Ido traducir portugués
10,402 traducción paralela
64ler 1988'e kalmaz çöpe gider.
Os 64s terão ido ao fundo em 1998.
Uh, Sanırım gittiğin bir yerlerde okudum, ama söyledin mi hatırlamıyorum.
Eu acho que li que tinhas ido, 00 : 27 : 07,000 - - 00 : 27 : 08,500 ( Bob fala com a actual mulher, Debrah ) mas não me lembro se me disseste.
Sanırım Polis Susan Berman'ın öldürüldüğü vakitlerde California'ya gittiğiniz fikrini yaymış.
Creio que a polícia fez um grande alarido por você ter ido para a Califórnia por volta da altura em que Susan Berman foi assassinada.
Ben gidinceye kadar açma, tamam mı?
Não abras isto até eu me ter ido embora, sim?
Ağlıyordu, çünkü babamızın neden öldüğünü bilmiyorduk.
Ela estava a chorar porque não sabia porque o nosso pai se tinha ido embora.
Onlar paslı ve bu pasın bir kısmı da maktule bulaşmış.
Que está coberta de ferrugem e um pouco dela parece ter ido parar à vítima.
Oraya hiç gidemediğine şaşırdım. Senin gibi geniş görüşlü biri için.
Sabes, surpreende-me que nunca lá tenhas ido, sendo tu... tão cosmopolita como és.
Ne kadar kalıp Whoville halkının nadide tünellerinin patlamasına ağlayışını izlemek istesem de Bird Island'a dönmeliyiz.
Por muito que gostasse de ficar a ver as pessoas de "Whoville" a chorar por causa da sua preciosa gruta ter ido pelos ares, temos de votar para a Ilha Bird. Ainda não.
Belki de şekerleme yapmaya gitmiştir, ya da dolaşıyordur.
Talvez tenha ido dormir a sesta, dar um passeio.
Özellikle, bizim orada bulunmamız felan gerekmiyordu.
Não tínhamos nada de ter ido para lá.
Eğer mesele bu olsaydı, var olan birçok bankanın herhangi birinden sperm elde edebilirdi.
- Se isso fosse tudo, ela podia ter ido a qualquer banco de esperma.
Doktor Rios'a da gidebilirdim ama... bilemiyorum işte.
Podia ter ido procurar o Dr. Rios, mas... Não sei.
Ben davayı kapattığımızı kutladığımı sanıyordum... Ama meğerse o bunu buluşma sanmış.
Pensava que tínhamos ido beber para comemorar o fim do caso, mas ele achou que era um encontro.
Asla tamamlayamazdım!
Nunca teria ido até o fim!
Beni dinlemek istemedin, ben...
Mas já tinhas ido embora. E...
Son hatırladıkları şey, saat dokuzda Sand Fiddler adlı bir bara gittikleri.
Bem, a última coisa que se recordam... é de terem ido a uma discoteca qualquer chamada "The Sand Fiddler", às 21h.
Bir aşamada ona gitmek zorunda kaldığını ve babanla buluşmaktan vazgeçirmeye çalıştığını düşünüyorum.
Estou aqui a pensar, a imaginar que em algum momento, deve ter ido ter com ela... e tentado convencê-la a não ir ter com ele.
Striptiz kulübüne gidin o zaman.
- Sim. Bem, deviam ter ido a um clube de strip.
Kocam, yani eski kocam Kevin'de, onun yüzünden ayrıldığımı düşünüyor.
O meu marido, o meu ex-marido, Kevin, achava que eu me tinha ido embora por causa dele.
Mantıklı açıklama ise adamın diğer 140 milyon insanın gittiği yere gitmesi, aniden yok olması.
Então, a explicação lógica é ele ter ido para onde 140 milhões de outras pessoas foram. Evaporaram-se.
Belki de lafı fazla dolandırmışımdır.
Talvez não tenha ido directa ao assunto.
Sizden izin almadan evinize gelip bazı verileri toplamamalıydı.
Ele não devia ter ido a sua casa recolher dados sem permissão.
O ayrıldıktan sonra her şey altüst oldu.
