Kalıyor traducir portugués
7,130 traducción paralela
Çatlak Molly'nin evinde artık kim kalıyor?
Quem está a viver na Mad Molly?
Serum beyinde kalıyor.
É uma má ideia. O soro fica no cérebro.
Ama benimle, cebine parasını koyan sağlık giderlerini ödeyen adamla buluşmaya gelince geç kalıyor.
Mas para vir ter comigo, o homem que lhe mete dinheiro nos bolsos e lhe paga as despesas médicas, atrasa-se.
Bruno, tamam, ama bazen çerçeve boş kalıyor.
Bruno, há momentos em que o plano está um pouco vazio.
Diğer bütün pencereler kapalı olunca... zihinleri sadece Fazlullah'ın açtığı pencereye açık kalıyor... ve nihayetinde o adamın tesiri altında kalacaklardır.
Quando todas as outras janelas se fecham... e a única janela aberta para as suas mentes é a janela de Fazlullah... esse homem terá finalmente um efeito sobre elas.
Bombaların sorumluluğunu Pankhurst üstleniyor ve hapisle karşı karşıya. Bu sırada asıl suçlular serbest kalıyor.
A Pankhurst assume a responsabilidade pelo atentado e enfrenta o ser presa, enquanto as verdadeiras culpadas estão livres.
O benim evimde kalıyor.
Ele não pode. Está em minha casa.
Chuck tuvalete girip orada kalıyor.
Quando ele vai à casa de banho, fica na casa de banho.
Tat aynı kalıyor.
O sabor é igual.
Kendisi bakım evinde kalıyor.
O meu pai caiu. Está num lar.
- Arkadaşım burada kalıyor...
- Não mude de assunto.
"Düşünmek" kelimesi yanlış kalıyor çünkü özel olarak bir şey yapmıyorum.
A palavra "pensar" é errada. Pois eu não faço nada.
Sizinkilerin ona olduğu gibi onun varlıkları da size miras kalıyor.
Os seus bens são dele assim como os dele são seus.
Eğitime vakit kalıyor mu?
Mas deixam-te ir estudar?
Hemen köşede sağ tarafta kalıyor.
É mesmo ao virar da esquina.
Çocuk orada mı kalıyor?
É onde a miúda fica?
Silahlar kalıyor.
As armas ficam.
Hem sarhoş, hem deli, hem de ölü olunca kısa bir liste kalıyor tabii.
É uma lista curta tirando os bêbados, os loucos e os mortos.
Bizde kalıyor.
Ela está em nossa casa.
Benimkinin yanındaki odada kalıyor ve peltek konuşur.
Ele está no quarto ao lado do meu e é cicioso.
Kalacağın günler değişmeden kalıyor.
Os seus dias de estadia permanecem inalterados.
Ve bu komplolar karşısında Pakistan aciz kalıyor.
e estas conspirações enfraqueceram o Paquistão.
İnatçılık az kalıyor ona.
Ouça, teimoso ainda é muito pouco. - Como é que conhece o Deacon?
Yaklaşık her otuz yılda bir lanet ev uyanıyor ve taze kan istiyor, kasabamız da bunu sağlamak zorunda kalıyor.
A cada 30 anos este maldito lugar acorda... e exige sangue fresco. E a nossa cidade é forçada a entregá-lo!
Babası kalıyor, bu tuhaf lanet McMansion evi onun....... göz kulak oluyorum.
O pai dela deixou-lhe esta mansão estranha e, eu cuido dela.
Geriye yalnızca orospunun verdiği bilginin doğru olup olmadığı kalıyor.
Agora, é uma questão de saber se a informação está correta.
Benim yanımda kalıyor.
De maneira nenhuma!
Mızmız ile Çığırtkan bana kalıyor.
e a "Gritaria."
Bazen teselli edilemiyor, mutlu olmak için her şeyi deniyor ilaç alıyor, dört senedir terapiye gidiyor ama yine deüzgün kalıyor.
