Işığı traducir portugués
8,692 traducción paralela
Işığın boşlukta bir jülyen yılında ne kadar ilerlediğini biliyorum.
Sei que distância viaja a luz num vácuo num Ano Juliano.
Işığı açın bir zahmet!
Acendam as luzes!
Bunu kimse bilmiyor ama iş arkadaşları karısından aldığı özel bir belgeden sonra son birkaç gündür çok gizli kapaklı olduğunu söyledi.
Não que alguém saiba, mas os colegas dizem que ele estava a agir de um modo estranho nos últimos dias, desde que recebeu um comunicado privado da esposa.
- Ne yapıyorsun? Isırık ve çizik var mı diye seni kontrol ediyorum. Birisinin seni bir şekilde hamile bırakmadığından emin oluyorum.
A procurar mordidas e arranhões, para certificar-me de que não foste fecundada.
- Clint Granger'la yaptığın iş ilişkisiyle ilgili.
O seu relacionamento comercial com o Clint Granger.
Ama karşılığında benim için bir iş yapacaksın.
E, em troca, irão fazer um trabalho para mim.
Işık hızından çıktığımız zaman öldürücü menzil içine düşmemiz çok kötü oldu.
Foi uma infelicidade termos saído do hiperespaço a uma distância letal.
Kardeşim iyi iş çıkardığımı söyledi.
Os meus irmãos disseram que fiz um bom trabalho.
Galavan'a gidip delirdiğimi, sayım deposu baskını konusunda seni suçladığımı ölmekten korktuğunu ve yeni bir iş aradığını söyleyeceksin tamam mı?
Vais até ao Galavan, vais dizer-lhe que enlouqueci e que te acusei de armar a rusga à contabilidade. Temes pela tua vida e precisas de emprego, percebeste?
Bulduğun pederin ne yaptığını düşününce bu iş kolay olmayacak gibi.
Pelo que o último fez, isso não será muito fácil.
Senin iş yerinden biriyle çıktığını görmek istiyorum ya. - Kafan patlardı.
Adoraria ver-te a sair com alguém do trabalho.
Yani boş versene iş arkadaşlığını falan, boş ver akışına bırakmayı, değil mi?
Portanto, que se lixe sermos apenas colegas. E que se lixe o ligeiro, certo?
Gelince sana biraz çıkıştığım için özür dilerim. Harika iş çıkardın.
Fizeste um grande trabalho hoje.
Kendiyle baş başa bıraktığınız son kurbanın karısı ki böyle yapmakla çok iyi iş çıkarmışsınız çünkü kontrolden çıkıyor.
A mulher da última vítima, a que ficou em banho-maria? - Fizeste bem, está a ferver. - Ela ligou?
Yaptığımız iş yüzünden kaç kişi yaşıyor, biliyor musun? - Lütfen.
- Quantas pessoas estão vivas hoje e que não estariam se não fosse pelo que fazemos?
Hala bu iş için uygun olmadığını mı düşünüyorsun?
Ainda achas que ela não é capaz?
Aygıtı bu gemideki bir kasada sakladığınızı biliyorum. Bu yüzden neden bana şifreyi söylemiyorsun da bu iş bitmiyor?
Agora, sei que tens o dispositivo num cofre algures a bordo, então, porque é que não me dás o código e acabamos com isto?
Isırıldığımda olduğu gibi.
Como quando fui mordida.
Yani yaptığım şey, So what I do is,
O que é faço é....
Hayır, kabul edilebilir bir iş çıkardığının farkında olarak.
Ao reconhecer o teu trabalho aceitável.
Ve, biliyor musun, sana bunu bile söylememem lazım çünkü o söylemeyecekti, fakat eğer birbirimiz için neler yaptığımızın 975 kanıtını istiyorsan, Rachel'a bir bak, çünkü o Katrina'ya bir iş buldu.
Não te devia dizer isto porque ela não ia dizer, mas se precisas de mais provas do que fazemos uns pelos outros, vê a Rachel, porque ela deu trabalho à Katrina.
Hala neden iş görüşmesi yaptığını merak ediyorum
Por que ainda vais a entrevistas?
Köle olmak zordu ama iş olmadığında özgür olmak zor.
Era duro ser um escravo, mas quando não há trabalho, é difícil ser livre.
Enteresan bir iş çıkmadığında hevesimi kaybetmemek için faili meçhul davaların dosyalarını okurum da.
Eu mantenho muitos arquivos de casos não resolvidos para manter-me estimulado quando estou sem trabalho interessante.
Kızın, hamile kaldığı ve arkandan iş çevirip şapşal bir oğlanla gizlice evlendiği için kızgınsın.
Estás fula porque a tua filha engravidou e fugiu com um pateta para se casar sem tu saberes?
Bu karttaki resimde bıyığın varmış ama şimdi bıyıksızsın. Nasıl olacak bu iş?
Porque é que no seu crachá tem um bigode, mas agora não tem nenhum?
Cole'un iş arkadaşının karısıyla yaşadığı 2. ilişkisi mi varmış?
O Cole estava a ter um segundo caso com a esposa do colega?
Britanya Ticaret Kurulu'nun ziyaretçi Britanyalı iş adamlarına verdiği broşür, yardımcı olmaya çalışıyor ama işte bu Arap zamanı hakkında anlattığı, ve bu sadece biri.
