Heba traducir portugués
690 traducción paralela
Sadece iki atışı heba ettim.
Só falhei dois tiros.
Sonra da heba olup gidecek.
Então pode ser um desperdício.
- Gençliğimi burada mı heba edeyim?
- Mas devo desperdiçar a minha juventude?
Romenleri uyarmayı reddettiler binlerce ölü milyonlarca galon kıymetli petrol ve gaz heba oldu... Sırf Kaltenbrunner ve von Richter herhangi bir şeyin gerçek olabileceğini... kabul edemiyor diye.
A recusar-se a advertir os romenos milhares de mortos millhões de litros do precioso petróleo e gasolina perdidos porque eles não querem admitir que nada no mundo é autêntico!
Neden hayatını bir köle için heba ediyorsun?
Porque vais desperdiçar a tua vida por um escravo?
Kadın sezgilerine dayanan ipuçlarının peşinde kaç yılımı heba ettiğimi anlatamam.
Não sei quantos anos perdi a seguir pistas baseadas na intuição feminina.
Hayatımızı bir hiç uğruna heba edemeyiz.
Mas, para quê desperdiçar vidas por nada?
Bu jambonu heba etmek olmaz, evet... Üzerine biraz yumurta kırayımve... beklerken ikiniz de yiyebilirsiniz.
É uma pena desperdiçar o presunto, por isso acho que vou mexer uns ovos e podem os dois comer enquanto esperam.
Zafere giden yolda heba ettiğin birliklerin ne kadarı işime yarardı acaba?
Quantas tropas eu podia usar... que você destruiu na sua busca de glória?
Hiç değiliz. Üstün beyinlerin heba olması şerefine de vergi muafiyeti çıkarsanıza senatör.
Que tal uma isenção por depreciação de cérebros de primeira classe, senador?
Ömrün boyunca yaptıklarını heba etme.
Não estrague o trabalho de uma vida.
Böyle heba edilmen çok yazık.
Pena estar assim cacrificada.
Bu dağ başındaki kontrol noktasında güzelim ömrümüzü heba ediyoruz. Hep yalnızım. Haydutlardan ve posta sürücülerinden başka kimseyi tanımam.
É horrível ficar isolado neste deserto, sempre só, sem ver ninguém, exceto cocheiros e pistoleiros...
Bir yazarın enerjisini içkiyle, kavgayla heba etmesi hiç hoşuma gitmiyor.
Detesto ver a energia de um escritor desperdiçada em bebidas e lutas. Qualquer homem, com o talento que tens...
Haftalık heba olup, gitti.
O salário da semana foi pelo cano abaixo.
3 gün 2 geceyi heba ediyoruz.
Desperdiçamos três dias e duas noites.
Burada tıkılıp kalmayacağız ve ömrümüzü heba etmeyeceğiz.
Nunca mais teríamos de ficar sentados a desperdiçar as nossas vidas.
Artık yeteneğimi küçük işlerle heba etmemem gerektiğini düşünüyorum.
Não posso desperdiçar o meu talento com ninharias.
Analık görevini yapmış olaydın... zavallı bir kızcağızın çiçeklerini heba edip parasını ödemeden kaçmazdı.
Se tivesse cumprido o seu dever de mäe... näo o deixaria estragar as flores de uma pobre rapariga e fugir sem pagar.
Çaban heba olmasın.
Um desperdício de esforços.
Her şeyi kendin başardın ama sana fırsat yaratmak için kendimi heba ettim.
Sei o que é e em que se tornou, mas sabe que me cansei de trabalhar para você ter todas as oportunidades.
Kübalılar yeteneklerini zamana uymaya çalışarak heba ediyorlar.
E sempre necessitam que alguém pense por eles.
Bu enerji ve öfke potansiyeli, basit bir kan davasında... heba edilemeyecek denli önemli.
Este potencial de energia e fúria é importante demais... para ser usado numa reles vendeta privada.
Amigo, bu güzel tekilayı heba etme.
Amigo, não desperdices tequila boa.
Ona sırtımdaki gömleği veririm... ama bunun anlamı, bu kasabanın heba olmasına izin vereceğim demek olmuyor.
Dava-lhe as costas da minha camisa... mas isso não quer dizer que vou deixar esta cidade ir pelo ralo.
Seni anlamıyorum. Zamanını ve o kutsal suyu gümüş arayarak heba etmeni anlamıyorum.
Não entendo como desperdiça seu tempo e água benta procurando por prata.
Bunun heba olmasını istemiyoruz.
Não queremos ver tudo desperdiçado.
Gün ışığını heba ediyoruz!
Não estamos a aproveitar a luz!
Karar verdim, Demir Manyak bir kere daha bana gün ışığını heba ettiğimi söylerse... ağzının payını vereceğim.
Se ele me diz outra vez que estamos a desperdiçar a luz, vão ver o que lhe faço.
Gün ışığını heba ediyoruz.
Estamos a desperdiçar a luz.
Hadi, gün ışığını heba ediyoruz.
Vamos a isso? O dia está a acabar.
Ölmek sağlığın heba olmasıdır.
Morrer é tal desperdício de boa saúde.
Çok fazla kumaş heba oldu.
Tanto material desperdiçado.
O dedi ki : "çöl havasındaki tatlılığım heba olacak".
Ele disse que desperdiçaria a minha doçura no ar do deserto...
Böyle bir hayatı heba etmek ne kadar acı.
Que desperdício, deitar a vida fora desta maneira.
Korktuğum tek şey, geri kalan hayatımı sizle heba etmek!
Só tenho medo a desperdiçar o resto de meu vida com vôces.
Tüm planımızın bu olduğunu sanıyordum tüm hayatımızı beraber heba etmek.
Pensei que era isso o plano. Desperdiçar o resto de nossas vidas juntos.
Gençlik yıllarını heba etme.
Não jogues a tua infância fora.
O deliğe dönmek için bunları heba mı edelim? Hayır, hayır!
E queres que eu abandone tudo isto para voltar para esse buraco?
O zaman ne diye bir köylüyle zamanını heba ediyor ki?
Porque quer ele o conselho de um mujique?
Tatili heba ettik.
Que férias desperdiçadas!
Muazzam yeteneklerin var, ancak sen onları heba etmeyi seçtin.
Tens dons tremendos, Alex, e escolheste cagar para eles.
O halde tüm varlığı.. ... ve tüm bilgisi heba oldu.
Então, tudo o que ele era, tudo o que ele sabia, está perdido.
Ve bu mektup yüzünden, milyarlarca pound harcama boşa heba olacak ve milyonlarca insanın da hayatına mal olacak tabii ki.
E é esta carta, que pode implicar gastos na ordem dos mil milhões de libras e a perda de cem mil homens...
Hiçbir şeyin böyle bir fırsatı heba etmesine izin verme.
Não deves deixar que nada estrague essa oportunidade.
De Franco'yu yakalamak için altı ayımı heba ettim, altı ayımı!
Estourei-me 6 meses por causa do De Franco - 6 meses!
Niye emekli maaşını heba edesin ki?
Porquê desperdiçar a tua pensão?
Şakalarını bizim üzerimizde heba etme.
Cale-se!
Parayı heba etmişsin.
Esbanjaste o nosso ganho.
Tüm mallarımı fakirleri doyurmak için heba etsem ve bedenimi yanması için versem, eğer merhametsizsem bu bana hiçbir şey kazandırmaz.
"e não tivesse caridade," nada disso me aproveitaria! "A caridade é sofredora ; " é benigna ;
- Ömrümü heba ettim.
- Desperdicei a minha vida.