Às vezes está inconsolável, mas tenta ser feliz. Toma medicamentos e faz terapia há 4 anos, mas ainda está um pouco triste.
Şişko kalıyor, biz gidiyoruz.
O tipo gordo fica, nós vamos embora.
Bernadette davet etti beni. Stuart da burada kalıyor.
Bernadette convidou-me, e Stuart mora aqui.
- MOMA ne yönde kalıyor?
Para que lado fica MOMA?
İsa, şehrin dışında... Lazarus isimli bir ağanın evinde kalıyor.
Jesus ficará no exterior da cidade na habitação de um tal Lázaro.
Dünyada istediğin diğer her şey... bu bölgenin dışında kalıyor.
Todas as coisas que queres da vida estão bem fora dela.
Cuma günü ise yiyecekler kalıyor.
Às sextas-feiras, é mais um guisado.
İniş pisti yok ve helikopterle gidilemeyecek kadar açıkta kalıyor.
Não há qualquer pista de aterragem na ilha, e está muito fora do alcance dos helicópteros.
Geriye şunu sormak kalıyor siz asıyor musunuz?
A única questão que permanece... É se o incomoda a si.
İticileri yerleştirmek ve denetimleri tamamlamak için 13 gün gerekiyor. Geriye Bruce ve ekibine roketi tamamlamak için 47 gün kalıyor.
Precisamos de 13 dias para montar os propulsores e fazer inspecções, o que dá ao Bruce e à equipa
Sonunda Kız Kardeşler ilgilerini kaybediyorlar ve Kip serbest kalıyor.
Finalmente, as irmãs perdem interesse e Kip pode partir.
Teyzen Mary senin odanda kalıyor ama burada da rahat edeceksindir.
A tia Mary está no nosso quarto, mas deves ficar bem aqui.
Kalıyor musun?
Vai ficar a ver?
Otelinizde Timothy Conigrave diye biri kalıyor mu?
Tem um hóspede chamado Timothy Conigrave?
Sonuç olarak, Dewey Crowe 3 saat içinde serbest kalıyor.
Conclusão. O Dewey Crowe vai ser libertado daqui a três horas.
Ancak bu dinozor gelişimi geri kalıyor demek değil.
Não quer dizer que o desenvolvimento de activos esteja a decair.
Gördün mü? Parmakların izi bile kalıyor.
Veja consegue-se ver a sua mão no seu rosto.
Sistem değişmezse, söz konusu şirketlerin kararları değişmeden böyle kalırsa, bunu anlamı, küçük bir yönetici ve hissedar grubu aynı mükafat ve ceza şablonuna tabi olarak aynı sistem üzerinde çalışıyor olacak ve burada ya da başka bir yerde, er ya da geç kaldırılması için savaş
Se o sistema nao muda, Ele esta sendo deixado intacto decisoes dessas empresas, o que significa que um pequeno grupo de executivos e acionistas Eles vao estar trabalhando no mesmo sistema, sujeitos ao mesmo padrao de recompensas e puniçoes, que, mais cedo ou mais tarde ele faz impor novamente, la ou em outro lugar, as mesmas condicoes em relacao ao qual eles estao lutando.
Görünüşe göre daha kalın olan kablo mağaranın içine girmelerini sağlıyor!
Parece que o cabo mais fino lhes está a permitir entrar na gruta!
Laflar boğazımda takılı kalıyor.
As palavras travam na garganta.
Televizyonun önünde uyuya kalınca Sheldon'ı yatağa kim taşıyor zannediyorsun?
Quem leva o Sheldon à cama quando ele dorme à frente da televisão?
Bu gece kal ama yarın başlıyor.
Fica hoje, mas começa amanhã.
Kalıcı bir sondaj yasağının ekonomimize zarar verebileceğini anlamıyor.
Ele não entende que, proibir a perfuração definitiva, irá devastar a nossa economia local.