Ico traducir portugués
89 traducción paralela
VOD'a geçtiğinde buna ihtiyacın olacak çünkü bunu ICO için soracaklar.
Vais precisar disto quando fores ao VOD, por que eles vão-te pedir por causa do IOC.
Başkan İHO'nun ciddi bir tehdit olduğuna inanıyor.
O presidente acredita que a ICO é uma ameaça séria.
İHO daha şimdiden 3 petrol sahasını kontrolü altına aldı.
A ICO já tem três campos de petróleo sob o seu controlo.
"İHO, Kürt kalesini istila etti."
"ICO ocupa uma fortaleza curda."
Kaçınız İHO'yu duydu?
Quantos de vocês ouviram falar na ICO?
İHO, gelecekteki El-Kaide ve Taliban.
A ICO é a próxima Al-Qaeda e os próximos talibãs.
İHO meselesini bayağı büyüttü.
Falou imenso da ICO, não foi?
İHO yok edildikten sonra... -... yurtiçi gözetimi meşru kılamayız.
Não há como justificar vigilância doméstica quando a ICO for eliminada.
O İHO üzerinden Underwood'un canına okuyor.
Ele eviscera o Underwood com a ICO.
Ben Başkanı İHO'nun gittikçe ve hızla büyüyeceği konusunda uyardığımda Başkan hiçbir şey yapmadı.
Quando avisei o presidente que a ICO ia crescer e crescer rapidamente, ele não fez nada.
Dün İHO'nun liderleri şu tweeti attı.
Ontem, os líderes da ICO enviaram este tweet :
Sizden İHO için bir şeyler yapmanızı talep ediyorum.
Exijo que faça algo em relação à ICO.
Bu sebeple de Vali'yi buraya davet ediyorum. Böylece özel bir görüşme yapabiliriz. Çünkü kim Başkan olursa olsun, İHO ve dünyadaki diğer terörist gruplarla uğraşmak zorunda kalacak.
Então, nesse espírito, convido o governador a vir cá e a juntar-se a mim para que possamos conversar em privado, porque quem se tornar presidente terá de lidar com a ICO e com todas as ameaças terroristas que enfrentamos no mundo inteiro.
Benim için daha önemli olan özür yerine İHO'nun yok edilmesidir, Sayın Başkan.
Para mim, é mais importante eliminar a ICO do que um pedido de desculpas.
- İHO hakkında konuşalım mı artık?
- Podemos falar da ICO?
Yaklaşık 10 dakikadır orada bulunuyorlar ve İHO meselesini konuştukları tahmin ediliyor.
Estão lá dentro há cerca de dez minutos, supostamente a discutir a ICO.
Dreyer, İHO'nun bir başka petrol bölgesini ele geçirdiğini söyledi.
O Dreyer disse-me que a ICO se apoderou de outro campo petrolífero. Estão a crescer. - O Dreyer partilha muito consigo.
İHO dün gece geç saatlerde As Suwar'dan harekete geçti.
A ICO começou os seus avanços a partir de As Suwar ontem à noite.
Bu sebeple, İHO gelişmelerini nasıl durdurabileceğimizi kararlaştırmak için hemen Washington'a dönüyorum.
Como resultado, vou agora mesmo para Washington, para podermos decidir como devemos impedir este avanço da ICO.
İHO'nun planlarına hız kazandırma sebebinin Vali'nin açıklamaları olması benim için sürpriz olmazdı.
Bem, não me surpreenderia se a ICO acelerasse os seus planos por causa dos comentários do governador.
Efendim, mevcut İHO konumları bu şekilde.
Sr. Presidente, estas são as posições atuais da ICO.
Kameraların önüne geçtiğim anda Conway ve Brockhart'ın haklı olduğunu ve İHO meselesini yüzüne gözüne bulaştırdığını söylesem sence Dunbar'ın durumu ne olur?
Quando me puser à frente daquelas câmaras e lhes disser que o Conway está certo e que o Brockhart está certo e que o presidente estragou completamente a situação ICO, o que acha que a Dunbar fará?
İHO'nun Fırat Nehri'ne ilerleyişini durdurduk.
Parámos o avanço da ICO para o Eufrates.
Vali Conway terörle ilgili yeterince bir şey yapmadığımızı söylemeye devam ediyor ancak İHO'nun durdurulduğunu göz ardı ediyor.
O Conway diz que não estamos a fazer o suficiente em relação ao terrorismo, mas ignora o facto de que a ICO foi impedida de prosseguir.
Başkanın İHO ile başa çıkma biçimini başından beri sevmiyorum...
