Enfermo traducir portugués
54 traducción paralela
Çok hastasın.
Estás muito enfermo.
İhtiyar Önder artık rahatsızdı ve çok geç olmadan... hayvan yoldaşlarına anlatması gereken şeyler olduğunu bildirmişti.
O'Velho Major'tinha estado enfermo e fez saber agora que haviam algumas coisas... que queria dizer aos seus camaradas animais antes que fosse tarde demais.
Kral hasta, hâlsiz ve umutsuz. Doktorları çok endişeli sağlığından.
O Rei está enfermo, fraco e melancólico, Os médicos temem por sua vida.
Bilmem farkında mısınız ama hasta yatağımda yatarken sizi şu kendi kauçuk hortumlarınızdan biriyle boğmayı düşünmüştüm.
Sabia que, quando estava enfermo, pensei seriamente em estrangulá-la com um dos seus tubos de borracha vermelha.
Hasta ve burada kalacak.
Ele está enfermo e vai ficar aqui.
Hepimiz, Don Calogero'nun kalbinin iyi durumda olmadığını biliyorduk.
Todos sabíamos que Don Calogero estava enfermo do coração há muito tempo.
Affedersiniz, hasta mısınız?
Desculpe, esta enfermo?
Doktora görünmelisin.
Estás enfermo, precisas ver um doutor.
Sakat bir bey ilan vermiş, tekerlekli sandalyesini itecek birini arıyormuş.
É a respeito de um enfermo que pediu alguém para passear.
Burada sigara içebilirsin ama aşağıda olmaz, babam rahatsız da.
Pode fumar aqui, mas não lá em baixo. O meu pai está enfermo.
Hastaya ve ayrıca genç hanıma ait olan.
Os do enfermo e da senhorita também.
Mandam öldü ve oğlum hasta.
O meu búfalo morreu e o meu filho está enfermo.
İnsan babasının yüzünden utanmamalı.
Não é vergonha nenhuma ter-se um pai enfermo.
İyi günler. Ben, Doktor Mistretta. San Vincenzo'da ağır hastam var.
- Sou o doutor Mistretta, tenho um enfermo grave em São Vincenzo.
Tanrı aşkına kraliçem, can güvenliğiniz için ülkenin daha fazla endişelenmesine izin vermeyin.
Pelo amor de Deus, Senhora, não permitais que o destino do vosso Estado enfermo continue a oscilar por mais tempo.
Biri Tanrı'dan ikinci bir şans istedi.
Chamado ao leito do enfermo. Valha-me Deus.
Hastalık duygusu.
O leito do enfermo.
Soyluyum ben Gururluyum ben
"Não sou confiável, e sou enfermo..."
Mulder hasta mıydı?
Talvez esse tal Mulder estava enfermo?
Kafadan yani.
Me refiro a enfermo da cabeça?
Hataydı ve çare arıyordu.
Era um homem enfermo, desesperado por encontrar uma cura.
Irwin hala hasta.
Irwin está mesmo enfermo.
- İlk yaptığım şey hasta olduğumu söylemekti.
- O primeiro foi dizer que estava enfermo.
Çünkü eğer bunu okuyabiliyorsan, bunun tek bir anlamı olabilir.
Um negro baleou meu motorista? Que classe de cornudo enfermo, demente, retorcido... balearam um motorista?
Aşk da, senin yaşlı, kırılgan bünyene dokunuyor mu?
O amor também faz mal ao seu corpo frágil e enfermo?
Kişiliğinizde yanlış, tamamlanmamış, uygunsuz ya da hastalıklı... hiçbir yön yok.
Em si nada está inacabado, apodrecido ou danificado. Ou enfermo.
Kalbi rahatsızdı.
Ele tinha o coração enfermo.
Ölüm yatağında yatıyormuş Ucuz bir otelde.
Ele estava enfermo numa cama de um hotel rasca...
Hiç kimsenin, yaşlı veya düşkün, ekmek için dilenmeyeceği gibi!
Que ninguém, idoso ou enfermo, tenha de mendigar por pão!
Hasta vücuduyla, fakir bir yerden gelmişti ama bir savaşı durdurdu.
Ela veio de um local pobre com o seu corpo enfermo mas acabou com uma guerra,
O ses, kafam bozukken, eve dönüş yolunu bulamazken gelirdi.
Chama-me quando estou enfermo, quando não consigo encontrar o caminho para casa.
- Hayır.
- Enfermo.
Peki ya gittiğin ilk yaz bir somun ekmek alabilmek için yanımda tarlalarda çalışmak zorunda kaldığında?
Onde estava nos invernos no qual seu filho estava enfermo e faminto? Ou no verão quando tinha que ir trabalhar a meu lado no campo, para podermos comprar um pedaço de pão?
Gödel, kendinden önceki Cantor gibi ne problemi çözebildi ne de bir kenara atabildi. Onu kötü hale getirdiyse de bırakamadı.
Gödel, como Cantor antes dele, não podia nem resolver o problema, nem desistir dele, mesmo quando o deixou enfermo.
İşitmişsinizdir, babası Kont Bezukhov çok hasta.
Ouviu que o pai dele, o Conde Bezuchov, está gravemente enfermo?
Demek sen Croft'lara yemeğe giderken biz burada hasta bir çocukla nöbet tutmaya bırakılıyoruz.
Assim não tenho que ficar sozinha com o menino enfermo, enquanto você vai ceiar com os Croft.
Bu bize kötü gelecek getirecek.
Ele estava sempre doente e enfermo.
Sen hastasın!
Você está enfermo!
Yıllardır Kara Taş suikastçısıydım. Şimdi ise yaşlı ve hastayım.
Tenho sido assassino da Pedra Escura por décadas... agora sou um ancião enfermo.
Sen hasta ve şaşırmış bir piçsin, biliyor muydun?
És um cabrão depravado e enfermo, sabes?
Hasta bile değil.
- Nem sequer está enfermo.
Hasta olduğunu söylüyorlar.
Ele está enfermo.
Benim fikrime göre bir düğün,... bu hastalıklı ve ahlaksız dünyadaki, bütün yanlış, sahte ve mantıksız şeylerin kutlamasından başka bir şey değil.
Na minha opinião, um casamento é apenas uma celebração de tudo o que é falso, enganador, irracional e sentimental, neste mundo enfermo e comprometido moralmente.
Fakat bu yoğun yakınlık içimdeki sağlıksız bir şeyi açığa çıkardı.
Mas essa mesma intimidade, libertou algo enfermo em mim, algo que não posso permitir.
Kederleniyorum gördüğümde.
Sinto o coração enfermo quando contemplo...
Yaşlı, dayanıksız, kolları güçsüz ve aklı zayıf olduğumu düşündüğünüzü biliyorum.
" Sei que achas que estou velho e débil, fraco dos braços e enfermo da mente.
İçimizden bir başkasının daha böyle ferdi bir olaya karışmaması için bu davayı FBI'daki meslektaşlarımıza devrediyorum.
São estas intenções deste tipo enfermo que o fazem aparecer para abater-nos, e é por isso que os nossos amigos do FBI assumirão a investigação.
Hasta, aşağılık ve ölmüş. Eğer bunu görürlerse, hepsi...
O enfermo, o fraco, o doente, se virem isto, vão todos...
Daha önce hasta olan kocama baktım.
Eu já cuidei de um marido enfermo.
Son konuştuğumuzda hâlâ hastaydım.
Ainda estava enfermo quando falámos pela última vez.
ÇAREMİZ SİZİN ELLERİNİZDE.
Padre! REZA POR NÓS, CURANDEIRO ENFERMO