English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ H ] / Hayatta mı

Hayatta mı traducir portugués

5,106 traducción paralela
- Hayatta mı?
- Ele está vivo?
Hayatta mı?
- Está viva?
Will Graham hala hayatta mı?
O Will Graham ainda está vivo?
- Sence hayatta mıdır Javi?
- Achas que ele está vivo, Javi?
Hayatta mı?
Ele está vivo?
- Doktor Allerdyce hâlâ hayatta mı?
A Dra. Allerdyce ainda está viva?
Yani Ghost hâlâ hayatta mı?
- O Ghost está vivo?
- Oyunda mı, gerçek hayatta mı?
- No jogo ou na vida real?
Baban hâlâ hayatta mı?
O teu pai está vivo?
- Kocanız hayatta mıydı peki?
- O seu marido estava vivo nessa altura?
- Hayatta mı?
Diz-me, apenas... ele está vivo?
- Arkadaki herkes hâlâ hayatta mı?
Todos vivos aí? Sim.
Evet, gerçekten kendi pisliğimde çiftçilik yaparak ıssız bir gezegende hayatta kaldım.
É verdade, sobrevivi num planeta deserto cultivando na minha própria merda.
Sorumluluklarımız hakkında konuşmamız çok güzel ancak hayatta başka şeyler de var.
É bom e benéfico falar sobre responsabilidades, mas há outras coisas na vida.
Hayatta kalmak için yaptım!
Fiz pela minha sobrevivência!
Canım, o konuda hayatta yazmam.
Querida, eu nunca escreveria sobre isso.
Suçun başkasına yıkılmasının alaksızlığı canımı sıkıyordu ama hayatta kalma içgüdüm karşısında çok zayıf kalıyordu.
A moralidade de permitir que alguém tomasse a culpa perturbou-me muito, mas arrefeceu contra as conexões naturais de meu instinto de sobrevivência.
Beyler takım arkadaşınız şimdi hayatta kalmak için savaşıyor.
Rapazes, o vosso colega de equipa está na luta da sua vida.
Şartlarını kabul etseydiniz kızım hâlâ hayatta olurdu.
Se tivesse aceitado os termos dele, minha filha ainda estaria viva!
Hâlâ hayatta mı?
Está vivo?
Bizi hayatta tutan kurallarımız.
Regras que nos tem mantidos vivos.
Ben hayatta kaldığım için üzgünsün.
Tens pena que eu tenha sobrevivido.
- Gerçekten mi? - Aksi takdirde hayatta olmazdım.
Caso contrário, não estava aqui.
Tam bir asker olmanı istiyorum. Hayatta kalabilmenin tek yolu bu anladın mı beni?
Quero que sejas um soldado, é a única forma de permanecer vivo, entendeste?
Bakalım bu saydıklarım içeride kaldığın müddet boyunca seni hayatta tutabilecek mi!
Vamos ver como eles te ajudam a sobreviver enquanto estás aí preso.
Ghost hayatta olduğu için bizim açımızdan en iyi yol içerien girmek. Size bunu diyorum.
Com o Ghost vivo, a melhor forma de fazer isto é atacar por dentro, levar-te para lá assim.
Tamam, belki ev hanımı değil ama şu hayatta çok iyi bildiğim bir şey varsa o da zeki olmaktır.
Está bem, não dona de casa, mas... Se há uma coisa que eu sei ser, é esperta.
Beni vurmak bir opsiyon ise, 19. yüzyıldan bu yana nasıl hayatta kaldığımı sanıyorsun?
Se disparar contra mim fosse uma opção, como é que achas que teria sobrevivido ao século 19?
Amerika tarihindeki ilk zombi salgınında hayatta kalmayı başaran ve ününe ün katmayı başarmış Frank West yanımızda.
Frank West, famoso sobrevivente da 1ª epidemia zombie da história dos EUA. Ele chegou à fama com o seu relato sobre a epidemia de 2006 em Willamette, Colorado.
Bilirsin Fortune olayından sonra herkes hayatta kaldığım için çok mutluydu.
Sabes, depois de Fortune City, ficaram todos felizes por teres sobrevivido.
Son 5 sene içerisinde yaptığım tek şey hayatta kalmak ama aslında yaşamıyorum sanki.
Sinto como se... Se fosse tudo o que fiz nos últimos cinco anos. Manter-me viva, mas não viver de verdade.
O ikisi hayatta takım olmaz.
Aqueles dois nunca se vão unir.
Hayatta kalanların Instagram'ına baktım Facebook'ta parti listesinde görünen herkesin resimlerine göz attım.
Procurei nas contas do Instagram dos sobreviventes, procurei em todas nas fotos das páginas do Facebook de toda a gente que estava na lista da festa.
Hani şu an yaşadığımız hayatta?
A que vivemos agora?
İhtiyacım olan tek hayatta kalma eğitimi, kamyonetin arkasında duran baba yadigârı tüfeğim ve bir kutu dolusu saçma.
O único treino de sobrevivência de que preciso é a minha caçadeira e a grande caixa de chumbo grosso que guardo na carrinha.
Ben de onlar için hayatta kalayım diye.
Assim, podia viver por eles.
Hayatta kalmamız için bize yardım etmeni istiyorum.
Que nos ajude a sobreviver.
Benim yaşıma geldiğinde ben hâlâ hayatta olacağım.
Ainda vou estar por aqui quando tiveres a minha idade.
Bazen düşünüyorum da eğer bazı şeyleri farklı yapsaydım, belki hâlâ hayatta olurdu.
Às vezes penso que, se tivesse feito as coisas de maneira diferente, ela estaria viva.
Hayatta kaldığım için şanslıyım.
Tenho sorte de estar vivo.
Şu ana dek hayatta kalmayı başardım.
Até agora tenho sobrevivido.
- Pekâlâ, saçmalık bu. Hayatım boyunca bende yanlış giden bir şeylerin olduğunu hissetmiştim. Şimdi ise denizden çıkagelen bir denizkızı bana annemin hayatta olduğunu söyleyip daha önce hiç görmediğim bir masal ülkesinin geleceği olduğumu mu söylüyor?
Isto é de loucos, toda a vida senti ter algo de errado e surge uma sereia do mar, diz que a minha mãe está viva e que sou o futuro de uma terra de encantar nunca vista?
Şimdi, neden Angela'nın hayatta olmasına ihtiyacım olduğunu anlamışsındır.
Já sabes por que razão precisava da Angela viva.
Size yardım etmeseydim, hayatta olmazdınız diye korkuyordum.
Tive medo que, se não te ajudasse, já não estivesses viva.
Yaptığım şeyden sonra o adam hayatta olduğu sürece değer verdiğim hiç kimse güvende olmayacak.
Depois do que eu fiz enquanto aquele homem viver ninguém de quem eu gosto estará seguro.
Hayatta tutacağım.
Eu mantenho-o vivo.
- O zaman sizinle gelirsem hayatta kalma şansım daha çok olur.
- Então, tenho mais hipóteses de sobreviver se eu for com vocês.
Üç gün boyunca bununla mı hayatta kalacağım?
Como se eu pudesse sobreviver três dias com isto?
Tahribatın ı'm hayatta tek nedeni bu.
Nunca vi nada assim.
Hiç bir sharknado hayatta biriyle tanıştın mı?
Vais ter de passar por mim primeiro. Devia ter medo?
Sen çalışırken, ben onu hayatta tutarım.
Eu mantenho-o vivo, enquanto o faz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]