Kölelik traducir portugués
490 traducción paralela
Ondokuzuncu Yüzyıl'ın Kölelik Karşıtları köleliğin kaldırılmasını istiyorlar.
Os Abolicionistas do século XIX pedindo a liberação dos escravos.
Kölelik kalktı, haberin yok mu?
Não ouviste falar de uma grande libertação?
Sorun şu ki kölelik karşıtları uyuyan köpek gibi görünmüyorlar.
O problema é que os abolicionistas gostam de ondas.
Bir kölelik karşıtından bahsediyordum Bayan Julie.
Por ser abolicionista, Miss Julie.
Onların onayı olsun ya da olmasın, kölelik devam edecek.
É altura de lhes fazermos ver que vamos manter os escravos.
Çocuklarına öğretmenlik yaparak kölelik etmesi yetmez mi? - Onu azarlaman gerekmiyor.
Não basta que ela se mate a ensinar as suas crianças estúpidas a ler e escrever, e você ainda tem de gritar com ela.
Nerede olursa olsun kölelik köpekliktir.
Ser escravo é sempre ser cão.
Ve seçtikleri o çuvalda, Kölelik saklanıyordu.
E no saco escolhido por aquela pessoa estava a escravidão de fato.
Kadınlarımızdan hiçbiri yemek yapmak, çamaşır yıkamak ve 7 pis orman adamına kölelik etmek üzere seninle ayılar ülkesine gelmez!
Nenhuma das nossas raparigas irá consigo para a região dos ursos. Para cozinhar e lavar para sete homens rudes desajeitados!
Bir yillik donma, açlik, kölelik.
Um ano de gelo, fome e escravatura.
Kölelik çok kötü bir şey.
A escravidão é muito ruim.
İsrailoğulları da Mısırlılar tarafından insafsızca hizmete zorlandı ve hayatları kölelik yüzünden acıyla doldu ve yakarışları Tanrıya ulaştı ve Tanrı onları duydu.
Assim obrigaram os egípcios os filhos de Israel a servir arduamente, e suas vidas foram amarguradas pela escravatura. E o seu pranto ascendeu até Deus, e Deus ouviu-os.
Kölelik, ölümden daha mı iyi?
A vida de escravatura é melhor que a morte?
Kısa bir süre önce burada idi, Kölelik sorunu üzerine Dostlar Derneğinin toplantısında bir konuşma yaptı.
Ele esteve aqui, ainda há pouco tempo, preparando uma convocatória da Sociedade dos Amigos, sobre a questão da escravatura.
Kölelik yüzüğün.
O teu anel de escrava.
Ailem 5 nesil boyunca kölelik ve ortakçılık yaptı.
Venho de 5 geraçöes de escravos e meeiros...
Sabahtan akşama kadar kölelik yapan benim. ... senin tek yaptığın ise şu işe yaramaz beyinsizle kıç büyütmek.
Eu mato-me o dia todo e tu ficas por aí com esse inútil.
Sadece babam ve ben Brewster için kölelik ettik.
Só eu e o meu pai é que fomos escravos do Brewster.
Mehdi beni Nil'den aşağı yolladığında, hükümet acı içinde bakacak ve majestelerine, din adamlarına ve kölelik karşıtı halka
Quando o Mahdi me atirar ao Nilo, o governo vai ficar muito condoído, e vai dizer à Rainha, à igreja, e aos abolicionistas
Eğer orda kölelik olmayacağına söz verirsem - ki bunun bittiğine saygılıyım - bu tutumum hükümetini ikna edecek mi?
Se eu lhe der a minha palavra de que não haverá escravatura, que esse costume para mim acabou, a minha atitude influenciaria o seu governo?
Sen bir Afrikalısın. İşin kölelik. Rengin siyah.
É Africano, escravo e de cor preta.
Orada kölelik yok.
Não há escravidão.
Kölelik kurumlaşmaya başlamış. Tedavi masraflarının garantisi, emeklilik maaşı.
