Farah traducir portugués
141 traducción paralela
Prenses Farah'ın da yakın dostu!
E mais ainda da princesa Farah!
- Ya Halife Kasım ve kız kardeşi?
A peste! E o califa Kassim e sua irmã Farah?
Prenses Farah ile Kasım'ı görmeden Charak'tan ayrılmam.
- Vamos salvar a nossa carga! Não saio até ver a princesa Farah e Kassim.
Prenses Farah!
- Princesa Farah!
Dün gece Prenses Farah'ın sağ salim sana ulaşabilmesi için dua ettim.
Rezei para que a princesa o encontrasse ontem.
Prenses Farah'ı, Halife Kasım'dan istemeye niyetliyim.
Pretendo pedir ao califa Kassim a mão da princesa Farah.
Bu Prenses Farah, çok uzaktan, Charak'tan geliyor.
Esta é a princesa Farah, da distante cidade de Charak.
- İyi misin Farah?
Farah, você está bem?
Msabu, ben, Farah Aden.
Msabu, sou o Farah Aden.
İyi misin, Farah Aden?
Estás bem, Farah Aden?
Belki de gidip Farah Fawcett'e çıkma teklifi etmeliyim.
Talvez eu deva convidar a Farrah Fawcett-Majors para sair.
Ajan Farah.
Agente Farah.
Bence vücuda bakarsan Farah Fawcett Majors. Yüzüne bakarsan Flynnler'in kızı gibi.
Pelo corpo, diria que é a Farrah Fawcett, mas pela cara, diria que é a filha dos Flynn.
Pyan'da Priya'nın arkadaşı kimdi Farah
Quem é aquela amiga da Priya em Pune? - Farah
Farah'ı ara ve ondan Priya'nın numarasını iste
Farah! Telefona-lhe e pede-lhe o número dela
Farah ve Selim yeni evlendiler balayına gittiler, ama nereye bilmiyorum
Farah e Salim acabaram de se casar Eles estão na lua-de-mel, não sei para onde foram
"Farah, onuncu seviye."
- E um número. "Farah, nível 10."
Farah.
Farah.
Amir'in adı Farah olan bir arkadaşı var mıydı?
Amir tem alguma amiga chamada Farah?
Hayır, Farah adlı bir arkadaşı yoktu.
Não, ele não tem nenhuma amiga chamada Farah.
Bu oyunun amacı Prenses Farah'ı kurtarmak.
O objectivo deste jogo é salvar a princesa...
Onuncu seviyeye gelebilir misin?
Farah. Achas que consegues chegar ao nível 10?
Dude, Farah'a gidiyoruz.
Meu, vamos a casa da Farah.
Farah'ın evine. Bu doğru.
- À casa da Farah,'ta bem.
Farah odasında sırt üstü yatıyordu. Bacakları ayrılmıştı.
A Farah estava no quarto, deitada de barriga para baixo.
... Şah ve eşi Farah 11 : 05'de özel bir uçakla Tempelhof Havalimanı'na indiler.
O Xá e sua esposa pousaram às 11.05..... em um avião particular no aeroporto Tempelhof.
İmparatoriçe Farah inerken kırmızı bir pardösü ve siyah beyaz çizgili bir şapka giyiyordu.
A Imperatriz Farah vestia casaco de pele de raposa e um chapéu preto e branco.
Üstad köşe yazarım ve aynı zamanda akıllı zevcem Majesteleri Farah Diba'ya bir açık mektup yazmış bulunuyor.
Minha jornalista de sucesso e inteligente esposa..... escreveu uma carta aberta a sua alteza imperial Farah Diba.
Joy Farrah Darville, sarışın ve mavi gözlü güzelliği ve hep şöhret olma hayalleriyle dünyaya geldi.
Ou Joy Farah Darville. Esta beleza loura de olhos azuis, sempre sonhou com o estrelato.
Acaba Amy Farah Fowler ile seks yapmak ile ilgilenir misiniz diye bilmek istedim.
Gostava de saber se estaria interessado em fazer sexo com a Amy Farrah Fowler.
Amy Farah Fowler ile yaşayacağım uzun bir fiziksel yakınlaşma nasıl olur sen düşün.
Podes imaginar qual a minha atitude quanto à proximidade física com a Amy Farrah Fowler.
Bunu Gormley'ye vereceğim. O telefon numaralarına bakıp Farah'nın kim olduğunu bulsun.
Vou dar isso para Gormley, ver se ele descobre quem é essa Farrah.
"Erkek arkadaş" olarak bilinen ve adı geçen Sheldon Lee Cooper ile "kız arkadaş" olarak bilinen ve adı geçen Amy Farah Fowler'ın hak ve sorumluluklarını belirleyen yineleyen ve sistemleştiren 31 sayfalık bağlayıcı bir sözleşme.
O pacto de união que, nas suas 31 páginas, enumera, reafirma e codifica os direitos e responsabilidades de Sheldon Lee Cooper, conhecido, doravante, como "o namorado", e Amy Farrah Fowler, conhecida, doravante, como "a namorada".
Adım Farah.
O meu nome é Farah.
- Merhaba Farah.
- Olá, Farah.
- Sonra görüşürüz Farah.
- Depois vemo-nos, Farah.
- Farah at!
- Farah Fawcett.
Somali'de, Saafi Ali Farah.
Somália, Saafi Ali Farah.
Farah, operasyona dair hiçbir şey bilmiyor.
A Farah não sabe nada da operação.
Farah hiçbir şey bilmiyor.
A Farah não sabe de nada.
İki polis memuru verdiği adresi kontrol etti ve annesini buldular, Farah Azizan. Bıçaklanarak ölmüş.
Dois agentes foram à morada e encontraram a mãe, Farah Azizan, morta por esfaqueamento.
Farah ve Yasmin'e acımış olmam senin için anneme ihanet edeceğim anlamına gelmez.
Lá porque tive pena da Farah e da Yasmin, não quer dizer que lhe vá entregar a minha mãe.
- Demek Mo Farah ile yemek yiyor olsaydın... - Evet. -... çok yararlı olabilirdi.
Se tivesses de comer o Mo Farah seria muito benéfico.
Onunla uçak kazası geçirmek Mo Farah ile yemek yemeğe eşdeğer. - Evet, evet.
Sim, equivale a comer o Mo Farah, se te despenhares juntamente com ele.
Biliyor musun bu konuşma biraz aptalca fakat bana seçme hakkı sunarsan senin bacaklarını yemektense Mo Farah'ın bacaklarını yemeyi tercih ederim.
Esta conversa é um bocado idiota, mas... Se me dessem a escolher... preferia comer as pernas do Mo Farah do que as tuas e não é por...
- Sadece bir aptal Mo Farah'ın bacakları yerine benimkileri yer.
Só um idiota preferiria as minhas pernas às dele.
bu Selim bu da karısı Farah trafiğe takıldık ona söyledim hayır konu bu değil, aslında seni beklerken güzel bir aşk hikayesi duydum nasıl bir şey?
Este é o Salim e a sua esposa, Farah Ficamos presos no trânsito... - Eu contei-lhe
- Farah.
- Farah.
- Farah?
- Farah?
Farah diye biri yok.
Farah, não.
Joy Farrah Hickey,
Joy Farah Hickey