Kaçıyor traducir portugués
5,293 traducción paralela
Her şeyini kaybetti, laboratuvarını kapattı. Şimdi de kaçıyor.
Isolado do mundo, fechado no seu laboratório, mas agora está em fuga.
Sana biraz genç kaçıyor ama.
Ela é um pouco nova para ti.
Hayır, adam kaçıyor.
Ele escapou.
Rüşvet suçundan kaçıyor, ilk sefer suçlanması değil bu.
- Eu sei. Está a fugir a acusações de corrupção. Não é a primeira vez que é acusado.
Kaçıyor.
Está a fugir.
Kaçıyor.
Está a fugir!
Bay Bates'in onunla ilgilenmesi biraz ironik kaçıyor, biliyorum.
Eu sei. E parece um pouco irónico o Sr. Bates cuidar dele.
Yıllardır FBI'dan kaçıyor, görgü tanığı yok, kurtulan yok.
Há anos que foge ao FBI... sem testemunhas oculares, nem sobreviventes.
Gerektiği yerde dans edip kaçıyor ardından tam vaktinde saldırıyor.
Ele dança, desvia-se e escolhe o momento perfeito para atacar.
İki kardeş, jipteler sonra bir meteor çarpıyor ve olabildiğince hızlı kaçıyorlar dev kedi canavarlardan.
Dois irmãos, um jipe. Um meteorito cai e correm o máximo possível... Para fugir de gatos gigantes.
Şüpheli güneye doğru kaçıyor.
O suspeito desloca-se para sul.
Kaçıyor.
Ele está a fugir.
Ona kaçıyor değil de benden kaçıyor olman mümkün mü?
É possível que não estejas a correr para ele mas a fugir de mim?
Güvenlik görüntülerine göre Sarah ile birlikte kaçıyor.
As filmagens mostram-na a sair com a Sarah.
Sonsuza kadar kaçıyor olacağız.
Não, estaríamos a fugir para sempre, está bem?
O kaçıyor.
Ela está a fugir.
Aptalca bir şeyler söyledim o da benden kaçıyor şimdi.
Disse uma coisa estúpida, e agora está a evitar-me.
- Kaçıyor muymuş?
- Correndo?
Biraz basit kaçıyor.
É um pouco simples.
Şu noktada Robin daha çok Yeti'ye benziyor. Soğuk ve insanlardan kaçıyor.
Por esta altura, a Robin é mais como o Yeti, fria e distante.
Bir şeyi ciddileştirmeye başladığın ilk an işin tüm büyüsü kaçıyor.
Assim que tentas levar algo mais a sério, a magia perde-se.
Şimdi de erkek arkadaşınla kaçıyor.
Agora está a fugir com o teu noivo.
Hadi tatlım, kız kaçıyor.
Vamos, querida, estão a fugir.
Yaban yerler böyledir. Kolluk birimi olarak gözümüzden birçok şey kaçıyor olabilir.
Fique com ela Por uma semana.
Ordu Bukavu'ya doğru kaçıyor.
E o exército está a retirar em direção a Bukavu.
Kongo ordusu kaçıyor.
O exército congolês está a fugir.
Bacak bacak üstüne atmışken bağırman biraz garip kaçıyor.
Vá lá, não reparaste que sempre que os Patriots perdem, a outra equipa agradece sempre a Deus?
Genç olan, kaçıyor, lüks içinde yaşıyor biraları ve paraları çarçur ediyor.
E o filho mais novo foge. E vive à grande. Esbanja o dinheiro em mulheres e cerveja.
Tamam, Laurel içeride, aklını kaçırıyor, gitmeliyim.
Muito bem, a Laurel está lá dentro, está a perder o juízo, tenho de ir.
Kaçıyor.
Está em fuga.
Sarışın olan para kaçırıyor da olabilir.
E suspeito que a loira tenha cometido um desfalque.
Kurumum bu kaçırma olayıyla ne tür bir bağlantımız olduğunu öğrenebilmek için elinden geleni yapıyor ancak size o görüntüleri izletemem.
A agência está a fazer tudo ao seu alcance para encontrar a nossa ligação com o rapto. Mas não posso mostrar-te aquela fita.
Bizi kaçıranların planı kontrolden çıkıyor.
O plano deles está a correr mal.
Peki bu büyük olanlar öldürülmek hazırlanıyor. Oradaki iki küçük olanlar, bilirsin bir kaç ay daha büyümek olabilir.
Os maiores estão a preparar-se para morrer, os dois mais pequenos podem crescer durante mais uns meses.
Bu asi kemirgenler insanları kaçırıyor.
Estes roedores nojentos estão a raptar pessoas.
Hâlâ işbirliği yapmaktan kaçınıyor.
Ele continua a não cooperar de todo.
Aramızda kalsın. Adamalardan bir kaçı sık sık senin de gittiğin mekanlara takılıyor.
Aqui entre nós, alguns destes homens frequentam os mesmos lugares que tu.
Bir kaç saat içinde bütün ada HPD, FBI ve Illinois Eyalet Polisi ile kaynıyor olacak ve hepsi birden kocanı arıyor olacaklar.
Daqui a poucas horas, esta ilha vai estar cheia de polícias, FBI e a Polícia Estadual do Illinois, e todos vão andar à procura do teu marido.
Burada kaç yazıyor?
O que está escrito aqui?
- Birileri çocuklarımızı kaçırıyor.
Alguém tem andado a roubar as nossas crianças.
Bence birileri Cezanne'i kaçırmaya çalışıyor.
Acho que alguém está a tentar fugir com o Cézanne.
Müsteşarım, çocukları kaçıranlara yardım etmeye mi zorlanıyor?
O Chefe de Gabinete foi forçado a ajudar os raptores?
Anılar bir bir yok oldukça, Alzheimer hastalığından kaçışın mümkün olmadığı anlaşılıyor.
Com as memórias a ser levadas uma a uma, logo se torna claro que não se pode fugir do mal de Alzheimer.
Bu fırsatı kaçırmasını aklım almıyor.
Não percebo porque está a perder esta oportunidade.
Kaçışını planladığı sırada... bizi ve diğer teşkilatları... oyalamaya çalışıyor.
Isto é trabalho para nos deixar ocupados, a nós e as outras agências que investigam o rapto, para ela ter tempo de planear a sua fuga.
Başçarkçı şu an revirde yatıyor. O conta kaçırırsa sorumluluk benim demektir.
Ela está na Enfermaria e será por minha culpa se a junta explodir.
Bizim için başka bir önemli olay yaşıyoruz ve Robin bunu kaçırıyor.
Mais um grande momento para nós e a Robin está a perdê-lo.
Bilmiyorum, resmen kaçırıyor bizi.
Ele raptou-nos, basicamente.
Babam da bizi kaçırmıyor.
E ele não nos raptou.
Uyan. Neyse Angie Dickinson köpekleri üzerimize salmak üzere ve ben suyun altına kaçıyorum, Marlon suyun altına kaçıyor sonra su yarım metre yükseliyor ve verandaya su sıçrıyor ve köpekler deli gibi kaçmaya başlıyor biz deli gibi kaçmaya başlıyoruz...
E a Angie Dickinson está prestes a lançar-nos os cães, e eu vou por baixo de água, o Marlon vai por baixo de água.
Birisi bir yerlerde bunu kaçırıyor.
Alguém, algures, está a sentir a sua falta.