Kütük traducir portugués
516 traducción paralela
Kör kütük sarhoşken bile senin beynin Karayiplerdeki en iyisi.
Mesmo bêbado, é o mais inteligente deste lado das Caraíbas.
Ateşe bir kütük daha atabilir misin?
Assim está bem. Dava jeito mais lenha na lareira. Importa-se?
Sen de kütük gibi sarhoş.
E tu estás a cair.
Kör kütük sarhoştun!
Estavas podre de bêbada!
Kapılar açık, nöbetçiler sızmış kör kütük, dalga geçiyorlar sanki horul horul.
As portas estão abertas. E os empanturrados camareiros zombam de suas funções com roncos.
Üzerine bir kütük atarsan öylece yüzer.
Se atirar um tronco, fica só a flutuar.
Arabayı kullanırsak, kütük işimizi bitirmiş olur.
Ao usar a parelha, aquele tronco diria que nos venceu.
Hayır, hayır, Kütük, kütük.
Não, não, não. Isca, isca.
- Vakti gelmişti, kütük kafa.
- Já não era sem tempo, matulão.
Yaylan bakalım, kütük!
Você aí, pire-se.
Ağızlığa ihtiyacı olan biri varsa, bu odur. Kütük!
Ele sim precisa de uma focinheira.
İhtiyacın olan şey bir kütük çekici.
Você precisa de um rebocador de madeira.
Kütük çekici dedim!
Eu disse um rebocador de madeira!
Kütük çekici mi dedin?
Você disse "rebocador de madeira"?
Ve şu şanslı tesadüfe bak ki, önünde bu güzel küçük bayan tarafından tasarlanan yeni, geliştirilmiş ruhsatlı, işe yarar, başarılı, küçük ama dev bir kütük çekici var.
E por sorte, diante de seus olhos, exibido pela linda dama o novo, aperfeiçoado, superprático, nunca-falha, rebocador de madeira.
Bu, kütük sürükleme zamanını, yüzde 66 azaltıyor.
Corta o tempo de reboque em 66 por cento!
Ben kütük gibi uyurum ve hep pencerem açık uyurum.
Tenho o sono muito profundo e durmo sempre com as janelas abertas.
Geçen yıI annem bacağını kırdığında, tek bir mazeret göstermeden... okula gitmedim. Ama annem kütük gibi sarhoştu ve farkında değildi.
O ano passado, quando a minha mãe partiu a perna, assim que voltei à escola contei tudo menos que a minha mãe tinha bebido.
Tahmin et, bu kütük üzerinde ne kadardır çalışıyoruz.
Sabes quantos dias levamos o marquês e eu com este tronco?
Bütün erkekler kütük çevirme yarışına. Lütfen heyete kaydınızı yaptırın!
Todos os homens da competição de troncos... por favor, apresentem-se diante do comité agora mesmo.
Gerçekten düşmüş gibi yapıp, yere kütük gibi uzanırlar.
Atiram-se para o chão e ficam deitados como se estivessem mortos.
Sizin için çocuk doğurmak, kütük yuvarlamak kadar kolay bir iş.
Porque será tão fácil para si parir, como fazer rodar um tronco.
Ben kütük yuvarlamayı tercih ederim, Bay Morgan.
Creio que preferia fazer rodar um tronco, Sr. Morgan.
Buna hiç gerek yoktu. Kocam kütük gibi uyur.
Nem precisava, quando ele dorme, nada o acorda.
Kütük ve reçine müsrifliği.
Um desperdício de madeira e piche!
♪ Kütük gibi uyumalıydım ♪
Devia estar A dormir profundamente
♪ Kütük gibi uyumalıydım ♪
Devia estar a dormir Profundamente
Oraya kütük koy.
Coloquem os troncos ali.
- Evet, ne uykuydu. Kütük gibi uyumuşum.
- Sim, dormi que nem uma pedra.
Hatta bunu atlatsaydı bile, başına kütük düşebilirdi,... bir kuyuya düşebilir, açlıktan ölebilir, öldürülebilir... veya Noel gecesi intihara kalkışabilirdi.
E tendo sobrevivido a isso tudo, podia ter levado com uma tábua, ter caído por uma mina abaixo, passado fome, ter sido morto ou ter-se suicidado na véspera de Natal.
Önce seni bir kütük kadar sert yaptı daha sonra da bir hamur kadar yumuşak.
Ele é um deus traiçoeiro. Primeiro te deixa duro como um pau, depois mole como massa.
Ama önce alkışlarınızla kütük.
Mas primeiro, por favor, dêem as boas-vindas a um bloco de madeira.
Kütük, neler yapıyorsun?
Bom, o que tem andado a fazer, Bloco?
Kütük, korkarım kesmemiz gerek çünkü aramızda yeni ormanda kabare yapan biri var alkışlarınızla Amerika'dan bir Chippendale yazı masası.
Bloco, temo que terei de o interromper porque temos alguém que tem feito cabaret na floresta nova, da América, dêem as boas-vindas a uma secretária Chippendale.
Böyle tepe taklak kütük gibi görünüyor olmalıyım.
Ouça, devo parecer um parvo, pendurado de cabeça para baixo.
Aşığın bir kütük gibi uyuyor.
O teu amado dorme como um cão.
İnsanlar üzerine çıktıkça kütük batmaya başladı.
Quanto mais gente se sentava, mais afundava.
Olmaz, kütük çok ağır.
Não, a madeira é muito pesada.
Kütük ve demirleri bu yüzden topladık bir sal yapmak için.
Por isso juntamos madeira e ferro. Para construir jangadas.
O zamanlar kör kütük sarhoştun ve zalimdin.
Estavas meio bêbedo nessa altura, e violento.
- Kör kütük sarhoş bu.
Ele está bêbado.
Kötü, ters ve kör kütük sarhoştu.
Estava irritado, mal-humorado e podre de bêbedo.
- Kütük gibi. Ya sen?
- Como uma pedra, e tu?
Tekne yoksa, bir dal parçası ya da bir kütük iş görüyordu.
Se não havia barcos, um banco ou um tronco serviam.
Kör kütük sarhoş olacağım.
embebedar-me.
Hangi kütük? Bu mu?
Que tronco, Edith?
# Jüpiter, onlara Yaşlı Kütük Kral'ı yollamıştı.
Júpiter mandou-lhes o Velho Rei Tronco.
# Bir kütük kadar sağır, kör ve odunsuyum.
Tenho sido surdo, cego e duro como um tronco.
# Yine de, unutmamalıyım, fabl'daki Yaşlı Kütük Kral, benim.
Ainda assim, sou, não devo esquecê-lo, o Velho Rei Tronco.
# Ee, Yaşlı Kütük Kral?
Então... ... Velho Rei Tronco?
Merhaba kütük.
Bom, Bloco.