Não gosto de como o presidente tem lidado com a ICO desde o início,
Yani bildirilerimiz geçerliliğini korusun diye İHO'nun yöneticilerinin hayatta kalmasını mı istiyorsunuz?
Então quer manter o líder da ICO vivo, para podermos manter a nossa mensagem?
Günde elli defa İHO'yu yok etmemiz gerektiğini söylüyorsun şimdi ise kalkmış kasten bizi bundan alıkoymaya çalışıyorsun.
Você diz que devemos destruir a ICO 50 vezes por dia, e agora quer impedir-nos deliberadamente de o fazer.
Bana resmi olarak İHO ile alakalı gözetim aktiviteleri konusunda bilgi veriyorsun.
Vai informar-me oficialmente sobre atividades de vigilância da ICO.
İHO ve kampanya için olan algoritmalar birbirinin aynısı.
Os algoritmos para a ICO e para a campanha são idênticos.
Bu da, liderleri olmadan İHO artık bir zamanlarki gibi tehlike oluşturmuyor.
sem o seu líder, a ICO já não é a ameaça que era.
Taleplerimiz yerine getirilirse, İHO merhamet edecektir.
A ICO só será misericordiosa se cumprirem estas exigências.
İHO teşvikçileri amaçlarına sempati duyan kullanıcılarla irtibat kurmak için Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya ağlarına yönelmeye başladı.
Os recrutadores da ICO têm-se virado para as redes sociais como o Facebook, o Twitter, o Instagram, para iniciar contacto com utilizadores solidários com a sua causa.
- Daha önceki gruplar, mesela El-Kaide'nin sosyal ağları kullanma seviyesi İHO'nunkine yakın bile değildi.
-... não usavam redes sociais da forma que a ICO o faz, nem de perto.
- Hedefi İHO'ya katılanları bulmak.
Com o objetivo de encontrar recrutas da ICO.
İHO İslamiyet'i temsil etmiyor.
A ICO não representa o islamismo.
İHO'yu etkisiz hale getirdiğimize yönelik bir izlenim vermemiz gerekiyor.
Temos de dar a aparência de que neutralizámos a ICO.
Ya da sessizce beraber çalışabiliriz. İHO gözden kaybolur, sen ve generallerin kontrolü ele alırsınız.
Ou podemos trabalhar juntos, a ICO desaparece e você e os seus generais ganham controlo.
James Miller'ın serbest bırakılıp bırakılmadığına kurtarılıp kurtarılmadığına öldürülüp öldürülmediğine bakılmaksızın İHO yok edilecektir.
Quer o James Miller seja libertado ou não, resgatado ou não, assassinado ou não, a ICO vai ser destruída.
Tıpkı Roosevelt'in ve ondan önce Wilson'ın yaptığı gibi. Bu Kongre'nin yurt içinde ve dışında ICO'ya karşı resmî savaş ilan etmesini talep ediyorum.
Como no tempo de Franklin Roosevelt e no tempo de Wilson, exijo que o Congresso declare formalmente guerra contra a ICO, aqui e no estrangeiro.
Bu Kongre'nin, ICO ve Amerika Birleşik Devletleri arasında süregelen savaş durumunu resmî olarak ilan etmesini talep ediyorum.
Exijo que este Congresso declare que existe e sempre existiu um estado de guerra entre a ICO e os Estados Unidos da América.
ICO teröristlerinin, evet.
Terroristas da ICO, sim.
... ICO ve Amerika Birleşik Devletleri.
... e os Estados Unidos da América.
ICO'nun nerede olduğunu ya da en azından herkesin onu aradığını bilmek istiyorum.
Quero saber onde está a ICO ou, no mínimo, que estão todos à procura.
Bir sandığı veya kahve çuvalını her kaldırışımda, kendi kendime... bu Edie için diyorum, öğretmen olsun, namuslu bir hayat sürsün diye.
Sempre que iço um caixote ou um saco de café, penso... que é pela Edie, para que ela possa ser professora ou alguma coisa decente.
Sekiz Vargos?
Fe-gus o cava-iço?
Gemiyle açılabiliyorum ama limana giremiyorum.
Iço as velas, mas não consigo chegar ao porto.
Tamam, beyaz bayrak çekiyorum.
Ok, iço a bandeira branca.
Sonra ben seni yukarı çekeceğim.
E depois iço-te.
O bayrağı her sabah babama seslenebilmek için çekiyorum.
Iço bandeiras todos os dias para chamar o meu pai.
İHO.
ICO.
Sahibi yabancı uyrukluymuş.
- O dono do estabelecimento era estrangeiro. Tinha ligações à ICO no estrangeiro?