English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ E ] / Ense

Ense traducir portugués

101 traducción paralela
Küçük ense, uzun ense, büyük ense, Connecticut.
Grande Pescoço, Connecticut.
Ense yapıp kurtarılmayı beklemenin faydası yok.
Mas não adianta ficarmos à toa à espera de sermos resgatados.
Senin şu ense tıraşına da bayılıyorum.
Eu fico louca com a sua nuca.
- Oturmuş ense yapıyorduk! - Ne kadar çabuk çıkarırsanız o kadar iyi olur.
Bem, vou estar a teu lado quando começar a tocar a marcha nupcial.
Ense köküne yalnızca bir darbe.
Bastará um golpe na vértebra cervical.
Ense köküne yalnızca bir darbe, Tommy, ve puf.
Só um golpe na velha vértebra cervical, Tommy, e puf.
Benim sorunum onu nasıl bir punduna getirip, darbeyi ense köküne indireceğim.
O meu problema é como o pôr em posição para lhe golpear a vértebra cervical.
Orası sadece ense kökü değil.
Só que não é a vértebra cervical.
ense köküyle kafatası arasındaki ölümcül nokta.
Este é o ponto fatal entre vértebra cervical e o crânio.
Sober, yaşamım ona bağlı olsaydı, ense kökünü anımsayamazdım.
Nem sóbrio me lembraria da vértebra cer - vical se a minha vida dependesse disso.
- Görmüyor musun, havuzda ense yapıyorum.
Diria que estou simplesmente a flutuar na piscina.
Çünkü ense yapmak çok hoşuma gidiyor.
É muito agradável flutuar assim.
Tamam çok çalışmış, hem de başarılı olmuş bir gencin, bir müddet dinlenmesi, eğlenmesi, ense yapması kafayı çekmesi elbette normaldir.
Olha, eu acho que um jovem que fez um muito bom trabalho, tem todo o direito de relaxar, divertir-se, descansar e beber cerveja.
La Fontaine'in geyiği Tom Jones'a toslarsa lokomotif kafamız olmalı, yemek vagonu yemek borumuz kondüktör vagonu sol akciğerimiz, sürü vagonu inciğimiz birinci mevki kompartımanı ense derimiz hemzemin geçit de Simon adında bir elektrikli geyik.
Se o alce de La Fontaine desse um pontapé no Tom Jones, a locomotiva seria a nossa cabeça, a carruagem restaurante o esófago, o vagão da guarda o pulmão esquerdo, o vagão do gado as nossas canelas, o compartimento de primeira classe, a pele do pescoço, a passagem de nível, um alce chamado Simon. A clareza é devastadora.
Hepsi tek bir ense halinde olsaydı, kesip atardım kökünden!
Se ao menos tivessem um pescoço poderia mandar cortá-lo.
Butun gun ense yap, sevis.
E so procriar.
Ense umrumda değil ama kaküllerinizi kesin.
Atrás não me importa, mas corte sempre a franja, está bem?
Çirkin, ama iş görür. Ense köküne.
É um pouco feio, mas fará o trabalho, na base do crânio.
Sonra, hayvanın burnuna bakmayı sürdürerek kılıcı ense altındaki bölgeye saplarız.
E sem tirar os olhos do cangote enfiamos o estoque todo na cruz.
Siz iki primadonna ise bütün gün burada ense yapıp radyo dinliyor... kendi evinizi kesip biçiyorsunuz.
Enquanto vocês, vadios, passam o dia inteiro a ouvir rádio. E a destruir a própria casa.
Detroit'e 1. sınıfta gidelim ve birkaç hafta ense yapalım.
E se fôssemos passar uns tempos em Detroit?
Kim başlattı, kalın ense?
Quem começou, pescoço de atum?
- "Kalın ense" mi?
- "Pescoço de atum"?
Yine de ense tıraşlarına bir bakabiliriz!
Ainda podemos dar-lhe um corte de cabelo.
Neden ense kıllarım birden dikildiler?
Não, Larry, porque será que se me está a eriçar a pele do pescoço?
- Hadi, yürü de ense tıraşını görelim.
- Claro, Desaparece daqui, canalha!
Ben bakmak için kalkacağım. Bir kürek ense köküme inecek. Ve altınım gidecek.
Levanto-me para ver, uma pá bate-me na cabeça e o meu ouro desaparece.
- Buna el-ense denir.
Isto chama-se "gravata".
Şu çocukların ense traşlarını alalım!
Vamos dar uma sova neles!
Ense kökümdeki saçları yoluyordu.
Ele puxava-me os cabelos da nuca.
Ense arkasına sokulur onları öldürmemizin tek yoludur.
Espeta-se na parte de trás do pescoço. É a única forma de os matar, não é?
3 yıl boyunca Kudüs'te lanet kıçının peşinde dolaştım, hiç ense yaptım mı?
Segui-o durante 3 anos nos arredores de Jerusalém, sem uma queca!
İkinci kelime : ense.
Segunda palavra : Neck.
Ense...
Pescoço...
Ense için olumlu birşey düşünemiyorum.
Não consigo pensar em nada para "pescoço".
Bunları vurmanın en iyi yolu ense kökünden vurmak.
O jeito certo ê atirar na base do pescoço.
Ense çukurunda incecik bir çizgi.
Este pequeno bico na nuca?
Vatanseverlik 4 yıl boyunca ense yapmak değildir
O patriotismo não tem uma validade de 4 anos.
Ense yapıyoruz.
Numa calma.
.. Oh güzel ense..
Linda nuca.
.. Ense uzmanıyım da.. Peki..
Sou especialista em nucas.
Ne ense!
Que nuca!
- Ne ense!
- Que genro! - Que nuca!
Benim sevdiğim erkek ince, orta yaşIı, ve kumraldır kısa düz ense tıraşı olmalı ve arka mahalle aksanlı olmalı "Taksi param yoksa n'olmuş yani..." ... "umurumda bile değil" demeli.
O tipo de homem que gosto é esbelto, de meia-idade, bronzeado que diz : "Ora, que se dane" quando não tenho o dinheiro do táxi.
Herifin tekinin kafasını ta ense kökünden uçurduğunuzu gördüm.
Vi-o a arrancar à bala a cabeça de um imbecil do pescoço dele.
- Ense yapacağız.
- Já estamos a fazer. - E quanto a ti?
- Ense numarası!
Na nuca!
Tabii ki, burun-damağın kendisi, ense kemiğinin yüzeyinde çaprazlandıktan sonra, arka septalin dallarını sonlandırır.
É claro que, a própria nasopalatina acaba no ramo septal posterior depois de passar debaixo da superficie do sphenoid.
Bekle biraz. Ense traşını görmeden bir şey var.
Espera, antes de ires, tenho aqui uma coisa...
- Ense ve çeneye gelen darbenin karotid sinüste yarattığı gerilim kalp krizine yol açmış.
O impacto no pescoço e na mandíbula causaram tensão no nervo da curtida, que levou ao ataque cardíaco.
Nerede olduğumu sanıyorsun, ense yaptığımı mı?
Onde é que te mesteste?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]