum.
- Não posso parar.
Ağlamadan duramıyorum.
Não consigo.
Kendi ayaklarımın üzerinde bile duramıyorum.
Nem consigo aguentar-me direita.
Ben bir yerde duramıyorum. Adamın biri bana bir servet vaat etti.
Tentei tornar-me caseira, mas tenho o bicho carpinteiro.
Duramıyorum!
Não consigo parar!
Duramıyorum!
Não consigo parar.
- Bir Alman daha! - Duramıyorum!
É outro alemão.
Duramıyorum.
Não consigo parar.
- Acele edelim. yerimde duramıyorum.
Estou com pressa.
Ayakta duramıyorum.
Não sinto que posso estar de pé.
Özür dilerim. O kadar gerginim ki gülmeden duramıyorum.
Estou tão nervosa que não consigo parar de rir.
Kaptanı düşünmeden duramıyorum.
Não consigo esquecer o capitão.
- Seni düşünmeden duramıyorum.
- Penso em si o tempo todo. - Eu também.
- Duramıyorum.
- Ainda não consigo parar.
Kusura bakma Larry ama olanları düşünmeden duramıyorum.
Desculpa, Larry, mas não consigo deixar de pensar nisto!
Bilmiyorum. Dışarı çıkmam lazım. Yerimde duramıyorum ve Yale de, Emliy'nin ailesiyle birlikte.
Não sei, tenho de sair, tenho de me mexer e o Yale está com os sogros.
Senin kendini tutamamanla ailenin çöküşünü ilişkilendiremeden duramıyorum.
Não consigo deixar de associar a sua falta de firmeza ao declínio da sua família.
Yerimde duramıyorum!
Estou a arder de excitação!
- Şimdi de ben titremeden duramıyorum.
- Agora, quem está a tremer sou eu.
Kaşımadan duramıyorum!
Não consigo parar de me coçar!
Ama bu işin sizinle..... nasıl olacağını düşünmeden de duramıyorum doğrusu.
Não consigo deixar de imaginar como seria ter sexo consigo.
Üzgünüm ama bana böyle seslenildiği zaman gülmeden duramıyorum.
Desculpe, mas não consigo parar de rir, sempre que me dizem isso.
Yemeğinizi yiyin. - Bir yerde duramıyorum!
- Não consigo ficar parada!
Hollywood, gelip beni al Hollywood! Onlardan uzak duramıyorum.
Vem nos comer. " E eu não consigo resistir.
Oh, hayır, gerçekten berbat bir durum, aman ben - - gülmeden duramıyorum.
Sim, mas não consigo evitar de me rir.
- Heyecanlı olmalısın. - Evet. Yerimde duramıyorum.
- Mal me consigo conter.
Bunu düşünmeden duramıyorum.
Não consigo perceber nem deixar de pensar nisso.
Durmam gerektiğini biliyorum. Ama duramıyorum.
Sei que tenho de parar, mas não consigo.
- Ama yemeden duramıyorum.
Mas não paro de comer!
Bana doğru yürüdüğünü duyunca gülümsemeden duramıyorum.
Ouço-te caminhar em direcção a mim no corredor e não consigo deixar de sorrir.
Endişelenmeden duramıyorum.
Não consigo parar de me preocupar.
Ama beni kamarama götür. Ayakta duramıyorum.
Só peço que me ponhas primeiro no camarote.
Duramıyorum - Daha fazla duramıyorum.
Eu não aguento mais estar aqui.
Duramıyorum. Buradan çıkmam gerek, dostum. Hey!
- Eu tenho que sair daqui.
Onu düşünmeden duramıyorum.
Não consigo parar de pensar nela.
Tanrım, Geveliyorum. Duramıyorum.
O nome não posso parar de falar.
Artık ayakta duramıyorum.
Não aguento mais.
Ama merak etmeden duramıyorum, gelecek senin için ne tasarlıyor?
Pergunto-me o que o futuro te reserva.
- Sesi o kadar yüksek oluyor ki bakmadan duramıyorum.
que não posso evitar olhar.
Doğru düzgün dik duramıyorum bile.
- Eu mal consigo por-me direito de pé. - Sabe que mais?
"Kuşum" derken bile liseli kızlar gibi kıkırdamadan duramıyorum.
Não consigo sequer dizer "mama" sem soltar uma risada como uma miúda.
Ona dokunmadan duramıyorum.
Não consigo largá-la.
Daha da kötüsü, ben de ona dokunmadan duramıyorum.
E o pior é que eu não consigo largá-lo.
Seni düşünmeden duramıyorum... ta ki seni gördüğüm ilk günden beri..
Não parei de pensar em ti desde que te vi na festa.
Duramıyorum.
Não consigo parar!
Doktor, duramıyorum!
Doutor, não consigo parar!
Sadece..... kanatlarımla havada duramıyorum o kadar.
Parece que não consigo voar com as minhas asas.
- Ağrıdan duramıyorum.
- Não posso suportar a dor.