Pagamentos médicos, pensões de velhice.
Bunlarda kölelik, gladyatörlük oyunları ve despotluk var.
Têm a escravatura, jogos de gladiadores, despotismo.
Kölelik düzenin sürdürdükleri için Tanrı'nın firavuna sardığı lanetler.
Terrivelmente cairam sobre o Faraó... por ter escravizado os judeus.
Kölelik kavramını anlamaya başladılar.
Tornaram-se conscientes do conceito de escravatura.
İç savaş bitmiş ve çıkan yasa ile kölelik kaldırılmıştı.
A Guerra Civil terminara e, por lei, os escravos estavam livres.
Kölelik zamanında kâhyalar, savaşta asiler beni yenememişti, ama şimdi galiba mağlup oldum.
Os guias não conseguiram na escravatura, nem os rebeldes mas... agora venceram-me.
Kölelik mi?
Escravidão?
Kölelik zamanında bülbül gibi öterdiniz.
Quando eram escravos, cantavam que nem passarinhos.
Kölelik yıllarından İç Savaş'a...
... alegrias e tristezas de um povo vibrante durante os anos de escravidão a guerra civil...
Kölelik için uygundurlar, nasıl siz bu gemi için uygunsanız.
Foram feitos para serem escravos. Assim como você foi feito para comandar este navio.
Artık kölelik yok!
Acabou-se a escravatura!
Masada kölelik yapacağına gel benimle dans et.
Vem dançar comigo em vez de estares a arrumar a mesa.
Yeteri kadar kölelik yapıyorum.
Já sou escrava demais.
Kölelik çok, ama yeterince cezalandırma yok!
Já são amarras a mais e castigo a menos!
Savaşın karşısında genelde kölelik olduğunu zor yoldan öğrendik. Ve bu güç, sadece direnme gücü, özgürlüğü destekleyebilir.
Aprendemos, da pior maneira, que o contrário da guerra é frequentemente a escravidão... e que apenas a força pode sustentar a liberdade.
Artık ne için kölelik yaptığımız belli oldu.
Assim, sabemos para quem estamos a trabalhar.
Son iki yüzyılda, binlerce yıl bizimle olan... sefil kölelik... dünya çapında olaylı bir devrimle... neredeyse tamamen ortadan kalktı..
Nos últimos dois séculos, a escravatura abjecta, a qual esteve em nós durante milhares de anos, foi quase inteiramente eliminada, em uma movimentada revolução mundial.
Kölelik, antik dünyanın kanseri.. klasik medeniyetin en önemli temelini baltalıyordu
A escravidão, o cancro do mundo antigo, tinha retirado à civilização clássica a sua vitalidade.
Eğer benden nefret ediyorsan, nasıl hala Chatterley için kölelik yaparsın?
Se tu me odeias, como podes estar ainda escravo para o Chatterley?
Hindistan'ı kölelik ve ilgisizlikten kurtaracak birkaç kişinin çabasını beslemek onlar için bir ayrıcalık.
Tais pessoas têm o privilégio de sustentar os esforços daqueles que querem tirar a do aprisionamento e da apatia.
Bapu daima şunu demiştir : Hindistan'da iki türlü kölelik var.
Bapu sempre me disse, que a Índia conhece dois tipos de escravatura :
Bu ülkede kölelik kalkalı 122 yıl oldu.
É que a escravatura foi abolida neste país há uns 122 anos.
Kölelik.
Escravatura...
Kahrolası kölelik.
Maldita escravatura.
Ben Amerika'ya kölelik etmeye gelmedim.
Não vim para aqui para dar cabo das costas.
Kölelik hakkında bir şeyler okudum.
Li sobre a escravatura.
- Kölelik zamanında iş garantiydi.
- Com a escravatura, o trabalho era regular.
Benden nefret ediyor. Bense kölelik yapıyorum.
Odeia-me e eu a trabalhar para ele.
Kölelik.
Escravatura.