Haliyle traducir portugués
973 traducción paralela
Bu tutanaklar sayesinde, gerçek Jeanne'ı keşfedebiliyoruz ; zırhlı ve silahlı haliyle değil, en sade haliyle. Ülkesi uğruna ölen bir kadın olarak.
Lendo este registo vemos Jeanne tal como ela era, não de elmo e armadura, mas simples e humana, mas uma jovem que morreu pelo seu país
Haliyle Queenie için de doğru adam olduğunu düşünmüyorum.
E não acredito que seja o homem adequado para ela.
Bunlar şu anki ruh haliyle çok zıt, o kadar çökmüş ki kendine saygısı bile eksik.
É o oposto da fase em que se encontra agora. A depressão é tal que chega a anular o instinto de autodefesa.
- Haliyle.
- Claro.
- Babanı eski haliyle hatırla.
- Pense no seu pai, como ele era.
- Saçımı bu haliyle sevdin mi?
- Gostas do meu cabelo assim?
Haliyle.
Naturalmente.
Eğer hatırlarsan, ben de vadimin bugünkü haline gözlerimi kapatıp ben çocukken olduğu haliyle vadimi görüyorum.
Por isso posso fechar os olhos ao que o meu vale é agora e que já se foi, e vê-lo tal como ele era quando eu era menino.
Bu yeni haliyle Paris'te 60 yiI elden ele dolasti. Sahiplerinin hepsi de bu siyah cilanin altinda... ne olduguna bakmayacak kadar aptaldi.
Assim dissimulado, senhor, aquilo iria, como hei-de dizer, ser recusado em Paris... durante mais de três anos, por coleccionadores demasiado estúpidos... para verem o que estava debaixo da cobertura.
Dobosh ta öyle söyledi zaten, bu yüzden önceki haliyle bıraktık.
Foi o que Dobosh disse, então deixámos como estava.
Haliyle tabii.
Naturalmente.
Evet, tabii ki haliyle.
Sim, claro. Naturalmente.
Flatiron Binası'ndaki asansör ile yukarı aşağı yapıp durduk ve haliyle de kendimizi en sonunda Grant'ın mezarında bulduk.
Andámos de cima para baixo no elevador do Edifício Flatiron. e naturalmente, terminámos na tumba de Grant.
- Haliyle.
- Naturalmente.
Haliyle, bu kız hemen ilgimi çekmişti.
Naturalmente, ela interessou-me.
Haliyle, sizi işinizden etmeyi hiç istemem.
Naturalmente não gostaria de o ver perder o seu emprego.
Haliyle de birbirimizi göreceğiz.
E vamos sempre ver-nos.
- Haliyle onu istiyorum.
- Naturalmente, eu quero-o.
Bu haliyle harika, salık, özgür ve rüzgarla dans ediyor.
Está maravilhoso como está. Todo solto e livre, agitado pelo vento. Que faço?
Bu haliyle, dünyada bunu anlatamayacağım tek kişisin.
Como é, és a única pessoa a quem nunca poderei contar.
Bu haliyle işimize yaramaz.
Como está, não nos serve de nada.
Bu odayı sonsuza dek şu anki haliyle hatırlayacağım... lamba, piyano çalan sen, mutluluğum...
Lembrar-me-ei sempre desta sala tal como é agora, o candeeiro, tu ao piano, a minha própria felicidade.
Oradaydım. Ve onu bıraktığım haliyle yürüyüp gitmiş olamaz.
Eu estava lá, e da forma como ficou, não fugiu.
Şu haliyle duanın bir işe yarayacağını sanmam.
Eu dúvido se os oradores serão de muita ajuda a ele agora.
Hayır yaşamıyordu, .. bu haliyle pek mümkün birşey değil bu.
Ele não podia estar vivo, não com o estado em que a sua cabeça estava.
Bu haliyle bir taş oynasa tavan dahil her şey çöker.
Tal como estão agora, se uma cair todas caem, incluindo o tecto.
Bay Wittol ve diğerlerinin kocanızın ruh haliyle ilgili söylediklerini dinlediniz.
Ouviu o Sr. Wittol e outros a descreverem o estado psicológico do seu marido.
Onu nazik, gururlu, müşfik ve alçak gönüllü haliyle gördünüz.
Viu-a calma, honrada, suave e reservada.
Ve haliyle, hiçbir riske girmeyecektim.
Como é óbvio, não iria correr riscos.
Haliyle.
Como é óbvio.
- Loca, haliyle.
- O chalé, claro!
- Haliyle, başka ne olabilir ki?
- Claro, que mais?
Haliyle, Mösyö Grandfort..... karınızın zanlı olmasını istemiyorsunuz.
Por certo, Sr. Grandfort, não quer que a sua mulher se veja mais implicada ainda.
- Ekspres tren değil haliyle!
- Não é o Super Chefe.
En gizli düşünceleri, senin muhabirine aktarıldığı haliyle, özel, kişisel ve gerçekleşen tek röportajda.
Os seus pensamentos íntimos revelados ao seu correspondente em Roma, numa entrevista privada, pessoal e exclusiva.
Bu aleti, mevcut haliyle teslim etmeye zorlanırsam...
Se eu for forçado a entregar este dispositivo na sua forma actual...
Fakat mevcut haliyle korkunç bir yıkıma yol açacak bir silah sadece.
Mas tal como está agora, é só uma arma de destruição terrível.
İlişkimize bu haliyle devam edemez miyiz?
Não podemos manter as coisas como estão?
Haliyle biraz sarsıldım.
Fiquei meio confuso, claro.
Haliyle kızım...
Então, a minha filha...
Her şeye oldukları haliyle alışmıştım.
Eu tinha me acostumado a como tudo foi.
Haliyle, ben de evlenmek ve aile sahibi olmak falan istiyorum.
Clara que quero casar-me e ter uma família e isso tudo.
- Şey, haliyle.
- Naturalmente.
Aksi halde araştırmalarımda hiçbir yere varamazdım ki şu haliyle de zayıf.
De outra forma, as minhas pesquisas aqui de nada serviriam, por muito pobres que tenham sido.
Haliyle, meraklandık.
Como é natural, temos estado preocupados.
Bu haliyle üzerinden geçecek ilk trenle yıkılacaktır.
A ponte cederia à passagem do primeiro comboio.
Bu sayının bu haliyle çıkmasına izin veremem.
Não posso publicar a edição como ela está.
Haliyle, oldukça iyi bir sicilim var. Şimdiye kadar 12 cinayet ve 11 mahkumiyet.
Eu, por acaso, tenho uma boa folha de serviço com doze homicídios e onze condenações.
Sen haliyle yeteri kadar hayatımdasın.
Já assim me consomes imenso tempo.
Haliyle adam biraz bunamış. Ama yapacak birşey yok
Ficou furioso, mas não tinha outra alternativa.
Bir daha düşünüzce, olduğu haliyle çok iyi görünüyordu.
Pensando bem, parecia muito melhor da maneira que estava.