Köz traducir portugués
941 traducción paralela
Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi..... ve ölen her bir köz parçası dövüp işliyordu yer döşemesine ruhunu.
Ah, que bem disso me lembro! Era no frio Dezembro, E o fogo, morrendo negro, urdia sombras desiguais.
Koz.
Coringa.
Tek bir kuşun kaldı. Beni vurursan diğerlerinin eline koz geçer.
Já só há uma bala e se me matar os outros terão hipótese de escapar.
Connor, bunları ona karşı koz olarak kullansam başın belaya girer mi?
Ouça, Connor... Que lhe aconteceria se eu usasse isso?
Kidd'in elinde Tracy'nin babasıyla ilgili bir koz var.
O Kidd tem um artigo maldoso sobre o pai da Tracy.
- İki, koz değil.
- Duas sem trunfo.
- Üç, koz değil.
- Três sem trunfo.
Dur da açıklayayım. Sana, elinde kuvvetli bir koz varmış gibi gelebilir. Ancak - ki önemli bir ancak -
Devia parecer-te que tinhas um bom jogo, mas eu tenho uma carta que nem sabias que estava no baralho.
Ona koz vermiş olursun.
Estarias a dar-lhe uma alternativa.
Ama koz yok ki.
Ela não tem alternativa alguma.
- Üç, koz yok.
- Três sem-trunfo.
Bir koz.
Aqui temos um trunfo nas mangas.
- Bana koz olarak kullanmayın.
Vai me atirar isso à cara?
Ellerine koz verirsen bizi kanun kaçağı ilan ederler.
Dê-lhe uma desculpa e ele declara-nos fora-da-lei.
Yanlış hatırlamıyorsam hâlâ koz kupaydı?
Julgo que paus ainda é o trunfo?
- Sanırım koz maça.
- Espadas é o trunfo, eu creio.
"Sanırım koz maça." Sevgili Algernon, gerçekten.
"Espadas é o trunfo, eu creio." Mas quem diria, francamente.
Oğlunuz bu insanların tuttuğu bir koz.
O seu filho é o trunfo deles.
Birli koz değil.
Não tenho um trunfo.
Üçlüde açtın koz yok.
Tinhas uma mão muito melhor.
Artık kadını koz olarak kullanamayız.
- Já não podemos usar as mulheres.
Belki şaşıracaksın Picton, ama bu meydanı bir yıl önce gördüm ve koz olarak sakladım.
Talvez se surpreenda se souber que avaliei esta área há um ano... - E mantive-a na memória.
Hitler, ekonomik buhranı da bir koz gibi kullanarak çiftçi ve alt gelir grubuna ait bu insanların gönlünü kazanmıştı
Deste exército de arruinados faziam parte agricultores e camponeses. Hitler alistara-os durante a Depressão.
Stalin'in elindeki koz konferans masasındaki gücünün kaynağı buydu.
Eram o trunfo de Estaline, a fonte da sua força à mesa da Conferência.
"Koz, ticari mal"
Transacção de "Commodities"? É.
Sandalyeyi düzeltmesi koz papazı anlamına gelirdi.
O arrumar uma cadeira correspondia a ás ou rei.
Bakalım, koz oynadı...
Vejamos, ele cortou...
Öyleyse dikkat et, eline bir koz verme.
Então, certificai-vos que não arranja nenhumas.
Avrupa muhalifleri için mükemmel bir koz.
É óptima munição para os anti-europeus.
Ama biz onlara koz vermek istemiyoruz.
Não queremos dar motivos para isso.
Her zaman elinde bir koz olmak zorunda mı?
Tens sempre uma carta escondida na manga?
En azından elimizde bir koz olacak.
Mas pelo menos temos essa vantagem.
Lütfen ellerine koz vermeyin.
Por favor, não caiam no jogo deles.
Ve kızıda, işte bu yüzden istiyorlar, koz olarak kullanmak için.
É por isso que querem a menina, para chantagear o pai.
Saldırıya geçmeleri için koz vermeyelim ellerine.
O domínio deste território vai ser disputado. Não lhes deis desculpa para atacarem.
O zaman neden hâlâ özür dilemek zorundayım? Ellerine, tarikatımızdaki çömez bir papazın, herkesin ortasında onlardan birini aşağılamasından daha iyi ne gibi bir koz verebiliriz ki?
- Que melhor razão podemos dar-lhes... do que um noviço da nossa Ordem, insulte um deles em público?
Ne koz ama.
Que doida.
Önce yapmayacaklardı, Howie, ama elimde bir koz vardı :
No princípio, não, Howie, mas tiraram um ás da manga :
Koz.
Sequência.
- Koz'dan telefon geldi.
- O Koz ligou-me.
Merhaba, Koz.
Olá, Koz.
- Derhal, Koz.
- É para já, Koz.
Koz, iyi haberin olduğunu söylemiştin?
Koz... disseste que tinha boas notícias?
Koz, bir anthrax tüpü kayıp.
Koz, um frasco de antraz desapareceu.
Koz, dökül.
Koz, diz tudo.
Mahkeme öncesinde konuşarak savcıya koz mu vermek istiyorsun?
Não quero preparar o promotor com declarações.
Sana karşı elinde bir koz var mı?
- És vulnerável a ele de alguma forma?
Ellerinde önemli bir koz varmış.
Têm um trunfo escondido.
- Eldeki en büyük koz bu.
- É a nossa melhor hipótese.
Jesse babanı koz olarak kullanmak için aldı sadece.
Claro. O Jesse só levou o teu pai para o usar como moeda de troca.
Vak vak dedi "koz".
" "Bip, bip" disse o "guaco"... "