English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ D ] / Düğme

Düğme traducir portugués

935 traducción paralela
Ve unutma, altı tane düğme.
Sim e lembre-se : seis botões.
İkinci düğme.
O segundo botão.
- Küçük bir düğme.
- Só um botão.
Hafızam beni yanıltmıyorsa düğme şurada olacaktı.
O interruptor é aqui, se a memória não me falha.
Şoför mahallinde bir düğme var.
Há um botão na cabina.
Bu çiçek belki hoşunuza gider, ben düğme deliğini kaybettim.
Talvez goste desta flor, parece que perdi os meus parafusos.
- Git yeni bir düğme al.
- Compra um novo.
- Ya da " düğme, düğme kimindir düğme?
- Ou "Abotoa, abotoa, quem ficou com o botão?"
Geceleri fazladan para kazanmak için eldivenlerin üzerine düğme dikmeye başladım.
As minhas noites passava-as a coser botões... em luvas para ganhar uns centimos extra.
Burada bir sürü düğme var.
São muitos interruptores.
Bir düğme koparabilirsen aramıza katılırsın.
Arrancas um botão e entras para o grupo.
Biliyorsunuz, düğme çok önceleri bulundu.
Sabem, o botão tinha sido inventado muito antes.
İğne, iplik, düğme, kadınsı.
As agulhas, a linha, costureira, feminino.
- Fermuar ya da düğme, yapabileceğim bir şey?
- Queres ajuda para abotoar? - Não.
Hala kafamdaki düğme tık etmedi.
Ainda não ouvi o meu clique.
Kafamdaki o düğme tık edince çalan telefonun sesini duymaz oluyorum!
Quando ouço o clique, deixo de ouvir aquele telefone!
Sütunun üzerinde bir düğme bulunuyordu. Kaidenin eşiğinde bir rahip yere yığılmıştı.
Havia um botão na coluna, e caído, junto ao pedestal,
- Bir düğme olsa bile.
Até para um botão!
Sadece düğme mi?
São só interruptores.
Sonlara doğru, şu düğme ya da her neyse ona basmadan önce neler oldu, general?
O que se sucedeu no final, General, antes que ele... tenha pressionado esse botão ou o que quer que fosse.
İki düğme onu mutlu etti, Kate.
Vale um par de botões, Kate.
lstakozdan hoşlanmam, sinirliyken parmak eklemlerimi çıtırdatırım... düğme biriktiririm ve sol tarafıma dönüp yatarım.
Não gosto de lagosta. Estalo os dedos quando estou nervosa... guardo botões, e durmo virada para o lado esquerdo.
Düğme, düğmeye bas!
O botão! larga o botão!
Üst tarafını kaldırırsan, kırmızı bir düğme görürsün.
Se levantar a parte de cima, vê um botão encarnado.
Bu garip çünkü bu elbisede düğme yok.
É estranho, porque este vestido não tem botões.
Çünkü bu hassas düğme ve kollar için montajı tozsuz bir alanda yapmaları gerekir.
Com um monte de botões, de alavancas... a montagem deve ser feita num lugar asséptico.
Büyük. Düğme ve kollar.
Botões para carregar, alavancas para puxar...
Ben düğme istemiyorum.
Eu não quero botões.
Sadece birkaç düğme. Puro almak için biraz bozukluk.
E pensei que esses botões poderiam me pagar um cigarro.
- Evet. Adı "Düğme düğme kimde..." - "Düğme."
- Chama-se "Botão botão, quem tem o...?" - "Botão."
Bilezikteki kırmızı düğme acıyı veriyor.
O botão vermelho numa bracelete liberta-os.
Çünkü son götürdüğümde ona bir düğme dikmesini istemiştim. Ama dikmediler.
Porque da ultima vez que levei as calças, pedí que pusessem um botão e não puseram.
- Düğme nerde?
- Onde está o interruptor?
Bay Carroll iplik ve düğme pazarlamacısıdır.
O Sr. Carroll é vendedor de mercearia.
O ise sadece düğme delikleri açıyor!
o que é que ela faz?
Bu düğme de, her tarafa duman yayar.
Vem ver aqui. Estes soltam fumo por todo o lado.
Bizi geleceğe yansıtan düğme sayesinde Buck ve dostlarıyla geleceğin dünyasındayız. Bilimsel ve teknolojik düşlerin gerçekleştiği bir dünyada.
Girando o botão para nos fazer avançar no futuro, podemos estar com o Buck e amigos no maravilhoso mundo do futuro, onde muitos dos nossos sonhos científicos e mecânicos se realizam.
- Bu... Bu düğme çıkmış.
- Esta maçaneta está solta.
Yoksa sen bir düğme açana kadar yanıp, kül olurdum.
Teria ardido antes de desapertares um botão.
Şimdi, bakalım, bakalım düğme nerede?
O botão, o botão, quem tem o botão?
İkinci düğme.
No segundo botão.
Sen düğme fabrikası açıyorsun.
Tu vais abrir uma fábrica de botões.
O düğme adam olacak.
Ele vai ser um homem dos botões.
- Bana bir düğme ver.
- Dá-me um botão.
Ben düğme adamım.
Eu sou o homem dos botões.
Düğme!
- Está destrancada.
Şayet o düğme koparsa birinin gözünü çıkaracak.
Se esse botão ceder, vai cegar alguém.
Bir düğme!
Fogo, que patriotas!
- Bir düğme, bilirsiniz ya.
Um empregado, sabe como é, Senador, vá lá.
Kontrol duvardaki bir düğmede vitrinleri o düğme kontrol ediyor.
Existe uma chave de parede.
Sağdaki düğme.
- Com o botão da direita.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]