Gideceğim traducir portugués
10,632 traducción paralela
Yarın evine gideceğim, onlarla konuşacağım ve onlara düğün hediyesi olarak bu arabayı vereceğim.
Vou falar com a família dela sobre o casamento amanhã. E se for marcado, estou a pensar em apresentar isto no casamento deles.
# Ortalıktan kaybolup gideceğim #
Eu vou desaparecer
Birkaç dakikaya gideceğim.
Vou-me embora num minuto.
Sanırım pazara kendim gideceğim.
Acho que eu vou andar até à Casa da Fazenda.
Uçmaya batıdan başlayacağım. Gidebildiğim kadar gideceğim. Devam ettiğimi hissettiren yere kadar.
Vou começar a viajar pelo leste e vou escolhendo o meu próximo destino dependendo de onde quero ir.
Yani Tenant'la konuşmaya gideceğim.
Irei falar com o Tenant.
Ne olacağını söyleyeyim : Bu kazığı bırakacağım ve buradan yol alıp gideceğim.
Eis o que vai acontecer. Vou pousar este espeto e vou sair daqui.
Gideceğim şimdi.
Despeço-me.
Nereye gideceğim?
Aonde é que vou?
İşe nasıl gideceğim, oğlumu okuldan nasıl alacağım şimdi?
Como é que vou trabalhar, levar o Roscoe à escola?
Annemi getirmeye gideceğim..
Vou buscar a mamã.
Bu öğleden sonra oraya gideceğim.
Vou para lá esta tarde, transmito-lhe o que disse.
Onunla gideceğim.
Eu vou com ela.
- Yarın onu görmek için gideceğim.
- Vou visitá-la amanhã.
O aptal partiye sırf Marcus incinmesin diye gideceğim.
Só vou ao raio da festa para não magoar o Marcus.
Ve gidebildiğim zaman da gideceğim.
E quando puder ir embora, vou embora.
Tek gideceğim.
Eu vou sozinha.
Tuvalete gideceğim. Siz de burada istediğinizi konuşabilirsiniz.
Vou talvez usar a casa de banho e deixar-vos falar sobre o que quer que vão falar.
Rahibe hayatı yaşayacağım. Sırf sen İsa'ya kızgınsın diye günden güne yalnız başıma solup gideceğim.
Eu vou viver presa como uma freira, a murchar, a definhar, solitária e só.
İşlerimi bitirdikten sonra ben de batıya gideceğim.
Eu mesmo vou para oeste depois de ter acabado uns negócios.
Yasayı çiğneyip oraya gideceğim.
Vou simplesmente até lá e estabeleço a lei.
Bugün ilk ultrasonuma gideceğim.
Vou fazer o meu primeiro ultra-som hoje.
Biraz daha ileri gideceğim ve onun götoş beynini koparıp onun götüne çevireceğim.
E depois continuo até cima e arranco-lhe aquela mioleira pelo buraco do cu!
Kimle konuştuğunu zannediyorsun bilmiyorum ama bir dahakine Prada'ya gideceğim.
Não sei com quem pensa que está a falar. Mas vou experimentar os Pradas.
Tek gideceğim.
Vou sem par.
Eğer öyleyse, hemen gideceğim.
Desse modo, eu recuarei.
Altı dakika içinde o kafeye gideceğim ve ben hikayemi anlatacağım, ve bütün dünya ne yaptığını bilecek.
E dentro de seis minutos, vou sair deste café e vou contar a minha história. E o mundo inteiro saberá o que fez.
Ben... Odelle ile Amerika'ya gideceğim.
Eu vou para a América com a Odelle.
Fitz, Sheffield'a gideceğim.
Fitz, vou até Sheffield.
Şu X-Men filmini izlemeye gideceğim.
Vou ver o filme X-Men.
İşim bitince eve gideceğim, sevgili karımla kucaklaşacağım sonra iyi eleştiriler almış bir dizinin 3-5 saatini izleyip yatacağım.
Depois do trabalho, vou para casa, enrosco-me com a minha adorada esposa e vejo três a cinco horas de dramas aclamados pela crítica. Depois, vou dormir.
"Klima almaya gideceğim." Ya da "Ocakta yemeğim var, saatler sürer."
Vou comprar um ar condicionado. Acabei de pôr um guisado ao lume, posso demorar umas horas.
Şimdi de bu umursamadığını bildiğim gruplarla çalışmak için altı aylığına Chicago'ya gideceğim diyorsun.
E agora estás a pensar ir para Chicago durante seis meses para trabalhar com bandas que não te agradam.
Sanırım bir süreliğine Melinda'da kalmaya gideceğim.
Acho que devia ir ficar uns tempos em casa da Melinda.
Hayır, ben daha iyi bir yere gideceğim.
Não, eu vou para um sítio melhor.
El Rey'e gideceğim.
Vou para El Rey.
Sonra bir gün, kendi kendime şöyle dedim, gideceğim ve kapısını çalacağım, onunla konuşacağım.
Um dia, disse a mim mesmo : "Vou bater-lhe à porta. Vou falar com ele."
Gideceğim.
Eu vou.
Sağ ol ama bundan sonrasında tek gideceğim.
Obrigada. Vou sozinha a partir daqui.
Sen kalabilirsin, ben gideceğim.
- Podes ficar, eu vou.
İki hafta içinde Windsor'a gideceğim. Majesteleri çağırdı.
Daqui a duas semanas viajo para Windsor, fui convocada por Sua Majestade.
İki hafta içinde Windsor'a gideceğim.
Viajarei para Windsor daqui a duas semanas.
Araba gelirse gideceğim en azından.
Pelo menos, estaria se pudesse fazer aparecer um maldito uber.
Onunla birlikte aptal Marvel filmlerine gideceğim.
Víamos os estúpidos filmes da Marvel.
Ben Megan'i görmeye gidecegim. Agabeyinin durumuna çok endiselendi.
Vou ver a Megan.
- Gideceğim.
Eu vou.
- Sonra gideceğim.
Depois vou-me embora.
Ben yürüyüp gideceğim.
Vou embora.
Hayır, ben gideceğim.
Não, também vou.
Şimdi motele doğru gideceğim.
- Vou ao hotel.
Galiba ucuz zevkler konusundaki sakayi yanlis anladim ve izin verirseniz lavaboya gidecegim.
Acho que vou entender o que disse como uma piada de mau gosto e vou à casa de banho.