Dır traducir portugués
44,054 traducción paralela
Burada bu kadar çok aladoğanın yaşamasının bir sebebi de sokak seviyesinde bolca potansiyel av olmasıdır.
Muitos peregrinos podem viver aqui, pois ao nível da rua, há muita presa em potencial.
Kışın tek bir günde bu hayvanlar şehrin üzerine 10 ton dışkı yağdırıyor.
Num único dia de inverno, 10 toneladas de excrementos caem sobre a cidade.
Rakunlar fırsatçıdır.
Os ratos-lavadeiros são oportunistas.
Güvercinler açık ara en başarılı şehir kuşlarıdır.
O pombo é de longe o pássaro urbano com maior êxito.
Bütünleşme kalıcıdır Tomas.
A integração é permanente, Tomas.
Oradaki çadır dışında.
- Excepto por aquela tenda ali.
Belki de annesinin deliliğiyle alakalıdır.
Será que não herdou um pouco da loucura da mãe?
En iyi yöntemi de gizlice yapılmasıdır.
Normalmente, é exercido de forma mais eficaz na sombra.
Ve burada önemli olan ise Roma dünyasında bu tarz söylentilerin teyit edilmesinin çok zor olmasıdır.
Fundamental para o caso é que a confirmação de tais rumores teria sido quase impossível no mundo romano.
Bu durumda da bize anlatılan, Cleander'in kendini zenginleştirmeye çalıştığıdır.
O que acontece é que Cleandro, em particular, procurou enriquecer.
Benim yerim Roma'dır.
O meu lugar é em Roma.
İmparatorumun başka bir arzusu var mıdır?
Há mais alguma coisa de que o meu Imperador precise?
Her gerçek gladyatörün şeref nişanıdır.
O distintivo de um verdadeiro gladiador.
"Thurs" harfi uzun zamandır buz devleriyle bağdaştırılır. Bu, İskandinav ilahlarının bir ırkıdır baş belalarıdır. En ünlü ataları, Loki'dir.
"Thurs", desde sempre associada a gigantes de gelo, uma raça de deuses Nórdicos, problemáticos, o seu antecessor mais famoso é o Loki.
Albay, sizce DOSA'nın uydusu var mıdır?
Coronel, acha que a DDAE tem um satélite?
Burası, zıtlıklar mekânıdır. Gece, gündüz gibi görünür.
Este é um lugar de opostos, onde a noite parece dia.
Küresel ısınma, asit yağmuru ve diğer çevresel zararlara neden olan yanıcı maddelerinin kullanımına engel olabilecek çevre dostu bir güç kaynağıdır.
Os combustíveis fósseis criam o aquecimento global ou chuvas ácidas, mas a central nuclear é amiga do ambiente ao prevenir a poluição ambiental.
Reaktörün kapsayabileceği basınç sınırlıdır.
O recinto de confinamento tem limites.
Böyle zamanlarda emirlere uyulmalıdır.
Temos de manter a calma em situações assim.
Durumun bu hali almasının nedeni açıkçası hükümetin hiçbir adım atmamasıdır.
Durante esta crise, a minha administração não conseguiu fazer nada.
Elmaslar kızların en iyi dostlarıdır.
Os diamantes são os melhores amigos das miúdas.
- Müessesenin ikramıdır.
- Cortesia da casa.
Destek her başarıIı evliliğin sırrıdır.
O apoio é o verdadeiro segredo de um casamento bem-sucedido.
Wittengenstein, "Lisanımın sınırı dünyamın da sınırıdır." diye yazmıştı.
Wittgenstein disse : "Os limites da minha linguagem são os limites do meu mundo."
Tabii lisan bu eski iletişim biçiminin yerini aldıysa, bariz olan çıkarım lisanın daha gelişmiş bir iletişim biçimi olmasıdır.
Mas, se a linguagem suplantou esta forma de comunicação antiga, a conclusão óbvia é :
- Neal Stephenson bu işin Tanrı'sıdır.
- Neal Stephenson é um deus.
İnsanlar, meleklerin inanışıdır.
Os humanos são a religião dos anjos.
Bu adaya gelenlerin hepsi kanun kaçağıdır.
Os homens que vêm para esta ilha andam fugidos.
Bazen erkekler diğer erkeklerle olmalıdır.
Às vezes os rapazes só precisam de estar com outros rapazes.
Mutfakta o kadar kırmızı lahana var mıdır?
Como é que eu sei que a cozinha tem tanta couve roxa?
Taşağını kaldırıp sıra dışı bir şey var mı diye bak.
Levanta-lhe o saco escrotal e vê se há algo invulgar.
Karım çok dırdır edecek.
A minha mulher vai-se fartar de ralhar.
Belki kanını kaynatan şey çevrende hoyrat insanlar olmasıdır.
Talvez o teu sangue aqueça por teres pessoas selvagens ao teu redor.
Önceki gözlemimi tekrar edersem dırdır etmiş olur muyum bu doz, nöbetleri önlemek için yetersiz.
Bem, acharia uma chatice... se eu repetisse a minha observação anterior... sobre a dosagem estar baixa... para suprimir as convulsões?
Aslanlar krallığında dişiler hem avcı hem de bakıcıdır.
Num bando de leões, as fêmeas são as caçadoras e as protectoras.
Tartışmaya kapalıdır Tennessee.
Isto não é uma discussão, Tennessee.
Ekmek sıcaklığıdır.
É a temperatura do pão.
Sıkıdır, ancak gevşetir.
É apertado, mas vai ficar menos apertado.
Hayatımız bağımlıdır Jeffrey'de.
As nossas vidas dependem do Jeffrey.
Çünkü en kolay yol, pürüzsüz bir şekilde günah ve lanet ile kaplıdır.
As saídas fáceis foram amaciadas pelo pecado e pela perdição.
Hayır, Tanrı ile birlikte çıktığımız bu yol inişli çıkışlıdır.
Não, o caminho que fazemos com Jesus é um percurso acidentado.
Belki de böylesi hayırlıdır.
Talvez seja melhor assim.
Adliyenin dışında izdiham vardı. Binlerce insan onu linç etmek için bağırıp çağırıyordu.
À saída do tribunal, estava uma multidão, milhares de pessoas, queriam que ele fosse linchado.
Hazır olduğunda dışarı gel.
Sai quando estiveres pronto.
D.B. planının ikinci evresine hazır.
DB está pronto para a segunda fase do seu plano.
D.B. parayı aldığında güvenlik onun pantolonundan tutar ve birden iç çamaşırıyla canını kurtarmak için koşmaya başlar.
Ele agarra no dinheiro, o guarda agarra-se às calças de ganga dele, e de repente ele está em calções a correr a toda a velocidade.
Ve D.B. Tuber yakalanır.
E DB Tuber é apanhado.
Paris iç çamaşarının en önemli mekanıdır
Paris é a mãe da lingerie.
Bilmiyorum, emin değilim ama... Ama onu kaçıran kadın ya dışarıda ya da ahır veya başka bir evde.
Não tenho a certeza, mas a mulher que o raptou está numa quinta ou em alguma casa.
Aletlerini bu havada dışarıda bırakma, paslanır.
Não deixe as ferramentas cá fora com este tempo. Vão enferrujar.
O halde ben o kız olmalısın Kutuyu alır ve bu ofisten dışarı çıkıyor. Daha fazla dikkat çekmeden önce
Por isso preciso que sejas essa rapariga que leva a sua caixa e e sai deste escritório antes que chame ainda mais atenção para o facto de que eu não sei o que estou a fazer.