Ettigi traducir portugués
7,739 traducción paralela
Baban herkesi kontrol ettiği gibi seni de kontrol ediyor mu?
O teu pai controla-te da mesma forma que controla toda a gente?
Dünyanın merak ettiği kadarıyla da, sen de hala kayıp sayılıyorsun.
Assim que o mundo souber, vais estar desaparecido.
Wolfe senin ve diğer absorbe ettiği tüm güçleri yok etti.
O Wolfe consumiu todos os teus poderes - tal como todos os poderes que absorve.
Müzik piyasasının cezalandırdığı ve plaklarını boykot ettiği bütün o aykırı şarkıları artık programıma almam zor çünkü zamana uymuyorlar.
As canções controversas pelas quais a indústria decidiu castigar-me e boicotaram os meus discos. Para mim, é difícil continuar a incorporar essas canções, porque agora não são relevantes.
New Orleans'a vardığımızda onu hak ettiği koltuğa oturtacağız. Orada bir kabine oluşturup ordunun yönetimini eline alacak ve dünyaya Amerika'nın geri geldiğini gösterecek!
E quando chegarmos a New Orleans, iremos colocá-lo no cargo que merece, onde possa construir um Governo, assumir o controlo das Forças Armadas, e para mostrar... ao mundo que a América... está de volta!
Jack Porter'in bir FBI ajanını öldürdüğünü itiraf ettiği videoyu size verdim.
Dei-lhe um vídeo onde o Jack Porter admite ter matado uma agente do FBI.
Yardım ettiği belli.
Ele tem de a estar a ajudar.
İzole ettiği saldırgan bir neoplazmanın silaha dönüştürlmesi.
Destruir um neoplasma agressivo que tinha isolado.
Hak ettiği itibar ve saygıyla, onu dinlenmeye bırakacağız.
Para descansar com a dignidade e o respeito que merece.
- İkimizin fark ettiği kadarıyla, hayır.
Nenhum que tenhamos visto, não.
Babamın eski evimizi inşa ettiği yer burası.
Parece o lugar onde o pai fez a nossa velha casa.
Duygularını ifade ettiği için mi? Kendini başka birine adadığı için mi?
Ele quer devotar-se inteiramente a outra pessoa.
"İskender elde ettiği alanı görünce, ağladı. Çünkü fethedilecek bir dünya kalmamıştı."
"E quando Alexandre viu a amplitude do seu domínio, chorou, porque não haviam mais mundos para conquistar."
Evet, belki her sevgi ikimizin de tecrübe ettiği o gerçek aşk gibi olmayabilir ama...
E, sim, talvez nem todo o amor seja verdadeiro na vida confusa que nós temos.
Nefret ettiği bir yere neden bu kadar çok gitsin ki?
Porque iria a um sítio que odeia tanto?
O insanların yaptıklarını, yapmaya devam ettiği şeyleri gördüm.
Vi o que fizeram, o que continuariam a fazer.
Bütün vücudun temas ettiği türden bir ilişki. Ne?
A namorar de verdade.
Bankalar yasadışı para kabul ettiği için yargılanabilir.
Os bancos são processados por aceitar dinheiro de drogas.
Annem vefat ettiği zaman.
Foi quando a minha mãe morreu.
- Onun tek başına hareket ettiği kanısındaydık. Ama bence o adam, yönetim kurulu tarafından veya oradaki biri tarafından tutuldu.
Julgávamos que actuava sozinho, mas começo a pensar que alguém do Conselho Directivo o contratou.
Az önce kurulun bütçe onaylamasını kabul ettiği raporu gördüm.
Nós vimos o relatório em que a assembleia aprovou o seu orçamento!
Taliban'ın kontrol ettiği bir köye indik.
largados numa aldeia taliban controlada.
Elimizde bunu yaptığını itiraf ettiği ses kaydı var.
Gravamos a confissão dela.
Lakin bu iyi bir şey çünkü güzel bir kadının bana içki içmeyi teklif ettiği anı hatırlamak isterim.
Mas isso é bom, porque quero lembrar-me do momento em que uma bela mulher pediu para beber comigo.
Peki diyelimki FBI ın göz ardı ettiği bir cihazı bilseydin.
- Se tivesses lido tudo, ias saber que há um dispositivo que o FBI deixou de fora.
Viktor'dan, çok hızlı hareket ettiği için kurtulmadılar.
Não se livraram do Viktor por ele estar a avançar depressa.
Kaleye yapılan saldırıyı finanse ettiği için ihanetle suçlandı.
Condenado por traição por ter financiado o ataque ao Castelo.