Depois de ter ido embora, veio tudo abaixo.
Şansın varken gitmeliydin.
Devias ter-te ido embora quando tiveste a oportunidade.
Bu taraftan gitmiş olmalı.
Ele deve ter ido por aqui.
Belki "evine" gitmiştir zaten.
Talvez tenha ido para casa.
Şu an yedi senem olsa tıp fakültesine gidip doktor olabilirdim.
Se tivesse feito os sete anos de liceu, podia ter ido para Medicina e ser médica.
Eğer sen olmasaydın, en başta da oraya girmeyecektim.
Se não fosses tu, jamais teria ido lá parar.
Abluka kurulmadan önce kaçmış olmalı.
Deve ter ido para lá antes do bloqueio estar formado.
Fakat daha fazla eğitim almış olsaydım daha da yükselebilirdim.
Mas se tivesse mais educação, talvez tivesse ido mais longe.
- Hiç hasta gibi görünmedi.
- Não parecia nada doente. - Por que outro motivo teria ido?
Belki işe gitmeseydim...
Talvez se não tivesse ido...
Seninle gelirdim yani.
Eu teria ido contigo. Disseram para não levar companhia.
Bana istediğimi vermiş olsaydın, çoktan yoluma bakmıştım.
Se me tivesses dado o que pedi, já me teria ido embora.
Belki çoktan uyumuşlardır.
Talvez tenham ido dormir.
Biliyor musun Margaret, kocan evimin etrafında dolaşıp burnunu benim eşyalarıma sokmasaydı bunların hiçbiri olmazdı.
Sabe, Margaret, nada disto estaria a acontecer, se o seu marido não tivesse ido bisbilhotar na minha casa, levado as minhas coisas.
Joe tek kızımın düğününe katılmak istediğimi anlayacağına şüphem yok.
Joe, decerto entende porque eu queria ter ido ao casamento.
Geri geldiğimde gitmiş olacaksınız.
Espero que tenham ido embora quando voltar.
- Silahlar ortadan kaybolduğunda Rivers söz konusu seri numarasına sahip silahın kartele verildiğini söyledi.
- Quando desapareceram o Rivers fez-nos crer que a arma com o número de série em questão - tinha ido para o cartel.
Birkaç dakika önce yukarıya çıktım ama gitmişti.
Levantamos a cabeça e ele tinha ido.
Çocuğun nereye gitmiş olabileceğiyle ilgili bir şey bulabildin mi? Sohbet odasından bir şey çıkmadı.
Tens alguma pista aqui de onde ele possa ter ido?
Kampüse gittim, stüdyoya uğradım ve senin hiç gelmediğini söylediler.
- Estava no campus e passei pelo estúdio de fotografia e disseram-me que não tinhas ido lá.
Cidden kiliseye de bırakabilirdim.
Eu podia perfeitamente ter ido deixar isto na igreja.
Ve yukarı çıkıp ona bağırdığımda bana baktı ve çok heyecanlıydı.
E depois de eu ter ido lá para cima berrar com ela, levantou os olhos para mim e estava encantada.
Belki yakın bir yere gitmiştir.
Talvez só tenha ido até lá fora.
- Gideceğini sanıyordum.
Pensei que já te tinhas ido embora.
Güvenine ihanet ettikten sonra, Berlin için çalışmaya gittikten sonra seni orada otururken gördüğümde korkmuştum.
Vê-lo ali sentado após eu trair a sua confiança e ido trabalhar para o Berlin. Eu estava aterrorizado.
O foto, güya Gulag'a gönderilmesinden sekiz yıl sonra çekildi.
O meu pai... 8 anos depois de ele "supostamente" ter ido para o Gulag.
York'a götürülmem gerekseydi ölürdüm.
Eu teria morrido se tivesse ido para York.
Belki de Eva'yı öldürmeye gitmiştir.
Talvez tenha ido matar a Eva.
- Yaşıyor olsaydı polise giderdi ama gitmedi çünkü öldü.
Ela teria ido à polícia se estivesse viva, mas não foi porque está morta.