Havalan traducir portugués
396 traducción paralela
Hadi havalan!
Avança!
Sadece havalan.
Levantem-se do chäo.
Gövdeni yükselt. Havalan.
Descola!
Havalan!
Descola!
Havalanınca görür.
Vai vê-lo quando ele partir.
03.45'te havalanır, ve şafakta atlarsın.
Levanta voo às 3.45 da madrugada, e saltam ao amanhecer.
Bir başka makine daha havalanıyor!
Está outra máquina a sair!
Bir saat içinde havalanıyoruz.
Descolaremos daqui a uma hora.
London yerleşiyor. Atış. London vuruyor ve top havalanıyor.
Robert conseguiu roubar a segunda base.
Biraz kum boşaltıyoruz ve havalanıyoruz.
Deixamos sair alguma areia... e subimos.
Bilmiyorum. Ya biz girdikten sonra bu şey havalanırsa...
- Eu não sei, pelo modo que estas coisas andam depressa, poderíamos entrar lá e nos esbagaçar. |
Sopayı sallıyor ve top havalanıyor.
Cá vai o "swing" e a bola é lançada pelo ar.
Uçu uçu, kaçı kaçı, kuçu kuçu ve havalanıyoruz.
Cá vamos nós!
Göklerde havalanıp yukarıdan dünyaya bakmak isterdim.
Gostaria de pairar no ar e olhar o mundo lá de cima.
Şimdi, dakikada yaklaşık 40 kanat çırpışına ulaştığınızda... güç en üst noktaya ulaşıyor ve havalanıyorsunuz!
Ao atingir 40 batidas de asa por minuto, dê-lhe a potência máxima e descolará.
Fransız havalanıyor sanırım.
Vejo que o franciú vai descolar.
Tarlayı geçip, havalanıp... bir daire çizeceğiz ve döneceğiz.
Vai rolar no campo, descolar, descrever um círculo e regressar.
Anlaşıldı Herr Albay, tarlayı geçip, havalanıp, bir daire...
Entendido. Rolar no campo, descolar...
Bölge, çabuk havalanın!
Primeira secção, interceptar!
Günde dört ya da beş kez havalanıyoruz ve her seferinde daha fazla çukura iniş yapıyoruz.
Nós levantamos quatro ou cinco vezes por dia... e cada vez que descemos, há mais buracos.
Kraliyet pilotları, şuradan havalanıyorlar.
Os pilotos Reais, vão descolar dali.
Kimse havalanıyor mu bugün?
Alguém vai voar hoje?
Havalanıp onları bulmaya istedi.
Ele queria tentar levantar voo e ver se podia encontrá-los.
- Havalan ve çocukluğuna dön.
- Parte e regressa à infância.
Havalan!
Levanta voo!
Gerçekte devriyeler arasında uyuyorduk. Sonra havalanıyor, irtifasını, menzilini ve kuyruk numarasını bildiğimiz, ki bu çok önemliydi, Alman uçaklarına doğru yol alıyorduk.
Aliás, dormíamos entre as patrulhas, descolávamos e seguíamos para as formações alemãs com os dados de altitude, distância e o número de aviões, o que era muito importante.
Yataktan nasıI öyle havalanıyor?
Como pode ela voar por cima da cama?
Kananga'nın özel uçağı var ve bir saate San Monique'e havalanıyor.
Kananga tem um avião privado e parte para San Monique daqui a uma hora.
- Aslında, biraz havalanıp birkaç dakika uçtu bile.
Na verdade voou por alguns minutos, a poucos pés de altura. "
Alçak seviyedeki bulutlar, ikinci dalganın havalanışını geciktirdi.
Nuvens baixas inesperadas atrasaram a descolagem da 2ª onda.
Uçaklar İngiltere üzerinde havalanıyordu. Ülke bir havaalanıydı.
Havia aviões por toda a Inglaterra, parecia um aeroporto.
Helikopter bulamadık, ama bir otobüs geliyor. Kenndy havalanına bir jet geliyor, tamam mı?
Não conseguimos um helicóptero, mas vem aí um autocarro e o jacto está a chegar ao aeroporto.
Bize büyük bir otobüs getirecekler böylece hepimiz binebileceğiz. Ve havalanına o şekilde gideceğiz.
Trazem um grande autocarro para nos levar todos ao aeroporto.
Getirdiğin limuzine karşılık bir rehine alacaksın. Uçağa karşı bir rehine. Sonra havalanına gideceğim.
Dou-lhe um refém pelo autocarro que me vai trazer um refém pelo jacto e se no avião tudo estiver em ordem saem todos.
Yanında kalır ve seninle konuşursam, limuzin yollamazlar ve havalanına gidemem. - Seninle geleceğimi düşünecekler. - Bunun nesi yanlış?
Se fico aqui na conversa consigo, não me mandam o carro e pensam que vou sair consigo.
Beni Kennedy Havalanına götür.
Passe-me o aeroporto.
Eğer o havalanırsa biri, ona topu versin.
Se ela tivesse no ar, alguém passaria a bola para ela.
Eğer Amerikalılar görülürse, 1. grup havalanır havalanmaz, 2. grubu güverteye çıkartırım.
Para o caso de aparecerem os americanos, sugiro que coloquemos a segunda esquadra em posição, assim que a 1.ª vaga partir.
Hemen havalanırsak, Nagumo'yu köşeye sıkıştırırız.
Se atacarmos, já podemos apanhar o Nagumo desprevenido.
Biz havalanırken, Tomonaga'nın pilotları denize düşecekler!
Enquanto eles descolam, os pilotos do Tomonaga caem no mar!
736 havalanıyor uçağı korumak için.
o 7-3-6 se eleva para proteger o aviao.
İzin ver seni havalanına götürsün.
Deixa-o levar-te ao aeroporto.
Şimdi mekik B.M. binasından havalanıyor.
A nave levanta voo do telhado do edifício da sede da ONU.
Uçak havalanmak için bütün gücüyle iterken sallanır. O zaman yerden havalanırım!
O avião vibra tentando se soltar da terra... e logo, solta-se!
Ona doğru havalanıp, sonra konuyorum.
Sobrevoo depois desço até ela.
- Havalan!
Descola!
Bak havalanıyorlar!
- Já partiram.
Tamam, haydi havalanın.
Está bem.
- Havalanır havalanmaz haber verin.
Sim, senhor.
Ve evet işte havalanıyor ve tepe üstü çakılıyor.
- Só restam dois carros!
Havalanınca görüş mesafeniz açılacaktır.
Abre assim que levantarem voo.