Ben okyanustan nefret ederim. Kahpe Rose'un Leo'yu ölüme terk ettiği yer.
Odeio o oceano, foi onde a cabra da Rose deixou o DiCaprio morrer.
Kate'i sürekli seyahat ettiği için cezalandırıyor musun?
Atenção? Estas a castigar a Kate por ficar muito tempo fora?
Şansıma büyük sanatçı Tito Puente'nin tercih ettiği bir timbale elime geçti bu hafta.
Este fim de semana, consegui obter um tímbalo tocado pelo grande Tito Puente.
1 taşla 2 kuş vurmuş oldu, Tom herkesin nefret ettiği biriydi Mikhail de sırları satıyordu.
Matando dois coelhos só com uma cajadada. O Tom, que todos odiavam, e o Mikhail, que estava a vender segredos.
Sanırım öğrendiğim şey, hayatın devam ettiği ve hepimiz...
Acho que o que aprendi é que a vida prevalece, e nós estamos todos...
Hak ettiği anca o kadar.
É o que merece.
Seni uğruna terk ettiği mankafa bu mu?
Foi por este tipo que ela te deixou?
Peki, hafıza tazeleyelim, senin Lyman'ın kalabileceği bir yatın var... Şey, Onun varlığının beni hasta ettiği gibi deniz de onu hasta etmezse.
Se a memória não me falha, tens um iate onde o Lyman pode ficar, a menos que, o mar o enjoe tanto como a sua presença me enjoa a mim.
Gövdenin absorbe ettiği yığılım negatif iyon yoğunluklu olduğu için salınım düzensiz bir şekilde gerçekleşiyor.
Quando a acumulação de aniões é demasiado alto para o casco absorver, são libertados esporadicamente.
Hücrelerimin absorbe ettiği ve depoladığı elektrostatik dolumu serbest bıraktım.
Libertei a carga electroestática que os meus "nanites" tinham absorvido e armazenado.
84'te bir hayvana işkence ettiği için tutuklanmış mı?
Preso em 84 por torturar um animal. É o nosso homem.
Bazen mahkumların gardiyanları tehdit ettiği de olur.
Houve casos em que os reclusos manipularam o pessoal da prisão com ameaças.
Kocamın iki sene önce beni uğruna terk ettiği 19'luk çıtırlara çakan 26 yaşında yardımcı bir futbol koçundan daha az para alıyorum.
Ganho menos que a treinadora assistente de futebol de 26 anos que usa as mesmas roupas das de 19 anos pelas quais meu marido me deixou há dois anos atrás.
O adam, Vietnam'da hizmet ettiği zamanlarda bir kitap yazdı. Kitabın adı Cesaret Örnekleri
E esse tipo escreveu um livro sobre o tempo em que ele serviu no Vietnam chamado Perfís de Coragem.
Cadılar Bayramını iptal ettiği için... kötü bir mektup, Dekan Munsch'a.
Uma carta à Reitora Munsch por cancelar o Halloween.
- Peki ya, kavga ettiği denizci?
E o marinheiro que lutou com ele?
Ona hak ettiği gibi davranmaya çalışıyordum.
Estava a tentar fazer o correcto por ele.
Annesinin temsil ettiği şeyden nefret ediyor.
Ele odeia a ideia que ela representa.
Tek söylediği birisinin tam zamanında kaçmasına yardım ettiği.
Tudo o que disse foi que alguém ajudou-o, naquele momento.
Elisha Otis'in icat ettiği şey buydu.
Isso é o que a Elisha Otis inventou.
Steven Horowitz borçları tahsil ettiği için değil borçları affettiği için öldürülmüş olabilir.
O Steven não foi morto por ser um cobrador de dívidas, e sim, um perdoador de dívidas.
Ailenizi geçindirmek için tahsil ettiği borçlar size kalmış oldu.
Herdou as dívidas que ele cobrava para manter o estilo de vida.
Onun söz ettiği kişi büyük acıları ve aşağılanmayı yaşamış olan adamdır, inancımız yoluyla kurtuluşu bulacağımızı bize öğretmiş olan adam.
Estava a falar de um homem que conheceu grande sofrimento e humilhação. Um homem que nos ensinou que... Através da fé, encontraremos a salvação n'Ele.
Ve dışarıda, onun tasvir ettiği dünya, iyiliğin kötülüğe karşı bir süre zorlandığı, ve sonunda iyiliğin ve masumiyetin zafer kazandığı bir yerdi.
E no estrangeiro, o mundo que ele desenhou foi um, em que o bem poderia combater o mal por algum tempo, e no final, a bondade e inocência triunfaria.