Içimde traducir portugués
4,489 traducción paralela
Seninki zaten içimde.
Já tive o teu.
Jake, söylemezsem içimde kalır, dün akbaba olayında yaptıkların çok olgunca şeylerdi.
Devo dizer que a tua atitude com o Abutre ontem foi muito madura.
Hep FBI'ın beni izlediğine dair bir his vardı içimde.
Sabes, sempre suspeitei que o FBI me observava.
Senatör Davis'in bu iş için uygun kişi olmadığına dair içimde güçlü bir his var Özellikle de bu durumdayken.
Só tenho uma forte sensação de que o senador Davis não é o homem certo, principalmente agora.
Bunun hakkında içimde çok kötü bir his var.
Tenho um pressentimento muito mau sobre isto.
Bu adamın birçok şeyden bahsetmediği hissi var içimde.
Estou a sentir que há várias coisas que este homem se esqueceu de mencionar.
Sanırım duygusal olarak içimde, ben hep bir kertenkeleydim anlıyor musunuz?
Acho que, emocionalmente, sempre fui um lagarto, sabem?
Karin'in öldüğüne dair içimde bir his vardı.
Sabia que ela estava morta.
Bu kadın neye bulaştıysa içimde işler daha da karışacak gibi bir his var.
Seja lá qual for o problema, acho que vai ser complicado. Posso ajudá-la?
Uzun süredir içimde tutuyordum.
Já a estava a guardar para mim à demasiado tempo.
Hala içimde mi?
Ainda está dentro de mim?
Nedense bunun sosyal bir görüşme olmadığına dair içimde bir his var.
Porque é que tenho a sensação que isto não é uma visita social?
Ben de inanmıyordum ama içimde çok kötü bir his var.
Eu também não quero acreditar, mas tenho um mau pressentimento sobre isto.
Tanrı içimde.
Tenho o Senhor dentro de mim!
"Sadece içimde bir dert."
" É apenas um espinho no meu coração.
Bir şekilde bir şeyin olup her şeyi değiştireceğine dair içimde gizli bir umut var.
Eu tenho essa... esperança secreta, de que, de alguma forma, algo acontecerá e mudará tudo.
Daha önce tanışmışız gibi bir his var içimde.
Tenho a distinta impressão que já nos encontrámos antes.
- Sadece içimde kötü bir his var.
Estou com um péssimo pressentimento.
Yaptığım kahvaltıyı içimde tutamayıp gömleğimi mahvetmiştim.
Eu não conseguia manter o meu pequeno-almoço no estomago Destrui a minha camisa
Beni öldüren sizlerdiniz bu yeteneği içimde gizli tutmaya zorlayarak.
Vocês é que me estão a matar. Obrigando-me a manter este dom trancado dentro de mim.
Neden bu konu hakkında Felicity'nin yeni arkadaşından fazla şey biliyormuşsun gibi bir his var içimde?
Porque é que eu tenho o pressentimento que sabes mais sobre isto do que o amigo novo da Felicity?
Nefret o gece içimde büyüdü.
O ódio floresceu em mim naquela noite.
Her şekilde onun gibi olduğumu göremiyor. Başarabileceğim şeyler içimde değil dışımda benim.
John... é aqui que discordamos.
Çocuklar, o deniz fenerinde durup o kıza bakarken içimde bir şeyler olduğunu hissettim.
E enquanto estava naquele farol a olhar para aquela rapariga, senti algo no meu interior.
Evet. Biliyorsun, Catherine, bir süre daha buralarda olacağına dair içimde bir his var.
Sabe, Catherine, tenho a sensação que você ficará por aqui durante algum tempo.
Belki de doğruyu söylüyordur! Belki de bu yüzden içimde Henry ile ilgili atamadığım bir his vardır.
Talvez esteja a dizer a verdade, e daí o pressentimento que tenho sobre o Henry.
Içimde bir şey varmış gibi öyleydi.
Era como se houvesse algo dentro de mim.
Onun hakkında bir şeyler biliyormuşsun gibi bir his var içimde.
Sinto que sabes de alguma coisa sobre isso.
Ama içimde onun kullandığına dair bir his var.
Mas tenho o pressentimento que ela usou.
Bu hafta sonunu unutmayacağına dair içimde bir ümit var.
Espero que estas memórias da tua mente sejam apagadas.
- O adamlar içimde, ha? - Bir park mı inşa ediyorlar?
Estão dentro de mim, a construir um parque de diversões?
Bu dava ile ilgili içimde bir his var.
Eu tenho um pressentimento sobre este caso.
İçimde piyasayı taşırdığınıza dair bir his var.
Porque seria um problema? Tive a sensação, inundaste o mercado.
İçimde bunun özel bir önemi olduğuna dair bir his var.
Tenho um pressentimento que isto tem um significado especial.
- Peter. İçimde kötü bir is var.
- Peter, tenho um mau pressentimento.
İçimde duruyor ve beni değişiklik istediğim için yargılayamazsın. Asla olmaz!
Estar aqui preso... não me podes culpar por querer um pouco de variedade.
Ve içimde sen bu işte gayet iyiymişsin gibi bir his var.
Tenho a impressão de que tu és bom nisso.
- Bu konuda içimde kötü bir his var.
Não acho que seja uma boa ideia.
Bu da içimde.
Eu apoio isso, Rachel.
İçimde kötü bir his var.
Tenho um mau pressentimento, sobre isso.
İçimde kötü bir his var demiştim.
Disse que estava com um mau pressentimento.
İçimde aniden bir enerji ve nefret hissedip ani bir tepki verdim, tamam mı?
Senti esta repentina... onda de energia e depois raiva, e... reagi.
İçimde kontrolü elimde tutmamı sağlayan, yakıcı bir açlık ile yaşıyorum. Ama elime avucuma ne geçmiş?
Vivo com uma fome intensa dentro de mim que me permite manter o controlo, mas o que é que isso me deu?
İçimde bir sıcaklık yükseldiğini hissederim.
Sentia um ardor a crescer em mim,
İçimde kalmasın, fotoğraflarda çıktığım halden nefret ederim ama burada gerçekten beğendim.
Devo dizer que detesto ver-me nas fotos, mas essa está muito favorecedora.
İçimde kötü bir his var.
Estou com um péssimo pressentimento.
İçimde yok diyorsan başka.
A menos que sintas que não tens a vontade de o fazer.
İçimde oğlunun kalbini taşıyorum.
Tenho o coração do teu filho dentro de mim.
İçimde kötü bir his vardı. Yalancı Noel Baba, Jayson Walt, kefaleti ödendikten sonra, ortadan kayboldu.
Estou com mau pressentimento, quando o Pai Natal falso, Jayson, pagou a fiança e desapareceu.
İçimde açığa çıkmayı bekleyen daha iyi, daha kibar bir taraf yok.
Não há um eu mais agradável ou amável a espera ser estimulado à luz.
İçimde tişört olmadığı için üzgünüm, ama ders verirken çok sıcak geliyor.
Desculpe por estar sem camisa, mas eu fico com muito calor quando estou a ensinar.