A Junta Britânica do Comércio, no folheto que oferece aos empresários britânicos visitando, tenta ser útil, mas isto é o que diz sobre o tempo árabe, e isto é só um deles.
Söylemeye çalıştığım şey iş için burada değilim.
O que quero dizer é que não vim em trabalho.
Kai'den nefret ettiğimi bildiğin halde geri döndükten hemen sonra yaptığın ilk iş yalandan özür dilemesi için onu karşıma dikmek oldu.
Eu odeio o Kai, e tu sabes disso, e a primeira coisa que fizeste quando eu voltei foi forçar-me a ouvir as desculpas fingidas dele. Sim, e, depois, pedi desculpas verdadeiras por ter sido um idiota.
Hayır. Kara Dul, eğer inandığım bir şey varsa o da iş zihnini disiplin etmeye gelince İntikamcılar arasındaki en kudretli kişi sensin.
Viúva, se há alguma coisa em que acredito, é que quando se refere à disciplina da mente, tu és a mais poderosa dos Avengers.
" Kimseye kötülük yapmadan herkese iyilik yaparak uğraştığımız iş üstünde çalışmamıza izin verin.
"Sem malícia contra ninguém, caridade para todos",
Saçmaladığımın farklındayım, o yüzden ilişkimize profesyonel iş arkadaşı olarak devam etmemiz gerektiği sonucuna vardım, keza zaten öyleyiz.
Sei que estou a divagar, vou parar. Devemos ser colegas de trabalho, já que é isso o que somos.
Kraliyet ailesinden olmanın, başka insanlara iş yaptırabilme imkanı sağladığını sanıyordum.
Achei que ser da realeza era que fizessem as coisas por você.
İş yaptığım insanlara aktarmak istediğim birçok bilgelikten biri.
É uma das várias pérolas de sabedoria de que gosto de passar para as pessoas com quem trabalho.
Bunu ek iş olarak yaptığımı söyleyeseydim... -... sorun çıkaracağını biliyordum. - Ek iş demek...
Sabia que se te dissesse que isto não era sancionado, seria o drama.
- Bu iş çığırından çıkıyor.
Isto está a correr mal.
Yaptığınız hiç de akıllıca bir iş değildi.
Aquilo que fez não foi uma coisa muito inteligente.
Brett, motorun bakmadığım yeri kalmadı, ve bu iş öyle kolay kolay -
Brett, já desmontei este maldito motor todo e não vai ser do nada que...
Joe, beni büyük ve zengin sporcularla iş bağlamam paralarını korumam ve affınıza sığınarak söylüyorum ki dev ekranınızı açıp Red Zone izlemeniz dışında hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir dünyadaki adamların başarılarını kendi menfaatimize çevirmemiz için işe aldı.
Contratou-me para trazer jogadores importantes, proteger os valores e rentabilizar o sucesso de homens num mundo do qual, com todo o respeito, o senhor não sabe nada. Exceto quando vê o resumo da jornada no seu ecrã plano.
Herkes çalışmak istiyordu ama sadece iş olsun diye değil gerçekten inandığımız bir şey olduğu için de çalışmak istiyordu.
Todos queríamos trabalhar, não porque algo tinha de ser feito, mas porque acreditávamos no que fazíamos.
Bir defasında Tokyo'ya yaptığı iş gezisine beni de götürdü. Okura otelinin bodrumundaki bir suşi barına gittik. Yüksek tavanı, alçak koltuklarıyla Hitchcock set'ine benziyordu.
Mas uma vez, ele levou-me numa viagem de negócios a Tóquio e fomos a um restaurante na cave do Hotel Okura com um teto alto e sofás baixos, como um cenário do Hitchcock.
Kral seni hoparlörden dinliyor. Kendisi çıkardığınız iyi iş için seni tebrik etmek istiyor.
Estás no alta voz com o rei, que gostaria de dar-te os parabéns pelo trabalho.
Buradaki suçlu bir Rus Müsteşar Bey. Beraber iş yaptığınız bir suçlu.
Um criminoso russo, conselheiro, com quem teve relações profissionais.
Donanmayla iş yaptığımı biliyordu. Bir paket teslim etmesi için yardım etmemi istedi.
Ele sabia que tínhamos sido contratados pela Marinha e insistiu que o ajudasse a entregar um pacote.
Yaşadığım hayat, çalıştığım iş bu sonun beni beklediğini anlayabiliyorum.
Com a vida que levo, o meu trabalho... Acabei por perceber que esse era o meu destino.
İş ortağımın aklını kaçırdığını düşünüyordum.
Andava a pensar que o meu parceiro tinha passado dos limites.
Aslında başkan yardımcılığı daha kötüdür büyük ihtimalle çünkü ona yapacak iş vermiyorsunuzdur değil mi?
Não, ser vice deve ser pior porque não se faz nada, não é?
Geçen yıl onunla iş yaptığında onu nelerle suçlamıştın?
Quando fizeste negócio com ele no ano passado, todas as coisas de que o acusaste?
Çok iyi iş çıkardığını söylemek istedim. Ayrıca seni görmek güzeldi.
Queria dizer que foste ótima e gostei de te ver.
İsmini hatırlamadığım iş yerindeki şu kız gibi.
Como a não-sei-quantas no trabalho.