English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ K ] / Kıyamam

Kıyamam traducir portugués

100 traducción paralela
Clint'in dediğine göre, beni geride bırakmaya kıyamamış.
Foi quando Clint, como ele disse, não me deixou para trás.
Seni incitmek gibi bir niyetim yoktu, bilirsin kıyamam sana.
Não queria magoar-te. Sabes que não.
Ah kıyamam.
De qualquer forma...
Ah kıyamam sana.
Oh sim! Anda cá.
- Ben senin annenim, sana kıyamam seni merak ediyorum. Tek yaptığım şey de bu.
- Sou sua mãe, não posso evitar me preocupar com você É o único trabalho que tenho.
- Ay kıyamam sana.
- Pobrezinho.
Vergilerimi ödemesem bile, vergi dairesi benim için öder. - Ay kıyamam sana.
Se não pagar os impostos, as Finanças pagam-nos por mim!
Homie, kıyamam ben sana.
Homie, pobrezinho.
Asla seni incitmeye kıyamam.
Eu nunca te faria mal.
Hala eski basketbol eşyaların duruyordu... onları atmaya kıyamamıştım.
Ainda tínhamos as tuas coisas do basquetebol... e não as consegui deitar fora.
O zaman satmaya kıyamam.
Caso contrário não o conseguiria vender.
- Ah kıyamam.
- Coitadinho.
Ben çocuklarıma kıyamam.
Não sou de dar palmadas.
Kıyamam sana.
Coitadinha.
O kadar huzurlu görünüyordu ki Gestapo onu uyandırmaya kıyamamıştı.
Os oficiais da Gestapo tentaram tudo e não conseguiram acordá-lo. Parecia estar tão tranquilo.
Oy ben sana kıyamam.
Isso não pode acontecer.
Kendi yaşamıma da kıyamam ayrıca.
Também não posso tirar a minha própria vida.
En iyi dostum şu anda yukarıda uzanmış yatıyor. O, bu ülke için hayatını verirdi... ve ben gözlerinden bakmaya hiç kıyamam.
A minha melhor amiga está deitada lá em cima, ela daria a vida por este país e eu mal posso olhar nos seus olhos.
Kıyamam.
Adoro-te.
Bana "kıyamam" yapıldığı anda canım hamur işlerine saldırmak istiyor.
Recebo isso e quero imediatamente comer três pacotes de Oreos.
Ah canım, kıyamam sana.
Mas abençoado sejas.
Ah kıyamam sana.
Ah, coitadinha.
Otobüs çok güzel, o tuvalete işemeye kıyamam.
É tão bonito, nem quero utilizar as retretes.
Onu uyandırmaya kıyamam.
Não ousaria acordá-lo.
Kıyamam tatlıma.
Querido...
Kıyamam.
Minha pobre criança...
Kıyamam, Serena en sonunda babasıyla mükemmel bir ilişkiye sahip olmuş gibi görünüyor.
Finalmente, a Serena tem uma relação perfeita com o seu papá.
Kıyamam ben sana.
Coitadinho.
Kıyamam sana.
Coitadinho.
- Kıyamam, çok işi var.
- Pobrezinha, está tão ocupada.
Ama, ne kadar yorgun olduğunu biliyormuş ve seni uyandırmaya kıyamamış.
Mas... ela sabia como tu estavas exausto e não conseguiu acordar-te.
Annem atmaya kıyamamıştı.
A minha mãe não conseguiu deitar fora.
Ona ayrıcalık tanıyamam.
Näo os posso levar a eles e deixá-Io.
- Kimseye ayrıcalık tanıyamam.
- Näo posso ter favoritos a bordo.
- Bırakmaya kıyamam.
- É uma pena deixá-lo.
Vicdanen oğlunuza ayrıcalık tanıyamam.
Em sã consciência, não posso dispensar o seu filho.
Daha yeni traş olduğunu ve düğmelerini sımsıkı iliklediğini farkettim. Giysilerini öyle büyük bir özenle yamamış ki yama izleri görünmüyordu.
Notei também que ele havia se barbeado há pouco tempo, todos os botões de sua camisa estavam cosidos e sua roupa remendada com tanta minúcia, que as linhas ficavam invisíveis.
Zaten 10 yıl sonra arabama binseniz de, sizi piskopos kıyafetinizle tanıyamam.
E se voltasse a vê-lo em dez anos, não o reconheceria.
Eğer kıIık değiştirirse onu asla tanıyamam.
Se ele mudar o disfarce Eu não o reconheço.
Tıbbi masörümün dediğine göre sizi artık eve taşıyamam.
O meu fisioterapeuta diz que não o posso levar mais a casa.
Anneni tanıyamamış olman çok yazık.
É pena que nunca tenha conhecido a sua mãe.
- Birbirimizi tanıyamamış olmamız çok yazık, öyle değil mi?
Que seca, é pena nunca nos termos conhecido melhor, não é? Pois.
Ah, kıyamam.
Pronto.
Burası yeterince karanlık, annem gelse bile tanıyamam ki burda.
Isto é muito escuro, nem a minha mãe eu reconhecia aqui.
Ah kıyamam, zavallı küçük Ashley seni.
Coitada da pequena Ashley.
Seni severim ancak biliyorsun ki sana ayrıcalık tanıyamam.
Eu sempre gostei de ti, mas sabes, não faço excepções.
Biraz önce gelen adamı hatırladın mı, hani tanıyamamıştık ya?
Lembraste do rapaz que veio há bocado que não o reconhecemos?
Ve çok aptallık ettim, daha fazla aptallık yapamam ve bu yüzüğü daha fazla yanımda taşıyamam.
E fui um parvo, mas não posso continuar a sê-lo.
Hayır, arabama kıyamam.
- Não, gosto muito do meu carro.
Hiçbir adam bu sıfatları Titus Lentulus Batiatus'dan daha layıkıyla taşıyamamıştır.
E em nenhum homem tais qualidades eram mais evidentes que em Titus Lentulus Batiatus.
Hiçbir adam bu sıfatları Titus Lentulus Batiatus'dan daha layıkıyla taşıyamamıştır.
E não houve nenhum homem que reflectisse mais estas qualidades do que Titus Lentulus Batiatus.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]